Gündem

İPA: Yaklaşık 500 bin kişi kâğıt toplayarak geçiniyor, işlerini kaybetmekten korkuyorlar

Sorunların çözülmesi için ekolojik yaklaşım gerekiyor

01 Mart 2022 15:59

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Beyoğlu, Kadıköy ve Ümraniye’deki katı atık işçileriyle yaptığı görüşmeler, Türkiye’de yaklaşık 500 bin kişinin katı atık toplayarak geçimini sağladığını ve işçilerin işlerinin ellerinden alınması konusunda kaygılı olduğunu ortaya koydu.

İPA katı atık işçiliği yapanların sosyoekonomik durumlarını, çalışma ve geçim koşullarını, talep ve ihtiyaçlarını ortaya koymak ve aynı zamanda çözüme yönelik politika önerileri sunmak amacıyla hazırladığı “Kentin Yükünü Sırtlananlar: İstanbul’un Katı Atık Toplayıcıları, Sorunlar ve Talepler” raporu bu alanda çalışanların içinde bulunduğu koşullarla ilgili verileri ele aldı.

Araştırma kapsamında Beyoğlu, Kadıköy ve Ümraniye’de katı atık işçileriyle görüşmeler yapıldı ve aynı zamanda atık depoları ziyaret edildi. Ayrıca konunun kamu kurumları, sanayi dernekleri, sivil toplum örgütleri ve meslek odalarıyla görüşüldü.

15 bin kişi kâğıt topluyor

Araştırmada, Türkiye’de sürekli ve dönemsel olarak katı atık toplayarak geçimini sağlayanların sayısının 500 bine ulaştığının tahmin edildiğine yer verildi. Yakın zamanda yapılan çalışmaların sonuçlarına göre İstanbul’da sadece kâğıt toplama alanında 15 bin kişinin çalıştığı bilgisi yer aldı. Plastik, cam ve hurda gibi sokaklarda toplanan diğer atık türleri de dikkate alındığında İstanbul’da atık işçiliği yapanların sayısının çok daha yüksek olduğu belirtildi.

"Çocuklarım okullarında derece öğrencisi"

'Katı atık işçiliğinin arkasında bir “hayatta kalma” mücadelesi olduğu belirtilirken bugün katı atık işçilerinin çalışma, barınma koşulları ve sosyoekonomik durumları kent yoksulluğunun en görünür olduğu alanlardan birisi haline gelmiş durumda olduğu' ifade edildi. 

Ümraniye’de çalışan bir atık toplayıcısı yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Çocuklarımızı okutup onların daha farklı meslek sahibi olması için, bizim gibi olmamaları için çabalıyoruz. Çocuklarım okullarında derece öğrencisi, enstrüman çalmaya başladılar, bu durumu beni çok mutlu ediyor. Onlar için her şeyi yaparım. Tamamen hayatlarını kurtarmaları için, çocukken yaşadıklarımızı onlar çekmesin. Çocuklarımı bu şekilde gördüğüm için evet bu benim mesleğim diyebiliyorum.”

"Bu işi yapmak durumundayım"

Araştırmada, katı atık toplayıcılarının bu işi yapmasının arka planında farklı yaşam hikayelerinin olduğuna da yer verildi. Görüşülen işçilerin ortak noktasının İstanbul’a farklı yerlerden göç etmiş olmak ve derin yoksulluk sebebiyle bu işi bir hayatta kalma mücadelesi olarak yaptığı görüldü.

Görüşülen yetişkin işçilerin birçoğu; "yeterince eğitimli olmadıkları için nitelikli işlere 'layık görülmediklerini', 'sistemden atıldıklarını' ve mecburen bu işi yapmak durumunda olduklarını" düşünüyor.

Aynı zamanda kırsal bölgelerden pek çok kişinin de dönemsel olarak atık toplamak için şehirlere geldiği belirtildi.

"Dışlanıyoruz"

Beyoğlu'nda çalışan bir işçi de “Kirliyiz diye toplum dışlıyor, sesimizi duymuyorlar. Hepimizin sorunu aynı; sevgisizlik ve dışlanmışlık” sözleriyle yaşadığı süreci anlatıyor.

Atık toplayıcılığı yapan göçmen işçiler ise toplumsal dışlanmanın yanında yetkili merciler tarafından kayıt altına alınmamaları sebebiyle daha da ağır koşullarda geçim mücadelesi verdiklerini söylüyor.

"Ne kadar toplarsan o kadar kazanırsın"

Görüşmeciler, yetişkin bir atık toplayıcısının günde ortalama olarak 100 kg atık topladığında atığın türüne bağlı olarak aylık 3.000-6.000 TL arasında bir gelir elde edebileceğini ifade ediyor. Bununla birlikte atık toplayıcılığının genellikle mevsimlik iş biçiminde yapılması, kış aylarındaki zorlu hava koşulları, belirli yerlerde atık toplama yetkisinin ilçe belediyeleri tarafından özel firmalara verilmesi ve farklı boyutlardaki engellemeler sebebiyle bu gelir düzenli olarak kazanılamıyor. Aynı zamanda kronik hastalıklar ve yaşlanma gibi nedenlerden dolayı bedensel performansın düşüşü elde edilen gelirin miktarını da ciddi biçimde etkiliyor.

Dönemsel işçiler depolarda kalıyor

Raporda, dönemsel olarak atık toplayıcılığı yapan ve bu süre zarfında depolarda barınanların, temel yaşamsal ihtiyaçları (sıcak su, ısınma, hijyen vb.) açısından büyük zorluklar yaşadığı ifade edildi. Rapora göre; depolarda barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlar asgari düzeyde karşılanıyor, bu nedenle depolar birçok atık toplayıcı için iş mekanı olmanın yanında aynı zamanda yaşam alanları. Bu anlamda kentteki depolara yapılan müdahaleler, kentsel evsizliği ve hayatta kalmak için suç ilişkilerine yönelimi de tetikleme riski taşıyor.

Rapora göre; atık toplayıcıların büyük bir kısmı gizli evsizlik koşullarında, sosyal güvencesiz ve sağlık hizmetlerine erişimleri kısıtlı biçimde yaşıyor.

Sayıları yüzbinlerle ifade edilen atık toplayıcılarının doğru biçimde entegre edilemediği bir atık yönetim modelinde sadece kentsel değil aynı zamanda kırsal yoksulluğun da şiddetleneceği, çok sayıda kişinin derin yoksulluk ve yoksunluk koşullarına itilme riski altına gireceği ifade ediliyor.

İşlerini kaybetme kaygısı

Raporda; atık toplayıcıları, kentte sağlıksız ve güvencesiz koşullarda çalışmanın zorluklarının yanı sıra kolluk kuvvetlerinin dönem dönem artan müdahalelerinin kendilerini tedirgin ettiğini belirtiyor.

Sıfır Atık Yönetmeliği dâhil olmak üzere şimdiye kadar çıkarılan pek çok yönetmelikle geçimlerini sağladıkları alan gittikçe daha fazla daralıyor.

Kolluk kuvvetlerinin müdahaleleriyle geçimlerini sağladıkları bu işin ellerinden alınmaya çalışıldığına yönelik ciddi kaygıları olduğunu ifade ediyorlar. Başlıca talepleri arasında geçimlerini sağladıkları alanın kendi emek süreçlerini yok sayacak şekilde daraltılmaması; güvenceli çalışma, barınma ve sağlık haklarına erişim ve örgütlenme hakkının tesis edilmesi, yaptıkları işin bir kamu hizmeti ve meslek olarak tanımlanması gibi konular yer alıyor.

Çözüm için öneriler

İstanbul Planlama Ajansı tarafından hazırlanan raporda İstanbul’da geri dönüşüm sektöründe katı atık işçiliği konusuna dair politika önerileri de yer alıyor. Bu öneriler şu şekilde:

• Çok paydaşlı, katılımcı bir model geliştirilmeli: Bakanlıklar ve yerel yönetimler düzeyindeki politika alanları arasındaki kesişimleri gören bir yönetim perspektifinin geliştirilmesiyle hem ekolojik sürdürülebilirliğin hem de kimsenin arkada bırakılmamasının gözetildiği katılımcı bir model geliştirmek mümkün olacaktır.

• Güvenceli çalışma koşulları garanti altına alınmalı: Atık toplayıcıların çalışma talep ve beklentilerine yönelik ön çalışmalar detaylandırılarak güvenceli koşullarda ve özlük haklarına sahip olarak çalışabildikleri modeller geliştirilmelidir.

• Atık toplama alanları düzenlenmeli: Teşvik sistemleri ile yeni oluşturulacak olan ve kayıt altına alınacak olan depoların şehir içinde dengeli dağılımı ile hem atık toplama alanlarının üzerindeki kentsel dönüşüm baskısı hafifletilecek hem de atık toplama ve biriktirmeye dair akış daha düzenli ve sistemli hale gelebilecektir.

• Barınma, yaşam ve sağlık koşulları iyileştirilmeli: Depoların atık toplayıcılara sağladıkları imkanların (barınma, gıda vb.) sosyal devlet ilkesi etrafında desteklenmesi gündeme alınmalıdır. Barınma ve barınmayla ilgili ihtiyaçlar için seçenekler (geçici barınma evleri, aşevleri, temiz kıyafet sunan merkezler, ortak banyolar ve çamaşırhaneler vb.) oluşturulmalıdır. Sağlık hizmetlerinden faydalanmaları sağlanmalı.

• Atık toplayıcılığında çocuk işçiliği sona erdirilmeli: Atık toplayıcılığı alanında güncel olarak çalışan çocuk sayısını tespit etmek ve bu alandaki çocukların okul terki azaltmak üzere Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte politika ve hizmet geliştirmelidir.

• Kaynağında ayrıştırma ve geri dönüşüm bilgisi yaygınlaştırılmalı: Geri dönüşüm bilincinin çocuktan yetişkine kadar yaygınlaştırılmalı ve bu bilgilerin uygulanması vatandaşlar arasında çeşitli uygulamalarla pratik düzeyde desteklenmelidir.

• Atık oluşumunun azaltılmasına yönelik politikaların geliştirilmeli: Ülke genelini kapsayacak düzenlemelerle Avrupa Birliği’nde yasaklanan bazı tek kullanımlık plastiklerin Türkiye’de de yasaklanması ve bireylerin plastik tüketimlerini azaltmaları için haneden sanayiye uzanan bir planlama yapılması gereklidir.