İran'ın içinde olduğu koşullar, verdiği karşılığı da fiili ve siyasi birtakım engeller tarafından kısıtladı
14 Ocak 2020 08:49
İran Devrim Muhafızları'nın seçkin Kudüs Gücü'nün Komutanı General Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesiyle ortaya çıkan kriz, neyse ki geniş çaplı bir savaşa dönüşmedi.
Bu anlamda gerilimin azaldığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte bu iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren koşulların değiştiğini söylemek ise henüz mümkün değil. Bu nedenle kriz de sona ermekten çok uzak.
1) Gerginliğin azalması sadece geçici
Süleymani'nin ölümüyle şoke olan İran yönetimi buna cevap vermek için ellerinden geleni yaptı. İran, ABD hedeflerini vurarak karşılık verdi. Hem kimi, neden vurduğunun net olarak görülmesini istediler hem de füzeleri kendi topraklarından fırlattılar.
Ancak İran'ın içinde olduğu koşullar, verdiği karşılığı da fiili ve siyasi birtakım engeller tarafından kısıtlamıştı. Çok hızlı bir yanıt vermek istiyordu. Dengesizdi. Bir yandan da bir savaş başlatmak istemiyordu.
Bu açıdan bakıldığında çok sayıda İranlı yetkilinin de dile getirdiği gibi mesele henüz kapanmış değil.
İran'ın Ukrayna Hava Yolları'na ait yolcu uçağını vurarak düşürdüğünü açıklamasının, gerilimi azaltan bir başka unsur olduğu söyleniyor. Ancak bu doğru değil.
İran'ın verdiği ilk tepki bu olayı reddetmek oldu. Ancak ne zaman ABD'liler bunun tersini gösteren bir istihbaratla ortaya çıktı, Ukraynalı araştırmacılar bir füzesavara yönelik bir kanıtı buldu, bağımsız araştırmacılar uçağın vurulduğunu gösteren videonun doğruluğunu teyit etti; o zaman İran'ın da geri adım atmaktan başka bir şansı kalmadı.
Hatta inşaat makinelerinin kaza alanında enkazı temizlemeye başladığı sırada aslında İran ne olduğunu biliyordu. Eğer kaza olması ihtimali bulunsaydı yetkililer enkazı ellemeden bırakırdı.
İran'ın bunu kabul etmesinin asıl sebebi daha çok iç siyasetten kaynaklanıyor. Sadece birkaç ay önce yolsuzluk ve çöken ekonomiye yönelik olarak bir protesto dalgası yaşanmıştı.
Hemen ardından protestoların nasıl canlandığına bakarsanız bunun ülke içinde hasar kontrolü amacıyla atılan bir adım olduğunu, ABD'lilerle gerginliği azaltmanın asıl amaç olmadığını anlarsınız.
2) ABD politikası değişmiyor
ABD neden Süleymani'yi öldürdü ve Yemen'de düzenlediği hava saldırısıyla kıdemli ikinci bir İranlı yetkiliyi öldürmeye kalktı? İddialara göre, belki de yasal olduğu ispatlamak için, ABD'nin çıkarlarına karşı düzenlenmesi planlanan ciddi bir saldırının önlenmesinin amaçlandığı söyleniyor.
Bu iddia çok sayıda analisti ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Washington'daki muhaliflerini ikna etmeye yetmedi.
Bu saldırıların bir caydırıcı etki yaratmak istemesi daha olası. Kısa vadede bu işe yarayabilir. İran'ın gelecekteki manevralarını daha dikkatli planlaması gerekecek.
Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump İran'ı yok etmekle tehdit ederken Ortadoğu'dan halen çıkmak istediğini de belirtiyor. Bunu bir başkasının sorunu olarak görüyor. Bu da açıkça caydırıcı bir amaç taşıyan herhangi bir mesajın gücünü azaltacaktır.
ABD, İran ekonomisini örselemeye devam edecek. Ancak bu, İran'ı teslim olmuş bir şekilde müzakere masasına getirmeye yetmedi. Tam tersine İran'ın azami ölçüde kendi kampanyasını başlatarak cevap vermesine yol açtı.
ABD, Tahran'ın gücünü kırmaya ve bölgedeki kaynaklarını azaltmaya çalışıyor. Büyük ihtimalle de ikisini birden elde edemez.
3) İran'ın stratejik hedefleri aynı
İran ekonomisi dağılmış ve vatandaşları mutsuz olabilir ancak bu bir 'devrim rejimi'.
İran birdenbire elindeki güçten vazgeçmeyecek. İran'daki Devrim Muhafızları çok güçlü. Cevapları yurt içinde göz açtırmamak ve ABD'nin baskısına karşı yanıt vermek. Bu da devem edecek.
İran'ın stratejik amacı ABD'yi bölgeden çıkarmak, en azından Irak'tan, bu da Süleymani'nin öldürülmesinden sonra elde edilmesi daha kolay bir amaç olarak gözüküyor.
İranlı yetkililerin gözünden Tahran'ın politikaları gözle görülür bir başarı elde etti. Suriye'deki Beşar Esad rejiminin kurtarılmasını ve İsrail'e karşı yeni bir cephenin açılmasını sağladı. Irak'ta da etkili bir güce ulaştı.
Başkan Trump'ın çelişkileri yüzünden bölgedeki Amerikan müttefikleri gittikçe kendilerini yalnız hissediyor. Suudiler Tahran'la düşük seviyede de olsa bir diyalog geliştirmeye çalışıyor, Türkiye de kendi yolundan gidiyor ve Rusya ile yeni bir ilişki geliştiriyor.
Sadece İsrail hükümeti Süleymani'nin öldürülmesinin Trump cephesinde yeni bir bölge politikası işareti verdiğini düşünüyor.
Ancak hayal kırıklığına uğrayabilirler.
İçerideki hoşnutsuzluk ve ekonominin durumu İran'daki Devrim Muhafızları'nın ABD üzerindeki baskısını zamanla artırmasına yol açabilir.
4) Irak'ın pozisyonuyla ilgili çelişkiler var
Amerikan askerlerinin Irak'tan çekilmesine yönelik talepler hiç olmadığı kadar güçlü.
Irak'ın geçici hükümeti bir kriz içinde ve ülke içindeki protesto dalgası ile uğraşıyor. Çok sayıda kişi hem ABD'nin varlğı hem de İran'ın etkisinden hoşnut değil.
Parlamentonun bağlayıcı olmayan kararı Amerikan askerlerinin ülkeyi terk etmesini gündemin üst sıralarına koydu. Bu Amerikan askerlerinin yarın ülkeyi terk edeceği anlamına gelmiyor ama ülkede kalmaya devam etmeleri için sıkı bir diplomasi yürütmeleri gerektiğini gösteriyor.
Trump, askerlerinin çekilmesi yönünde baskı artarsa Irak hükümetinin Amerikan bankalarındaki varlıklarını dondurma tehdidini yöneltti.
ABD'nin Irak'taki varlığı önemli. Müttefikleri ile beraber IŞİD'e karşı savaşmaya başladıklarında bunun uzun süreli bir konuşlanma olacağı düşünülüyordu. IŞİD yok edildikten sonra da ABD'nin orada uzun yıllar kalması bekleniyordu.
5) Nükleer anlaşma tehlikede
Bunun temelleri Trump'ın öncülüğündeki ABD hükümetinin anlaşmadan çekildiği Mayıs 2018'e kadar gidiyor.
O zamandan beri ABD, İran ekonomisi üzerinde güçlü bir şekilde baskı kuruyor ve İran da bölgede kendi baskı kampanyasını yürütüyor.
Anlaşmanın henüz ölmemesinin tek sebebi Trump dışında kimsenin çöktüğünü görmek istememesinden kaynaklanıyor.
Anlaşma çok önemli; daha önce İsrail'in İran nükleer altyapısına saldırarak bir savaş başlatması ciddi bir risk teşkil ediyordu.
İran diğer imzacıları olabildiğince masada tutmaya çalışacak. Avrupa'nın bütün çabalarına rağmen anlaşma zamanla çökebilir ve İran bomba geliştirmeye daha da yaklaşabilir.
Ancak anlaşmaya ne olursa olsun ABD ulusal politikasının uzaklaşmaya çalıştığı bir dönemde Trump'ın politikaları ABD'yi Ortadoğu'ya daha da yakınlaştırdı.