Münster’de yayımlanan Westfälische Nachrichten kampa yapılan polis müdahalesini akıl almaz bir trajedi örneği olarak tanımlıyor:
“Devletler topluluğu sığınmacılara dirsek çevirdi. Birkaç hafta erken gelmiş olsalardı, yolculuklarına devam edebileceklerdi. Oğullarını ve kızlarını nihayet tekrar okula gönderebilecek ve onlara insan onuruna yaraşır bir gelecek ümidi sunabileceklerdi. O çocuklar şimdi hasta hasta ıslak çadırlarda oturuyor ya da ormanlarda barınıyor. Avrupa'nın ortasında oluyor bu. Avrupa Birliği vatandaşları Yunanistan ve Türkiye'de güneşli bir tatil yaptıktan mutlu oluyor. Buna paralel olarak oralardaki batağın içinde kayıp bir nesil boy veriyor. İdomeni hemen içimizde akıl almaz bir trajedinin örneği. Avrupa için de bir zavallılık göstergesi.”
Nürnberger Nachrichten İstanbul'da insani yardım zirvesi düzenlenirken İdomeni'nin tahliye edilmesinin çarpıcı bir durum yarattığına dikkat çekiyor:
“Daha büyük bir alaycılık olamaz: İstanbul'da 6 bin uzman ve siyasetçi oturmuş iki gün boyunca muhtaç insanlara nasıl daha iyi yardım sağlanacağını tartışıyor. Ve bundan sadece birkaç yüz kilometre batıda, Yunanistan'daki İdomeni mülteci kampında zengin Avrupa, en temel insani standartları bile sağlamayı beceremiyor. Türkiye'deki insani yardım zirvesindeki çağrılar oldukça ucuz. Zira muhtemelen sorunun özü farklı: Krizleri çoğunlukla dünya ticaretinin adil olmayan yapıları yaratıyor ve keskinleştiriyor. İşin bu kısmını değiştirmeyenler, daha çok zirve düzenlemek ve mülteci kamplarını tahliye etmek zorunda kalacaktır.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung kampın boşaltılmasını, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in mülteci politikasındaki değişim açısından yorumluyor:
“İdomeni'deki sığınmacıların yaşamak mecburiyetinde olduğu koşullar kimsede bir acıma duygusu uyandırmadı. Oradan gelen fotoğraf ve haberler, Almanya Başbakanı'nı bir kez daha merhameti hukukun önüne koymaya götürmedi. İdomeni, mülteci krizine kaotik ve hemen hemen ölümcül sayılabilecek bir yaklaşımdan -her ne kadar kulağa taşkalpli geliyor olsa da- içinde ürkütme unsurlarının da bulunduğu düzenli bir göç politikasına giden yolda çirkin bir istasyondu. İdomeni'den gelen fotoğraflar, nitekim AB içinde bazılarının da desteklediği gibi, Başbakan'ın mültecilerle çektirdiği selfieleri tashih eden bir etki yarattı. Mülteci kampından gelen ve yanlış anlaşılamayacak mesaj şu: Balkan rotasındaki düzensiz göç Avusturya'da ya da Almanya'da değil Makedonya sınırındaki çamurun içinde sona erecektir.”
Essen'de yayımlanan Westdeutsche Allgemeine Zeitung da İdomeni'nin boşaltılmasıyla sığınmacılara bir mesaj verildiğini vurguluyor:
“Balkanlardan gelen fotoğraflar insanlarda ne kadar dehşet uyandırıyorsa, güçlü olan başkaları da bu dehşete yaslanıyor. Kulağa alaycı gelse de sefaletin etkileyici görüntüleri, mültecilerin geldiği ülkelerde ve Türkiye'den Lübnan'a dev mülteci kamplarında kasten şu mesajı yayıyor: Görün işte, Avrupa'da sizi cennet değil yeni bir sefalet bekliyor. Avrupa elbette dünyanın tüm sorunlarını çözemez. 500 milyon vatandaşıyla Avrupa Birliği'nin birkaç yüz bin akut tehdit altındaki insanın kaderine kayıtsız kalması, böylesine zengin bir kıtaya utanç bahşediyor.”