Beklenen oldu ve Brüksel'deki kanlı saldırılardan kısa süre sonra IŞİD sorumluluğu üstlendi. Cihatçı terör örgütü bir bildiriyle, ‘İslam ile Müslümanlara karşı savaşmaktan vazgeçmeyen Belçika'daki Haçlılara saldırmak üzere harekete geçen ‘hilafetin güvenlik timine' şükranlarını sundu. Terör örgütü Belçika'yı ve IŞİD ile mücadelede birleşen ‘diğer Haçlılara, kendilerini kara günlerin beklediği' tehdidinde bulundu. Bundan böyle ‘çok daha büyük yıkıma' uğratılacaklardı. Çünkü ‘Allah kardeşlerini, Haçlıların kalbine korku ve terör salma yeteneğini' vermişti.
Maksat birbirine düşürmek
IŞİD bu gibi mesajlarla, militanlarının her yerde olduğunu ve büyük bir hareketin temsilciliğini yaptıklarını bütün dünyaya duyurmaya çalışıyor. Müminin kâfirle savaştığını söylüyor. Ak ile karadan ibaret dünyadan başkasını tanımıyor. ‘Biz size karşı', ‘Müslüman Müslüman olmayan karşı', diyor.
Mainz'daki Arap Dünyası Araştırma Merkezi uzmanlarından Günter Meyer IŞİD'in amacını şöyle açıklıyor: “Avrupa'yı istikrarsızlaştırıp, hilafet hedefine biraz daha yaklaşabilmek için Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında kutuplaşma ve radikalleşme tohumları ekip, taraftar kazanmaya çalışıyor.”
Irkçılık ve dışlanma endişesi
Öncelikle mülteci ve göçmenler, Paris ve Brüksel saldırılarından sonra Avrupa'da istenmeyeceklerinden endişe ediyorlar. IŞİD suikast eylemlerine Avrupa'daki mülteci tartışmasını da alet ediyor. 13 Kasım 2015'te Paris'te düzenlenen terör saldırılarına, bir mültecinin de saldırganlar arasında yer aldığı görüntüsünü yaratmaya çalışmıştı. Amaç, son aylarda Avrupa'ya gelen bütün Suriyeli mültecileri zan altında bıraktırmaktı. Fransızları ve bütün dünyayı İslam ve öncelikle İslam'dan anladıkları karşısında korkuya düşürmeyi amaçlıyordu. Oysa Paris ve Brüksel'deki saldırılarda mülteciler ile failler arasında doğrudan bağlantı olmadığı saptanmıştı.
Korku salma taktiği
Avrupa'daki birçok siyasi parti göç politikasının sertleştirilmesini istiyor. Terör saldırıları bu gibi partilere daha fazla kulak verilmesine yarıyor. Popülist ve aşırı sağcıların mülteci tartışmasından yararlanıp, toplumun geniş kesimlerinde İslam aleyhtarlığını yaygınlaştırması IŞİD'in ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü IŞİD Müslümanların Avrupa'da değil ‘İslam Devletinde' kendilerine vatan bulmalarını istiyor. İslam aleyhtarı partilerin yükselmesi, IŞİD'in başarılı olduğunu gösteriyor. Almanya'nın Alternatifi (AfD) adlı parti son eyalet seçimlerinde yüksek oranda oy topladı. Fransız Ulusal Cephe (FN) partisinin geçen yıl yapılan yerel seçimlerin ilk turundaki oy oranı yüzde 28'i bulmuştu. Göç politikasının sertleştirilmesinden yana çıkan, Avrupa'nın başka ülkelerindeki milli-muhafazakâr ve sağcı partilerinin taraftar sayısı da artıyor.
Cihatçılık eğilimi artıyor
Günter Meyer bu gelişmenin Batı için vahim sonuçlar doğurabileceğini söylüyor. Meyer, ‘entegrasyon gönüllüsü ya da topluma çoktan intibak etmiş olan Müslümanların da dışlanıp, saldırıya maruz kalmaları genç Müslümanları, aşırı sağcıların kendilerinden duyduğu nefrete nefretle karşılık vermeye sevk edebileceğini', kaydediyor. Fransa ve Belçika buna tanık oldu. Suriye'de terör eğitimi gördükten sonra ülkelerine dönen cihatçıların sayısı oldukça yüksek. Berlin'deki Bilim ve Siyaset Vakfı'nın uzmanlarından ilahiyatçı Guido Steinberg, ‘cihatçılık ortamının Belçika dışındaki ülkelerde de güçlendiğini ve mutlaka buna karşı bir şeyler yapılması gerektiğini', söylüyor.
Arap Dünyası uzmanı Günter Meyer de şöyle konuşuyor: “Hızla yayılan Selefi akım, hayal kırıklığına uğramış, dışlanmış ve ret edilmiş Müslümanlara dini ve ideolojik ilham kaynağı oluyor. Onlara aşağılanmışlıktan yüceltilmişliğe çıkma perspektifi kazandırıyor. Gençlerin çoğunun din bilgileri eksik olduğundan, başkalarına bağımlı hale geliyor ve tek ve doğru İslam dininin sözcüsü olduğunu iddia eden Selefi'lerin tuzağına düşüyorlar.”
Siyasi eğitim şart
Paris ve Brüksel'deki saldırılara karışanlar cezaevinde radikalleşmeye başlamışlar. Günter Meyer, “Cezaevlerinin cihatçılık kaynağına dönüşmemesi için, gençlere Müslüman din adamları tarafından psikolojik yardım yapılması gerekir. Bunu uzun süre ihmal ettik. Okullardaki İslam din derslerinde terörizmin kötülüğü konu edilmeli, gençler Selefilerin vaatlerine kuşkuyla yaklaşmayı öğrenmeli. Öncelikle şiddet ve Batı hakkında düşman imajı yaratma propagandasına karşı gençler hazırlıklı olmalı”, diyor. Meyer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aynı zamanda, ırkçılığın yeni çehresi olarak karşımıza çıkan İslam korkusu ve İslam aleyhtarı popülist partiler hakkında Müslüman olmayanlara da aydınlatıcı siyasi eğitim verilmeli.”
Avrupa hükümetleri daha katı, daha sağcı ve daha yabancı aleyhtarı görünüme büründükçe, Avrupalı Müslümanlar köşeye sıkıştıklarını hissediyorlar. Müslümanların çok azı bile radikalleştirilebilse, Avrupa'da aynı zamanda şiddet kullanmaya da hazır olan binlerce Müslüman yaratılmış olur. IŞİD'in hedefi de zaten budur ve cihatçı terör örgütünün hedefine ulaşması mutlaka önlenmelidir.