İnsanları dondurup yıllar, hatta yüzyıllar sonra uyandırma düşüncesi uzun zamandır gündemde. Peki, bir süre sonra uyanacak bu insanları ne tür sorunlar bekliyor olacak?
Bugün ABD ve Rusya’da üç merkezde 300 kişi dondurulmuş halde bekletiliyor. Kriyoprezervasyon ya da dondurarak saklama işlemi kalp durduktan hemen sonra yapılıyor.
Hücreler ölmeye başlamadan bu insanların beyin dokuları, vitrifikasyon denen buzsuz dondurma yöntemiyle muhafaza edilir. Bu kişiler yasal olarak ölü sayılır, ama kendileri konuşabilse bedenlerinin ölü olduğunu kabul etmeyecek, sadece bilinçlerinin yerinde olmadığını söyleyecektir belki de.
Bu insanları yeniden hayata döndürmenin mümkün olup olmadığını bilmiyor. Ama çoğu insan belirsizliğin kesin ölümden çok daha iyi olduğuna inanıyor. Bugün 1250 kişi bu şekilde dondurulmak için bekliyor. Bunun için Oregon, Avustralya ve Avrupa’da yeni merkezlerin açılması planlanıyor.
İkinci kötü ihtimal
Michigan’daki Kryonik Enstitüsü başkanı Dennis Kowalski “Donmak başınıza gelebilecek ikinci en kötü şeydir diye bir söz vardır bizim alanda” diyor. “Hayata geri döneceğinizin garantisi yoktur, ama gömülür ya da yakılırsanız bunu asla öğrenemeyeceğiniz kesindir.”
Konuya yabancı olanlar bunun bilim kurguya özgü olduğunu düşünüyor. Ama birçok araştırmacı dondurulan insanların yeniden hayata dönmesi konusunda ümitli.
Bir süre önce bir ekip dondurulmuş tavşan beynini canlandırmayı başarmıştı. Birkaç hafta donmuş kalan beyin çözüldükten sonra beyinde sinir kavşağı olarak bilinen sinapsların eski haline döndüğü görülmüştü. Ama tavşanın kalbini yeniden çalıştırmaya uğraşmadı ekip.
Merkezi California’da olan ve yaşla ilgili hastalıklara tedavi yöntemlerini araştıran Sens Araştırma Vakfı kurucularından Aubrey de Grey dondurulduktan sonra yeniden hayata dönmenin bir süre sonra yaygınlaşacağına inanıyor. “Sanıldığı kadar tuhaf değil. Ciddi hastalıkları olan insanlara yardım eden bir sağlık hizmeti olarak görüldüğünde fazla korkunç gelmeyecektir” diyor.
Ama geçmişte yaşamış ve yeniden hayata döndürülen bu insanlar açısından olay, gözlerini açıp mutlu sona ulaşmak gibi basit olmayacaktır. Yabancı oldukları bir ortamda, yabancı insanlarla yeni bir yaşam kurma sorunuyla karşı karşıya olacaklar.
Uyum sorunu
Bu sorunun derinliği ne kadar dondurulmuş kaldıkları, ne tür bir topluma döndükleri, orada tanıdıkları olup olmadığı gibi faktörlere bağlıdır. Bunların cevabı da bugün için birer spekülasyondan ibaret.
Hastalıkları önleme, yaşlanmayı geri çevirme gibi teknolojilerin kullanıma girmesi 100 yıldan fazla alırsa, bugün dondurulmuş kişiler uyandıklarında etrafında hiçbir sosyal destek bulamayacaktır. Buna çözüm bulmak amacıyla Kowalski gibileri ailece dondurulmayı tercih ediyor.
Fakat Kowalski, tek başına kalsa bile dondurulduktan sonra hayata geri döndürülen kişilerin de tıpkı başka ülkelere göçen mülteciler gibi, ortak geçmişi ve deneyimi olan insanlarla bir araya gelip hayatlarını sürdürebileceğine inanıyor.
Bu tür insanların ihtiyaçlarını belirlemek için Kryonik Enstitüsü, dondurma ücreti olarak alınan 28 bin doların bir kısmını hisse ve tahvillere yatırarak edindiği fonları kullanıyor.
Ama belki de kyonikler uyandırıldığında ne paraya ne de çalışmalarına gerek kalacaktır. Gelecekteki toplumun bolluk içinde yaşayacağını öngören Kowalski, “Daha geri bir topluma evrilme halinde insanların yeniden uyandırılmasını düşünmek mantıklı gelmiyor” diyor.
Ancak daha eşitlikçi bir bolluk toplumu bile olsa, kendi döneminden kopmuş, topluma yabancılaşmış, tanıdığı herkesi ve her şeyi kaybetmiş bir insanın uyum sorunu ve yoğun bir travma yaşaması normaldir.
'Dayanıklı varlık'
Hatta bazıları sadece kafasını dondurmuş olabileceğinden onların yeni bir vücuda uyum gibi ayrı bir sorunu da olacaktır.
Philadelphia’da psikoterapist olan Jeffry Kauffman bu insanların “Ben kimim?” sorusunu yoğun biçimde hissedeceğini söylüyor.
Fakat New Yorklu antropolog Abou Farman insanın “her duruma uyum sağlayabilecek” dayanıklı bir varlık olduğuna inanıyor.
Dondurulup yeniden hayata döndürülen insanlar ortak deneyimleri ve dönemleri nedeniyle bir araya gelebilir.
Kowalski de geri ülkelerden gelişmiş ülkelere taşınan insanların yeni ortamlarına kolay alıştıklarını, kaza ya da çatışma sonucu bedensel bütünlüğü bozulan insanların da yaşamaya devam ettiğini belirtiyor.
Fakat bunun psikologlar için yeni bir alan olduğu kesin. Depresyon gibi travma da birçok farklı biçim alabilir. Ama farklı biçimlere bakılarak bazı öngörülerde bulunulabileceğini söylüyor Kauffman.
Önemli bir sorun da geçmişten gelen bu insanların günün insanıyla kuracağı ilişkilerdedir. Kauffman bunun zor olacağını, günün insanının onları “hayalet” gibi görebileceğini söylüyor.
Fakat Grey herkesin bir başkasını tuhaf görmesinin bugün de söz konusu olduğunu ve 100 yıl sonraki insanın da değişmiş olacağını vurguluyor.
Ölümsüzlük düşüncesi
Kauffman, beynin duyumsal organlar ve diğer vücut duyularıyla birlikte işlev gördüğünü, felç nedeniyle bedensel hislerini yitirmiş insanların da hala bedensel imajlarını koruduğunu söylüyor. Bedeni olmaksızın bilinçli olma hali ise insana tümüyle yabancı, hayalet hissi yaratan ve öngörmesi zor bir durum olarak değerlendiriliyor.
Bir diğer sorun da ölümsüzlük düşüncesi. Yeniden canlandırılan beyin bir anlamda ölümü yenmiş olacak, temel psikolojik ve felsefi sorunları barındıracak, varlık ve oluş algısını değiştirecek bir olgu olarak görülüyor.
Ayrıca işlerin beklendiği gibi gitmemesi halinde ölüm seçeneğini açık tutan ve buna karar verecek yetkili kişinin ya da kurumun belirlenmiş olması da gerekir.
Bütün bu belirsizliklere rağmen dondurulup yeniden hayata döndürülmek isteyenler var. Kowalski’nin sözleriyle bitirecek olursak: “Tümüyle yok olma ve hiçlik karşısında beyni bilgisayara yükleme olanağı varsa en azından bunu denemek isteriz. Hoş bir şey olabilir bu.”