İklim krizi: Yeni BM raporu küresel ısınmanın etkilerine dair en kaygılandırıcı değerlendirme olabilir
İklim krizinin etkilerine ilişkin yeni bir rapor, küresel ısınmanın yeryüzündeki tüm canlılara etkisine dair bugüne kadar yayımlanmış en kaygılandırıcı değerlendirme olacak gibi görünüyor.
22 Şubat 2022 20:32
İklim krizinin etkilerine ilişkin yeni bir rapor, küresel ısınmanın yeryüzündeki tüm canlılara etkisine dair bugüne kadar yayımlanmış en kaygılandırıcı değerlendirme olacak gibi görünüyor
Bu, Birleşmiş Milletler (BM) Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) sunduğu üç ana raporun ikincisi ve Kasım ayında düzenlenen COP26 Zirvesi'nden bu yana paylaşılan ilk rapor olacak.
Bilim insanları ve yetkililer raporun son halini 28 Şubat'ta yayımlayacak.
Çalışma, ağırlıklı olarak iklim krizinin bölgesel etkilerinin yanı sıra şehirler ve kıyı topluluklarına odaklanıyor.
IPCC, hükümetler adına her altı veya yedi yılda bir küresel ısınma konusundaki en son araştırmaların büyük ölçekli incelemelerini gerçekleştiriyor. Bu üçlü set, IPCC'nin altıncı değerlendirme raporunu oluşturuyor.
Araştırmacılar, iklim değişikliğine dair temel bilimi, krizin etkilerinin ölçeğini ve krizle mücadele seçeneklerini inceleyen üç çalışma grubuna ayrılmış durumda.
Yeni rapor, iklim kriziyle mücadelenin birçok büyük şehir ve gelişmekte olan ülke için salımlarını azaltmak ve gelecekte net sıfıra ulaşmalarıyla değil, çok daha kısa vadeli tehditlerle mücadeleyle ilgili olduğunu vurgulayacak.
İklim değişikliğiyle mücadele için işbirliği yapan yaklaşık 100 büyük şehirden oluşan bir ağ olan C40 grubunun Yönetici Direktörü Mark Watts, "İklim acil bir durumdur, öncelik taşır. Dolayısıyla, büyük bir göçmen akını veya büyük bir sel olayıyla uğraşmanız gerekiyorsa, odak noktası burası olacaktır" diyor ve ekliyor:
"Bugün küresel güneyde herhangi bir şehrin iklim fonu yok. Var olanların neredeyse hiçbiri iklim değişikliğine uyumla ilgili değil. Hepsi nispeten düşük salımlara sahip yoksul ülkelerin salımlarını daha da azaltmasına yönelik fonlar ancak halihazırda etkilerini hissettikleri krize uyum sağlamaya yönelik değil."
IPCC çatısı altında hazırlanan rapor üzerinde çalışan ve hepsi bu çalışma için gönüllü olan bilim insanları, en son bulguları özetlemek için binlerce makaleyi inceliyor ve yazıyor.
Daha sonra bulgularını satır satır gözden geçirmek için hükümet yetkilileriyle görüşüyor ve fikir birliğine vardıktan sonra bulgularının kısa bir özeti yayımlanıyor.
Çalışma ayrıca, dünya ısındıkça geçilmesi muhtemel olan - bazıları Grönland buz tabakasının parçalanması gibi geri döndürülemez olan - kilit "devrilme noktaları"nı da özetleyecek.
Rapor ayrıca iklim değişikliğine yönelik bazı teknolojik çözümlere de değinecek. Ancak güneş ışınlarını engelleme ve hatta atmosferdeki karbondioksiti giderme çabaları büyük ölçüde göz ardı edecek gibi görünüyor.
Raporun genel olarak iklim değişikliği konusunda neler yapabileceğimizin bilimsel analizinden çok daha geniş bir odağı olacak.
Fiilen uyum
24 milyondan fazla nüfusa ev sahipliği yapan Nijerya'daki Lagos, Afrika'nın en kalabalık şehri. Ancak sel ve deniz seviyesinin yükselmesine karşı son derece savunmasız bir kent.
Kanallarda ve nehirlerde biriken çöp ve atık sorunu, bu durumu daha da kötüleştiriyor. Bu sorunla başa çıkmak, şehrin iklim krizinin etkileriyle başa çıkmasında kilit rol oynayabilir.
C40'tan Mark Watts, "Selin etkisini azaltmak için Lagos'ta değiştirilmesi gereken şeylerden biri aslında atık yönetim sistemini kavramak," diyor ve ekliyor:
"Gerçekten belediyenin atık toplaması için güçlü bir sistem kurgulanması, atıkların evde uygun şekilde ayrıştırılması ve toplanması ve bunların uygun şekilde işlenmesi için şehre destekleyici yatırım yapmak, aynı anda iki sorunu birden çözecek."
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF)'ten Dr Stephen Cornelius, "Rapor sosyal adalet ve sürdürülebilir kalkınma hakkında daha fazla şey söyleyecek. Rapor, sadece yayımlanmış Batılı makalelerden değil yerli halktan ve geleneksel bilgilerden de bahsediyor" diyor ve ekliyor:
"Bu rapor, insanların doğa üzerindeki etkileri, karşılaştıği riskler ve değişen iklime uyumun sınırlarıyla ilgili."
Kelime mücadelesi
Raporu hazırlayan bilim insanları ve yetkililer, ayrıntıları nihai haline getirmek için sanal ortamda bir araya geldikçe, metinde anahtar bir ifadenin kullanılması konusunda bir mücadele ortaya çıktı.
Gelişmekte olan ülkeler yıllardır daha zengin küresey kuzeyin Birleşmiş Milletler (BM) iklim müzakereleri kapsamında "kayıp ve hasar" konusuna yanıt vermesini sağlamaya çalışıyor.
Bu ifade, büyük fırtınalar gibi şiddetli hava koşullarının yanı sıra deniz seviyesinin yükselmesi veya çölleşme gibi yavaş gerçekleşen olaylar da dahil olmak üzere iklim değişikliğinin ülkelerin uyum sağlayamadığı etkilerini anlatmak için kullanılıyor.
Daha zengin ülkeler, tarihi karbondioksit salımlarının yüzyıllar boyunca neden olduğu yıkımdan yasal ve mali olarak sorumlu tutulabileceklerinden çekinerek bu konsepte uzun süredir karşı çıkıyor.
Nihayetinde bu konu, küresel iklim görüşmelerinde son derece bölücü bir siyasi mesele haline geldi.
Bu yeni raporda IPCC'den bilim insanları, terimin biraz değiştirilmiş bir versiyonunu kullanmaya çalışıyorlar ve "Kayıplar ve zararlar" teriminin farklı, daha az politik bir anlama sahip olduğunu söylüyorlar.
Ancak onay toplantısına katılan birkaç zengin hükümet yetkilisi, bu fikrin önemli bir raporda yer alması durumunda, uluslararası müzakerelerde "kayıp ve hasarın" birinci öncelik olmasını isteyen ülkelere pazarlık gücü vereceğinden korkarak, bu kullanıma itiraz etti.
Sonuç olarak bu rapor, iklim aciliyetini vurgulayacak. Sera gazı salımlarını azaltmak için hızlı adımlar atılırsa ve insanların iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olmak için yapılan harcamalar artırılırsa, o zaman en kötü risklerden kaçınılabilir.