Diyarbakır’a gitmek istediğini söyleyen İmamoğlu, “Yüksekova’dan, Tunceli’den Bingöl’den ısrarla davet alıyorum. Bu muazzam bir şey. Kucaklaşmamız gerek” dedi.
Seçim çalışmaları döneminde ziyaret ettiği Trabzon'a bayram vesilesiyle baba ocağını görmek için gittiğini söyleyen İmamoğlu, "Orada sizinle de beraberdik, ama bilmediğiniz bir şey anlatacağım" dedi. İmamoğlu, "Ben dedim ki arkadaşlarıma 'Trabzon Meydanı'na gitmeden önce, öğlen namazına denk geliyor, tarihi camiye girelim, çıkışta 2000 kişi varsa el sıkışırız, 6000 kişi olursa da otobüse çıkarım.' Siz de gördünüz, otobüsle giremedik meydana! Bu müthiş bir karşılama, ama bir karşılama. Bir seçimde elde ettiğiniz sandık başarısı siyasi kariyeriniz için çok şey ifade etmez. Şimdi benim için 'Yarınlarda siyasette bir başka alanda başarı elde edebilir miyim?' sorusunun kriteri İstanbul'daki başarımdır" diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na vekaleten getirilen Vali Yerlikaya'dan mührü alırken içinde bir burukluk olduğunu ifade eden İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Bugün ben 3 ayı bitirmiş olabilirdim, ama 3 günlük belediye başkanıyım. Türkiye'de, yönetimle de ilgili kavramlar değişmeli, değiştirmeliyiz. Parti, partizanlık, partim ne derse o olur, liderim ne derse o olur… Yahu vatandaş ne derse o olur! Lider kendi hatasıyla, hırslarıyla seni yönlendirebilir, maçta teknik hoca çok öfkeli davranıp 'Git rakibin gözüne yumruk at' derse yumruk mu atacaksın yani? Böyle bir şey yok. Maç bitecek, futbol hayatın devam edecek. Bu duyguyu biz bu şehre yayabilirdik. Kaybettiğimiz o zamanın vermiş olduğu bir burukluk vardı o mühür teslim anında…"
Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan İmamoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"31 Mart o kadar helaldi ki! Günün sonunda geldiğimiz noktaya bakar mısınız, oylarla ilgili, seçim sayım cetvelleri ile ilgili bir sorun yok. Bulamadılar hiçbir şey! Ama ne var? Kuruldaki insanlar… Biliyorsunuz bazıları 'Suçluysam benim hakkımda işlem yap' dedi. Hani soruşturma Özlem Hanım? Bakın üzerinden 6 Mayıs, 6 Haziran, 6 Temmuz geçti.. 2 ay geçti. Hani soruşturma, hani suç duyurusu? Kimi aldattınız? Daha acısı var, hani hırsızlar, nerede? 'Çaldılar.' Kim? Yüzüne sordum, cevap veremedi. Bu sayfaları açmak beni üzüyor, 'Seçimde her şey söylenir ama seçimden sonra unutulur…' Valla ben öyle biri değilim, kusura bakmayın! Bunu niye söylüyorum; kullandıkları bu dil çok tahribat oluşturdu. Dolayısı ile ben 23 Haziran gecesi, o açıklamayı izlerken çok manidar baktım, ne diyecek diye ve diyemedi farkında mısınız?
Kazandı diyemedi! 'Önde gidiyor, tebrik ederim.' Ben bunu ilk defa size söylüyorum bakın. 'Kazandı' diyemedi… Ben derdim: 'Kazandı.' Bu kadar. 'Veriler geliyor, İmamoğlu önde gidiyor,' Önde gidiyor nedir? Maç bittiyse, bitmiştir yani. FB-GS maçının ortasında 'Şu takım önde gidiyor' diye açıklama mı yapılır? Benim oradaki bakışlarım da o."
"Medyanın da kazananları var muhakkak, demokrasi adına.Her sabah medya takipten tüm haberler geliyor malum. İnanır mısınız bazı gazetelerin başlıklarına şöyle bir bakıp geçiyorum, içine girip bakmıyorum bile… Arkadaşlarım bütün bu yalan haberlerden, iftiralardan, gazete kupürlerinden bir 'Demokrasi müzesi' kuralım diyor. x,y,z gazeteleri hangi manşetleri atmışlar, benimle ilgili hangi iftiraları atmışlar, belge olarak koymak gerekir. Niye? 'Bunu yaparsanız bu bir işe yaramaz' demek için, yani böyle strateji olmaz. Kaldı ki o gazeteler okunmuyor, o televizyonlar izlenmiyor."