Humeyni kendini, birleştirici bir İslam hükümetinin başı olarak gösteriyordu. Milyonlarca kişi, İran'ı Kur'an'da belirtilen vaat edilen İslam toplumuna dönüştürmeye çalışan kutsal bir figür olarak ona saygı gösteriyordu. Humeyni, Müslüman cemaatinin başı olan İmam unvanını aldı.
1979'da televizyonlarda milyonlarca insanın Tahran sokaklarında 15 yıl sonra sürgünden dönen Humeyni'yi karşılamak için sıralandığı anları gösteriyor. Videolarda, kalabalıklar arabasını durduruyor ve bereket umarak ona doğru kumaş parçaları fırlatıyordu.
İran'a gelmesinden önce, belli bir gün saat 22.00'de gökyüzüne bakıldığında, başarının işareti olarak Ay'ın yüzeyinde Humeyni'nin yüzünün görüleceği dedikodusu yayılmıştı. Çoğu kişi bunu denedi.
"Çok şaşırmıştık, kendimize 'insanları buna inanmaya iten ne' diye soruyorduk" diyen Pehlevi, eşi ve üç çocuğuyla 1979'un başında "tatil" adı altında İran'ı terk etmiş ve bir daha geri dönmemişti.
Devrime giden haftaları düşününce, artık hayatta olmayan eşi için, "bu ülke için sarf ettiği tüm çabadan sonra bu olanları görmek derin bir üzüntüydü" diyor.
Gösterilerde yer alanların çoğunun akademisyen ve entelektüel olduğunu belirtiyor. "Kendimize sürekli, 'ne çeşit gruplar insanların beyinlerini doldurup onları sokaklara dökebilmişti' diye soruyorduk."
Humeyni'yi destekleyen solcu ve din karşıtı gruplar arasında, komünist İran Tudeh Partisi de vardı. Şu an Londra'da yaşayan Shahran Tabari, bu partinin bir üyesiydi ve amcası partinin lideriydi. Şimdi, Şah'ı devirme kararını sorguluyor. "Demokrasinin ne olduğunu anlamadık" diyor.
Muhalefetteki bazı insanların olan biteni kabul etmediğini ancak sessiz aldığını söylüyor:
"Herkes ne olursa olsun Şah'ın gitmesini istedi. Nasıl olduğunu anlamak zor. Sanki hepimizin beyni yıkandı ve manipüle edildik."
"Hedefe giden her yolda her şey mubahtır"
Ona katılanlardan biri Homa Nategh. Devrim sırasında Tahran Üniversitesi'nde profesördü. 2016'da ölen Nategh, kendisini sorumlu hissediyordu.
Devrimin solcu beyinlerinden biri olarak tanınıyordu. Harekete destek veren kitap ve makaleler yazdı, çeviriler yaptı.
Devrim rejimi başa geldikten birkaç ay sonra, Nategh dini yetkililerle ilgili gerçekleri fark etti ve Fransa'ya kaçtı.
"Benim suçluluğum diğerlerinden daha büyük" diye yazdı 1990'lardaki bir makalesinde:
"Devrim sırasında, hem eğitimci hem araştırmacı olarak görev aldım. Ne yazık ki, ben de bu coşkuya kapıldım, çekincelerimi ve bilgilerimi bir kenara bırakıp sokaklardaki kalabalığa katıldım, kendimi kalabalığın cehaletiyle aynı hizaya getirdim."
Aynı zamanda BBC'ye verdiği sayısız röportajda, çalışmalarının insanları Şah'ı devirmek için kışkırttığını ve 1970'lerde yazdıklarına artık katılmadığını söylemişti:
"Hedefe giden her yolda her şey mubahtır. Özgürlük için haykırıyorduk ancak bunun gerçek anlamını çok az anlıyorduk. Özgürlüğün özünü ne ben ne de başka biri anladı, onu kendi çıkarlarımıza uyan şekilde yorumladık."
Sadegh Zibakalam, insanların manipüle edildiğini ve beyinlerinin yıkandığını reddediyor:
"Asla bu şekilde değildi. Fotoğraflara bakın. Habersiz oldukları için onları suçlayamazsınız. Devrimciler kimdi? Öğrencilerdi, üniversite profesörleriydi. Propagandayla yönlendirildiklerini öne sürmek saygısızlıktır."
Devrimden sonra çeşitli sol gruplar yasaklandı, üyeleriyse Humeyni'nin İslam Devrimi'ni kurmasına yardım eden, devrimin öne çıkan figürlerinden bazılarıyla birlikte infaz edildi.
Yine de Zibakalam eleştirilerin "halkın mevcut rejimden duyduğu memnuniyetsizlikten kaynaklandığına" inanıyor.
İran liderlerine göre devrim İran'ı yabancı ülke, özellikle de ABD ve Batı'dan özgürleştirdi. İslam Devrim Muhafızları'nı ve ulusal silah endüstrisinin kurulmasını savunmadaki bağımsızlığın kanıtı olarak gösteriyorlar. Özellikle en yoksul kesim için sağlık ve eğitim sağladıkları için övgü alıyorlar.
"Acıyı yanımda taşımak istemiyorum"
Ancak Pehlevi yönetimini sona erdiren devrimden 40 yıl sonra, İslam Cumhuriyeti yeni bir problemle karşı karşıya kaldı ve bazı protestocular Pehlevi kralları lehine slogan atıyordu.
"Rıza Şah, ruhun şad olsun" ve "Kralsız bir İran doğru değil" bunlardan bazıları.
Ayrıca bazı eski devrimciler af diliyor.
"Yıllarca devam eden propagandaya rağmen, insanların kralın İran için yaptıklarını şimdi anlaması cesaret verici" diyor eski Kraliçe Farah Pehlevi:
"Çoğu bana devrime katıldığı ancak şimdi pişman olduğunu söyleyen mailler atıyor. Onları affetmemi istiyorlar".
"Affedecek misiniz?" diye soruyorum.
"Tabii ki" diyor, "Çünkü acıyı yanımda taşımak istemiyorum."