İngiltere'de hiçbir partinin meclis çoğunluğuna ulaşamadığı genel seçimler ardından Başbakan Theresa May, Kuzey İrlanda partisi DUP'nin (Demokratik Birlik Partisi) desteğiyle azınlık hükümeti kurmak için harekete geçti.
DUP'nin Londra'daki bir hükümete dahli ise Kuzey İrlanda'yla ilgili büyük bir krizi tetikleyebileceği eleştirilerini gündeme taşıdı.
Bazı uzmanlar İskoçya'nın bağımsızlığı yanlısı SNP'nin (İskoç Ulusal Partisi) sandalye kaybının ardından ikinci bir İskoçya referandumu olasılığının gerilediğini, DUP'nin desteklediği azınlık hükümetiyle gündemin Kuzey İrlanda'nın konumuna kayacağını öne sürüyor.
İrlanda ile birlik yanlısı IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) örgütü ile Kuzey İrlanda'daki Birleşik Krallık yanlısı Cumhuriyetçi gruplar ve Londra arasında yıllar süren gerilim ve şiddet olayları, 1997'de imzalanan Hayırlı Cuma anlaşmasıyla son bulmuştu.
Bu anlaşmanın sonucu olarak, siyasi uzlaşma kapsamında güç paylaşımına dayanan sistemde Kuzey İrlanda'da hükümeti, Katolik Cumhuriyetçiler ve Protestan birlik yanlıları birlikte oluşturuyor.
Ancak bölgesel yönetimde son dönemde bir hükümet krizi yaşanıyor.
DUP'nin desteğiyle Londra'da kurulacak bir azınlık hükümetinin ise bu krizi daha fazla derinleştireceği uyarıları yapılıyor.
Kuzey İrlanda barış sürecinde baş müzakereci olarak görev alan Jonathan Powell BBC'ye, DUP'nin dahil olduğu bir hükümetin Kuzey İrlanda barış sürecini tehlikeye atacağını söyledi:
"Bu, büyük bir hata olur. 1991 yılından beri Britanya hükümeti, Kuzey İrlanda'da tarafsız olduğunu, birlik yanlıları ya da Cumhuriyetçiler arasında bir tarafı tutmadığını net olarak ortaya koymuş durumda. Bunu değiştirmek çok yıkıcı bir hata olur. Bu, barış anlaşmasının yaslandığı temelin altını oyar.
"Bugüne kadar Britanya hükümeti tarafları bir araya getirmeye çalışan tarafsız bir rol oynadı. Eğer hükümet taraflardan biri tarafından desteklenirse bundan sonra bunu nasıl yapacak? Bunun, Kuzey İrlanda'yla ilgili on yıllar içinde ulaştığımız her şeyin altını oyacağını düşünüyorum".
Hayırlı Cuma anlaşması sırasında, dönemin başbakanı Tony Blair'in basın danışmanlığını yapan Alastair Campbell da yine BBC'ye yaptığı açıklamada benzer görüşleri savundu:
"Theresa May Brexit konusunda ve Margaret Thatcher'ın muhteşem başarısı ortak pazar konusunda özensiz davrandı. Şimdi de Tony Blair ve Gordon Brown'ın muhteşem başarısı olan Kuzey İrlanda barış süreci konusunda özensiz davranıyor".
Bu arada İngiltere'de, Muhafazakar Parti ve DUP'nin bir azınlık hükümeti kurmasına karşı internet üzerinden açılan imza kampanyasına şu ana kadar 300 binden fazla kişi katıldı.
Metinde, DUP'nin LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) haklarına karşı politikaları, kürtaja karşı olması, yöneticileri arasında yaradılış teorisine inanan birçok kişinin bulunması, idamın geri getirilmesini savunması da eleştiriliyor.
Kuzey İrlanda'daki hükümet sisteminde Bakanlar Kurulu'na liderlik etmek amacıyla bir başbakanı ve bir de başbakan yardımcısı atanıyor. Bu iki isim yürütmeye birlikte önderlik ediyor. Her ne kadar unvanları farklı olsa da aynı makamı paylaşıyor ve aynı yetkilere sahipler.
Bir önceki hükümette DUP'nin altı, Sinn Fein'in ise beş bakanlığı bulunuyordu. Adalet Bakanlığı görevini ise bağımsız bir birlik yanlısı isim üstleniyordu.
Son yaşanan siyasi kriz ise hükümetin yeşil enerji eylem planı nedeniyle patlak verdi.
Sinn Fein, dönemin başbakanı Arlene Foster'ın 2012 yılında kurulan Yenilenebilir Enerji Girişimi planı çerçevesinde yapılan aşırı harcamalarla ilgili açılan soruşturma sırasında Foster'ın görevinden ayrılmasını talep etti ancak bu talep kabul görmeyince hükümetten çekildi.
Mart ayında yapılan seçimlerde Kuzey İrlanda parlamentosunda DUP 28, Sinn Fein 27 sandalye elde etti.
Ancak kriz sona ermedi ve hükümet kurma görüşmeleri henüz sonuç vermedi.