78'liler Girişimi Sözcüsü, gazeteci, yazar Celalettin Can, kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla bir günlük yayın yönetmenliği yaptığı için cezaevinde tutulmaya devam ediyor.
Bianet'ten Ayça Söylemez'in haberine göre şu anda Marmara (Silivri) Cezaevinde bulunan Can’ın gözaltı ve hapishane sürecinde maruz kaldıklarını ve son durumunu anlatan insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu, denetimli serbestliğin eşitsiz ve keyfi şekilde uygulandığını, kanunen Celalettin Can’ın bu yasa kapsamında serbest kalması gerektiğini söyledi.
Can ile dün cezaevinde görüşen Tanrıkulu, şu bilgileri verdi:
“Sadece Celalettin Can değil, tüm tutuklu ve hükümlüler için infaz yasasının hukuk kuralları içinde uygulanmasını ısrarla talep ediyoruz. Celalettin Can görüşümüzde, mevcut uygulamanın hukuksuz olduğunu ve insani olmadığını aktardı, bu kuralların derhal değiştirilmesi talebini dile getirdi. İnsanların dünya görüşlerinin, siyasi görüşlerinin pazarlık aracına dönüştürülmesini doğru ve kabul edilir bulmadığını, yasanın uygulanması gerektiğini belirtti.”
“Hukuk işletilseydi, dışarıda olmalıydı”
Celalettin Can, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla bir günlüğüne yayın yönetmenliği yaptığı için 1 yıl 3 ay hapisle cezalandırıldı.
Cezanın infaz süresi, 11 ay 25 gün.
Bir yıldan az cezaları kapsayan denetimli serbestlik ile bırakılmak için başvurdu ancak talebi yanıtsız kaldı.
Nimet Tanrıkulu, uygulamadaki ayrımcılığı şöyle anlattı:
“Özgür Gündem gazetesiyle dayanışanlara açılan diğer birçok davada verilen cezalar ertelenirken Can’ın cezasının infaz edilmesine hükmedildi ve hapse konuldu.
Oysa aynı sebeple açılan birçok davada mahkeme, sanıkların hükmün bırakılmasını talep etmemesine rağmen hükmü geri bıraktı. Bazıları da aynı şekilde ceza alıp denetimli serbestlikten yargılandı. Bu da uygulamanın hukuki değil keyfi olduğunu gösteriyor.
Can, cezanın infazı için kendisi teslim oldu. Bu sebeple de denetimli serbestlik hakkından yararlanarak tahliye edilmek istiyor. Kanuna göre, ceza infaz kurumuna girdiğinde bir bölümde tutulup oradan tahliye edilebilecekken edilmedi. Hukuk işletilmedi, idarenin, infaz savcılığının ya da yetkililerin kararıyla bu gerçekleşmedi, kanunen hak edilmiş bir uygulama yerine getirilmiyor. Hukuk işletilseydi, dışarıda olması gerekiyordu.”
“2,5 gün su içemedi, yemek yiyemedi”
Can, cezasının infazı için 31 Ağustos’ta Çağlayan’daki İstanbul Adliyesine gitti. Burada ellerine kelepçe takılarak karanlık bir yerde tutuldu, ihtiyaçları karşılanmadı. Aynı gün saat 17.00 civarında Metris Cezaevine götürüldü.
Tanrıkulu, “Çağlayan’da sadece bizim aldığımız yemek verildi, susuz kaldı. Metris’te de hijyen koşulları yetersiz, sağlıksız bir mekanda tutuldu. 2,5 gün su içemedi, içmesi gereken ilaçlarını da alamadı. Metris Cezaevinde yemek de verilmedi. Kantinden talepleri olmuş onları da alamadığını, sorduğunda da ‘Unuttuk’ cevabı verildiğini söyledi” bilgisini verdi.
“Benim tarafım belli, barıştan, demokrasiden tarafım”
Celalettin Can 2 Eylül’de Marmara (Silivri) Cezaevine nakledildi.
Tanrıkulu buradan yaşananları da şöyle aktardı:
“Silivri’de kiminle kalmak istediği soruluyor, o da Can Atalay’la kalmak istediğini söylüyor. Kabul edilmeyince o cezaevinden tanıdıklarından eski Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın adını veriyor. Onu da kabul etmiyorlar. ‘Taraflı ve tarafsız bölümleri var hangisini tercih edersiniz’ diye soruyorlar. Can da ‘Böyle bir ayrım yapılmasını kabul etmiyorum, benim tarafım belli, barıştan, insan haklarının işlemesinden, demokrasiden tarafım, gazeteci, yazarım’ diyor ve o zaman tek kişilik bölümde tutulmak istediğini söylüyor. Onu da uygun bulmuyorlar.
Ardından yine daha önceden tanıdığı yazar İlhan Çomak’ın yanında kalma yönündeki talebi kabul ediliyor, ancak o bölümün de ‘taraflı olduğunu’ belirtiyorlar. Can tekrar ‘Ben onu tanıyorum, onun yanına gitmek istiyorum, taraflı ayrımını da kabul etmiyorum’ diyor. Bu uygulamanın keyfi olduğunu altını çiziyor.
Şu anda İlhan Çomak’ın bulunduğu bölümde tutuluyor. O bölümdeki mahkumların büyük kısmına denetimli serbestlik uygulanmadığını aktarmışlar. ‘Taraflı’ denilen bölümdeki mahkumların iradesinin kırılması yönünde bir baskı olduğunu aktardı. İlhan Çomak da 29 yıldır cezaevinde, kendisinin de bu uygulamadan faydalandırılmadığını söylemiş. 29 yıl cezaevinde yatmış biri, düşüncelerinden dolayı böyle bir dayatmaya maruz kalmamalı.
Denetimli serbestlik kararını veren idare ve gözlem kurulları, yasaya göre değil yetkililerin kararına göre bir uygulama içerisinde. Celalettin Can ‘Bırakılmak üzere kendim geldiğim yerde keyfi şekilde tutuluyorum ama bu sadece benim sorunum değil. Halihazırda tüm hakları elinden alınan mahkumların yasayla güvence altındaki hakları da verilmiyor. Siyasi konumları tehdit aracı olarak kullanılıyor. Yasalar, kişinin kalmak istediği yer ya da yaşam biçimine göre değil hukuka göre işlemeli. Bu kararlar düzeltilmeli, yasa neyse o uygulanmalı’ dedi.”
Tanrıkulu, ayrıca “Yeni yasaya göre bir yaş haddi var bunun da dikkate alınmasını istiyor. Yaş haddinden de bırakılması söz konusuyken bu da uygulanmadı. Silivri’de bazı mahkumlara bu şekilde de tahliye süreci uygulanmıştı” diye ekledi.
Sağlık kontrolleri aksadı
64 yaşındaki Can’ın sağlık durumuna ilişkin de Tanrıkulu şunları söyledi:
“Zaten sağlık sorunları yaşayan biri, gözaltı ve hapsedilme sırasında bu sağlık koşulları daha da zorlandı. Metris’te ilaçlarını alamadı, gitmesi gereken sağlık kontrolleri vardı onlar da aksadı. Haklarının ihlal edildiğini düşünüyoruz.”
TIKLAYIN | Yeşil Sol Partili Beştaş, Celalettin Can'a koğuş sorunu yaşatıldığını bildirdi: Adalet, düşünceye ve koğuşa göre farklı tecelli ediyor!