İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Gazetecilerin sıklıkla hapse atıldığı bir ortamın varlığı, iktidara muhalif bir vatandaş varsa düşüncelerini paylaşmaktan korkar hale geldi. Memleket bir başka tehditle de karşı karşıya, sonu gelmeyen bir kutuplaşmayla karşı karşıyayız" dedi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin devleti ve demokrasiyi rayından çıkardığını söyleyen İmamoğlu, "Devlet işlerinde şahsileşmenin en ağır bedelini de ne yazık ki bu ülkenin 86 milyon insanı ödüyor. Tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkışan bir devlet. Ne sistem kaldı ne kural" ifadesini kullandı.
İmamoğlu, "Milletin iktidarında Türkiye" konuşmaları kapsamında İstanbul Kadıköy Gazhane’de konuştu.
"Sistem, devletimizi ve demokrasimizi rayından çıkardı"
Cumhuriyet’te yer alan habere göre, İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin farklı yerlerine gittikçe en çok gençlerin gözünde bir umut arayışı var, umutsuzluk var. Tabiri caizse limiti dolmuş durumda.
15 Mayıs sabahını hep birlikte kavramlandırmalı, geliştirmeli ve hazır etmeliyiz. Milletin iktidarında Türkiye Konuşmaları adını verdiğimiz bu toplantılarda da sizlerin farklı konularda merakını gidermek istiyoruz. Neden bu seçimlere tarihi seçimler diyoruz? Bu seçimin ülkemiz, devletimiz, her birimiz için anlamı ne? Oradan bakıyoruz meseleye. Bu ittifakın bu seçimde karşı karşıya yarışan özellikle iki ana ittifak var, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı'nın konumları ne? Millet İttifakı'nın bu noktada, bu seçimin sonunda nasıl bir Türkiye vadediyor, nasıl bir devlet, nasıl bir demokrasi kurmak istiyor? Bütün bunlar önemli sorular.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, devletimizi ve demokrasimizi dejenere etti ve rayından çıkarttı. 100 sene önce kurup, özenle geliştirdiğimiz cumhuriyetimiz, devletimiz birkaç yıl içerisinde anlaşılamaz biçimde bir şahıs devletine dönüştü.
Bir kişi ne istiyorsa, ne diyorsa olduğu ve tam tersini düşünenlerin cezalandırıldığı bir sisteme dönüştürüldü. Artık devlet ve cumhuriyet değil her konuda bir partinin konuşulduğu, parti devleti, parti kurumu, parti kadrosu gibi hiç de arzu etmediğimiz, 21. yüzyılın ortasına doğru giderken çok enteresan bir sürece doğru evrildi.
"En ağır bedeli 86 milyon insan ödüyor"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle geçen 5 senenin sonunda devlet işleri tarihimizde ifade ettiğim gibi hiç olmadığı kadar şahsileşti ve hatta keyfi uygulamalara dönüştü. Bir anda dün söylediğinin tam tersini yapabilen bir pozisyona evrildi. Devlet işlerinde şahsileşmenin en ağır bedelini de ne yazık ki bu ülkenin 86 milyon insanı ödüyor.
"Ne sistem kaldı ne kural"
Başta ekonomi yönetimi olmak üzere devletimizin kilit noktalarında işinin ehli olmayanların geldiği bir sistem ne yazık ki bize hükmeder oldu. Bürokrasimiz saraydan ve cumhurbaşkanından bağımsız iş yapamaz hale geldi. Tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkışan bir devlet. Ne sistem kaldı ne kural.
"Üstünlerin hukuku ülkeye egemen oldu"
Mahkemeler siyasetin emrine girdi. Siyaset ne istiyorsa mahkemeler o kararı verir durumda. Eğer yargıda çok önemli bir karar bekleniyorsa herkes dönüp saraya bakıyor acaba oradan nasıl bir talimat gelecek diye. Bunlar aleni sokakta konuşulur oldu. Hatta mahkemelerin koridorlarında konuşulur oldu. 100 yıldır hukukun üstünlüğünü sağlayacağız diye mücadele ederken üstünlerin hukuku ülkeye egemen oldu.
Demokrasilerin olmazsa olmazı kabul edilen ifade özgürlüğü ortadan kaldırıldı ve korku iklimi ortalığı sardı. Medyanın baskı altına alınmış olması. Gazetecilerin sıklıkla hapse atıldığı bir ortamın varlığı, iktidara muhalif bir vatandaş varsa düşüncelerini paylaşmaktan korkar hale geldi. Memleket bir başka tehditle de karşı karşıya, sonu gelmeyen bir kutuplaşmayla karşı karşıyayız. Şu inançta bu inançta. Benim en çok canımı yakan şey.
"Akranlarınız her geçen gün bu şehirde, bu ülkede görüyorum umudunu yitiriyor"
Keşke iki ittifak, demokratik düzen içerisinde daha iyiyi yakalama mücadelesi verebilseydi. Ne yazık ki Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle devletin neredeyse bütün makamları işinin ehli olmayanlara teslim edildi. Devlette görev alabilmenin esas ölçütü liyakat ve ehliyet değil açıkçası Saray'a ve Sayın Cumhurbaşkanı'na sadakat oldu.
Akranlarınız her geçen gün bu şehirde, bu ülkede görüyorum umudunu yitiriyor. Pek çoğunuz elinize fırsat geçtiğinde bu toprakları terk etmek istediğini söylüyor. Bu duruma hızla son vermek zorundayız. Millet İttifakı tüm bu sorunların çözümü için yola çıktı. Umudunuzu kaybetmemenizi istiyoruz. Ülkenin farklı siyasi anlayışlarından gelen partiler Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde ve birleştirici vizyonuyla yan yana geldi. Bu sayede cumhuriyetimizin 100. yılına yakışır ve önemli adımların atıldığı bir yıl olması fırsatını hep beraber yaşıyoruz. Bunun özgün bir halini 2019 seçimlerinde İstanbul'da yaşayan bir kişiyim. Bir şehrin demokratik bir biçimde nasıl yönetileceği hususunda iş birliği yapıldığında, bir kazanımın nasıl elde edeceğini ben yaşadım. Devletimizi kısa zamanda toparlayacağız ve hızla güçlendireceğiz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin neden olduğu kişisel ve keyfi idareden en fazla zarar gören adalet sistemimiz ve yargı kurumumuz oldu. Aranızda hukukçular var. Bu sürecin zararını gören insanlar var, tanıyorum. Ben de onlardan birisi olmaya namzet birisiyim. Her an kapımda gezen adaletsizlikle mücadele ediyorum. 15 Mayıs'tan itibaren adalet sistemini de hızla toparlayacak, yargının yeniden bağımsız ve tarafsız olmasını sağlayacağız. Adalet yoksa gerisi boş. Bir siyasi görüşün savcı veya hakimi gibi davranan adalet mensuplarını asla hoş görmeyeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Meclis'in işlevini ortadan kaldırırken, iktidar da medyanın büyük kısmının kontrolünü ele aldı. Üstelik devlet bankalarından alınan ve çoğu da ne yazık ki geri ödenmeyen kredilerle bu ülkenin sağlıklı diye tarif ettiğimiz ve yıllar yılı yaşa sahip olan saygın medya kuruluşları eşe dosta bağlanır hale geldi. Medyanın kontrol edilemeyen kısmı ekonomik olarak baskı altında ya da yargı eliyle terbiye edilmek istenen bir hale dönüştü. Biz medyayı da özgürleştireceğiz.
"Kayyum atamalarına da son vereceğiz"
Keyfi ve partizan uygulamalarla seçme ve seçilme haklarını yok sayan kayyum atamalarına da son vereceğiz. Belediyelerin yetkilerini, bütçelerini ve hizmet kalitelerini arttıracağız. Yerel yönetimin güçlü olduğu yerlerde halkın mutlu olması da o kadar kolaylaşıyor.
Bu seçimde bu ülkeyi kimlerin yöneteceğine değil, nasıl yönetileceğine karar verme aşamasındasınız. Kimlerin yöneteceğine değil, nasıl yönetileceğine karar vereceksiniz. Bu başka bir seçim. O yüzden bu seçim normal bir seçim değildir. Bu bir rejim değişikliği seçimidir. Çok önemsemelisiniz. Beni dinleyen 20'li yaşlardaki genç arkadaşlarımın ömürlerinin kalan kısmını etkileyecek bir tercihin arifesindesiniz."