Sao Paolo Eyaleti'ndeki Unicamp Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri veren Valeriano Costa, Brezilya'da devlet başkanlığı için yarışan iki kadın adayla ilgili olarak “Sanıyorum ikisi de birbirinden hiç hoşlanmıyor. Her ikisi de güçlü kişiliğe sahip politikacı, ancak dünyaya bakış açıları ve ideolojik yaklaşımları birbirine tamamen zıt” yorumunu yaptı.
Aslında İşçi Partili Devlet Başkanı Dilma Rousseff de ona meydan okuyan Sosyalist Parti'nin adayı Marina Silva da benzer siyasi ekollerden geliyorlar. Siyasi kariyerine İşçi Parti'nde başlayan 56 yaşındaki çevre aktivisti Marina Silva, seçim kampanyasında İşçi Partisi'nde geçirdiği yıllarından sık sık bahsediyor. Daha önce Sosyalist Parti üyesi olan Dilma Rousseff ise 1998’de İşçi Partisi’ne (PT) katılmıştı.
İktisatçı Rousseff 1964 ile 1985 yılları arasındaki askerî dikatörlük döneminde silahlı direniş hareketine katılmış, tutuklanmış ve işkence görmüş bir isim. Marina Silva da mücadeleci kimliği ile öne çıkan bir politikacı. Askeri rejim döneminde İşçi Partisi'nin siyasî direnişin bir çekim merkezine dönüştüğünü vurgulayan sosyolog Costa, İşçi Partisi'nin Brezilya'da siyasi bir hegemonyası olduğunu, Rousseff ile Silva'nın yanı sıra Yeşiller Partisi’nden Eduardo Jorge Martins ile Sosyalizm ve Özgürlük Partisi’nden (Psol) Luciana Genre'nin de İşçi Partisi'nden çıkma olduğunu belirtiyor.
Costa, İşçi Partisi içinde bir tarafta tarım işçileri ve çevre aktivistlerinden oluşan hareketten gelen Marina Silva, öte yandan kentsel sendika hareketin ve sanayi işçilerinin sol ideolojisini benimsemiş şimdiki Devlet Başkanı Dilma Rousseff ve eski Devlet Başkanı Lula'nın mensup olduğu hareketin olduğunu ifade ediyor.
Ancak aynı mücadeleden gelen iki eski politikacının seçim kampanyası bugün oldukça sert tartışmalara sahne oluyor. İki politikacı arasındaki görüş ayrılıkları ilk olarak 2008 yılında ortaya çıkmıştı. Eski Devlet Başkanı Lula ve dönemin Bakanlar Kurulu Başkanı olan Rousseff'in ekonomi politikalarını eleştiren Marina Silva, çevre bakanlığı görevinden istifa etmişti. Daha sonra Lula'nın halefi olarak Rousseff'i aday göstermesi üzerine Marina Silva, Yeşiller Partisi’ne üye oldu. Yeşiller Partisi'nin devlet başkanı adayı olan Silva bu seçimde de aslında Dilma'nın karşısına çıkmak istemiyordu. Ancak Sosyalist Parti'nin adayı Eduardo Campo ölünce, Marina Silva onun yerine Rousseff'le bir kez daha yarışmak zorunda kaldı.
Dilma Rousseff anketlerde önde gidiyor
Alman Heinrich Böll Vakfı’nın eski Brezilya temsilcisi Thomas Fatheuer, yolsuzluk skandalları ile çalkalanan Brezilya siyasetinde adı bu tür olaylarla gündeme gelmemiş Marina Silva'nın adeta bir melek gibi izlenim verdiğini söylüyor. Fatheuer, Rousseff, partisi içindeki skandallarla mücadele ederken, Silva'nın Yeni Brezilya’nın temsilcisi olarak kendini lanse ettiğine işaret ediyor. Ancak yeni politikalarla hareket ettiğini anlatmasının Marina Silva’ya beklediği başarıyı getirmediğini belirten sosyolog Costa, Silva'nın anketlerde puan kaybettiğini ve Rousseff'in seçimin ilk turunda kazanmasının bile mümkün olduğunu belirtiyor.
Brezilya'daki kadınlar düellosını kimin kazanacağını ülkede 5 Ekim'de yapılacak devlet başkanlığı seçimi gösterecek.