Politika
Deutsche Welle

İmralı süreci kayyım atamalarıyla nasıl yürüyecek?

13 Ocak 2025 16:58

Güncelleme: 13 Ocak 2025 17:08

DEM Parti heyeti ikinci İmralı ziyaretine hazırlanırken kayyımlar tartışılıyor. Taraflar yol haritasının özüne zarar gelmemesi için dikkatli. Peki süreç devam edebilecek mi?

DEM Parti'nin siyasi partilerle görüşmelerinin ardından İmralı'ya ikinci ziyaretinin bu hafta olabileceği konuşulurken DEM Partili belediyeler için gelen yeni kayyım kararı, adı konmayan sürece ilişkin soru işaretlerini artırdı.

Mersin'in Akdeniz ilçesinin DEM Partili Belediye Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan tutuklandı, İçişleri Bakanlığı Akdeniz ilçe belediyesine kayyım atandığını bildirdi.

İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan ile 28 Aralık'ta görüşen DEM Parti heyeti yeni yılın ilk haftalarında TBMM'de temsil edilen siyasi partilerle bir araya gelmiş ve son olarak da eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ı tutuldukları cezaevlerinde ziyaret etmişti.

DEM Partili belediyelere kayyım kararı, heyet üyeleri TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, eski Eş Başkan Pervin Buldan ve yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün işte bu yoğun trafiği sırasında geldi.

Kaç belediyeye şimdiye kadar kayyım atandı?

Cumhur İttifakı'nın iyi sonuç alamadığı ve CHP'nin birinci olarak çıktığı 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden bugüne kadar büyük çoğunluğu DEM Partili olmak üzere toplam 9 belediyeye kayyım atanmış durumda.

Seçim sonrası DEM Parti'nin Hakkari, Mardin, Tunceli, Batman, Van Bahçesaray, Urfa Halfeti ve son olarak Mersin Akdeniz belediyelerine kayyım atandı.

Kent uzlaşı ile İstanbul Esenyurt Belediyesi Başkanlığına seçilen CHP'li Ahmet Özer de tutuklanan ve yerine kayyım atanan başkanlardan biri.

DEM Parti, 31 Mart seçimlerinde toplam 78 belediye kazanmıştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başlattığı ve Cumhur İttifakı'nın "Terörsüz Türkiye" olarak nitelendirdiği sürecin, kayyım kararlarından nasıl etkileneceği Ankara'da en çok konuşulan konuların başında geliyor.

DEM Parti'den son kayyım kararının ardından yapılan yazılı açıklamada "Kayyım ısrarı bugün ortaya çıkan çözüm ve barış ihtimalini sabote etmeye yönelik atılmış bir adımdır" denilerek sürece yönelik "en büyük tehdit ve provokasyon girişiminin halk iradesine karşı sergilenen bu saldırgan tutum" olduğu kaydedildi.

DW Türkçe'nin süreci üstlenen taraflarla yaptığı görüşmelerden edindiği izlenim; çatışma çözümlerinde bu tür pozisyon alma ve manevralar olabileceği ancak yol haritasının özüne zarar gelmemesinde şu ana kadar iki tarafın da dikkatli olduğu ve böyle devam edecekleri yönünde.

"Barış" ve kayyımlar yan yana mı yürüyecek?

2019 seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazanmıştı. Ancak 6 belediye başkanı Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) aldığı kararla mazbatalarını alamazken bazı istifalar da olmuş ve 48 belediyeye ise kayyım atanmıştı. Böylelikle HDP'nin elindeki belediye sayısı 65'ten 6'ya kadar düşmüştü.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun devletin kayyımlarla kamuoyuna vermek istediği mesajlardan birini "Bu tür görüşmeler yapılabilir ama bu teröre herhangi bir şekilde taviz verdiğimiz anlamına gelmez. Kamu güvenliğinden taviz vermeyiz" olarak gösteriyor ve 2013-2015 çözüm sürecinde en çok eleştirilen konulardan bir tanesinin süreç ile kamu düzeni arasında yeterli bir dengenin kurulmaması olduğunu hatırlatıyor.

Coşkun'a göre kayyımlarla elde edilmek istenen bir diğer husus pazarlık gücünü artırmak. "Atanan her kayyım aslında bir pazarlık sürecini de ifade ediyor" diyen Coşkun, ilerdeki olası adımlarda iktidarın masadaki pazarlık gücünü artırdığını belirtiyor.

PKK'nın silah bırakması gibi temel ve büyük bir mesele üstünde eğer anlaşma olursa kayyımlar konusunun ikincil mesele haline dönüşebileceğine de işaret eden Coşkun, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Çünkü şunu da görüyoruz; bu ciddi çelişkiye rağmen taraflar süreçten vazgeçmiyor. DEM Parti 'hayır kardeşim siz kayyım atıyorsunuz, sizinle konuşacak bir şeyimiz yok' demiyor. Muhtemelen taraflar o anlamda birbirlerinin dilinden de anlıyorlardır, biliyorlardır. Hiçbir çözüm süreci dümdüz bir doğrultuda yürümüyor. Kırılmalar, geri çekilişler, çelişkiler sürecin içerisinde olabilir."

DEM Parti heyetinden Sırrı Süreyya Önder, hafta sonu Demirtaş ziyareti sonrası "Barışın kaybedeni olmaz. Bu süreçte herkes kazanır, kaybedeni hiç yoktur. Barış kıymetli bir şeydir" demiş, "çözüm" ve "barış" arasında şu ayrımı yapmıştı:

"Çözüm ve barış kavramları birbirine karıştırılıyor. Çözüm, demokratik bir mücadele ve uzun bir iştir. Şu an için kurmaya çalıştığımız barıştır. Kamuoyundan gizlediğimiz ve gizleyeceğimiz bir şey yok. Yüreğimiz elimizde geziyoruz barış için."

Aktif siyaseti bırakma kararı alan ve sosyal medya paylaşımlarına bu nedenle ara veren Demirtaş, DEM Parti heyetinin ziyaretinden sonra yeni sürece dair görüşlerini açıklayarak "Demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden Sayın Abdullah Öcalan'a güven ve desteğimin tam olduğunu belirtmek istiyorum" ifadelerini kullanmıştı. Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e teşekkür de etmişti.

Yüksekdağ da görüşme sonrası paylaşımında "Barışın öznesi doğrudan Türkiye halkları, emekçiler, özgürlük güçleri ve kadınlardır. Tam da bu nedenle bütün toplumsal dinamikler, halkların kardeşliği ve barış için inisiyatif almalıdır" demişti.

"Otokratlar" barışı mı?
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyaset Bilimci Berk Esen ise sürece ve kayyım kararlarına farklı bir perspektiften bakıyor ve kayyım atamalarını çelişkili bulmadığını şöyle açıklıyor:

"Eğer bu süreç gerçekten son noktada demokratikleşme getirecek olsaydı çelişki içeriyor derdim. Ama ben bu süreci başından beri bir demokratikleşme projesi olarak görmediğim için çelişkili bulmuyorum. Bunu bir muhalefeti bölme ve Kürt siyasi hareketinden bir grubu eklemleme operasyonu olarak görüyorum."

Esen'e göre Erdoğan, Bahçeli ve Abdullah Öcalan'ın her biri hareketleri içinde kendilerine rakip isimleri tasfiye etmeye ve o hareketi demir yumrukla yöneterek kendi çıkarlarını gütmek istiyor. Esen bu süreci "otokratlar barışı" olarak nitelendiriyor.

Siyaset bilimci olarak çeşitli ülkelerdeki örnekleri inceleyen Esen, otoriterleşmiş bir ülkede demokratik bir barış sürecinin olamayacağını söyleyerek Putin'in Çeçenistan'a biraz yetki vererek ve bir diktatörü başına geçirerek sorunu çözdüğünü, ancak Rusya'ya demokrasi gelmediğini hatırlatıyor.

Esen, Erdoğan'ın "sopa" olarak kullandığı kayyımlar yoluyla DEM Parti'ye bir noktada iktidarı zorlayacak şekilde muhalefete eklemlenmediği sürece belediyelerini koruması için izin verebileceğini belirtiyor ve bu sürecin sonunda Türkiye'yi bekleyen olası senaryoyu olarak şunu çiziyor:

"Belediye rantından beslenen, profesyonel bir siyasetçi sınıfı olan, PKK'nın da Kuzey Irak'ta varlığını bir miktar sürdürdüğü ama pek Türkiye'ye saldırmadığı seçimlerin de giderek anlamsız hale geldiği bir yapı ortaya çıkabilir Türkiye'de."

Erdoğan'ın açıklamalarının şifresi ne?

Süreçte gelinen noktada en çok konuşulan hususlardan bir diğeri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'daki sözleri.

Erdoğan 11 Ocak Cumartesi günü Diyarbakır'da partisinin il kongresinde sürece dair konuşarak son dönemde yapılan çalışmaların amacını "yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesi" olarak açıkladı. Erdoğan'ın ilgi çeken sözleri şunlar oldu:

"Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır, terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olması vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgede artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi. Ezcümle; yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir"

Coşkun'a göre bu açıklamalar yine 2013-2015 çözüm süreci ile ilgili. Coşkun, çözüm sürecinde içinde farklı Kürt grupların da olduğu bazı kesimlerin "Kürtlerin hak ve hukukunu bir tek PKK ile konuşamazsınız, muhatap bütün Kürtlerdir" eleştirisi yaptığını anımsatıyor ve Erdoğan'ın açıklamasının altında bunun yattığını belirtiyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle