Alman basınından seçtiğimiz yorumlar Suudilerin IŞİD'le mücadele için Müslüman ülkelerle koalisyon kurma kararı, Almanya'daki siyasi ortam ve mültecilerle ilgili.
Frankfurter Rundschau gazetesi Suudi Arabistan'ın 34 Müslüman ülkenin oluşturduğu koalisyon ile birlikte IŞİD terörüne karşı mücadeleye girme kararına ilişkin olarak "nihayet" diyor ve yorumuna şöyle devam ediyor:
“Cihadçılar özellikle yeni (Müslüman) koalisyonunu oluşturan ülkelerdeki insanları da öldürmeye başladılar. O nedenle Riyad'da ve diğer Müslüman ülkelerin başkentlerinde bu öldüren ve ortamı istikrarsızlaştıran gruplara karşı birlikte mücadele etmek akılcı bir tavır. Ne yazık ki Suudi Arabistan bunu nasıl yapmak istediğine ilişkin bir plan ortaya koymadı. Peki bu durumda Suudilerin açıklamalarını sadece hoş sözler olarak mı algılamak gerekir? Hayır, Batılılar Suudilerin başını çektiği koalisyonun hedeflerine bakarak değer biçmek ve Riyad'ta başlanan süreci iyi değerlendirmek zorunda. Uluslararası topluluk ancak ve ancak Riyad'ın planlarını ciddiye alırsa, o zaman bu karmaşık sorunun çözümüne yakınlaşmış olur. Ve sadece o zaman Suudi Arabistan'ın bu yeni koalisyon sayesinde iyice bozulmuş olan imajını düzeltmek istemesini, ya da bu koalisyon yardımıyla, yeni ittifakın içinde yer almayan İran'a karşı tavır koymasını engelleyebilir.”
Nordsee-Zeitung yorumunda aynı konuya farklı bir açıdan bakıyor:
“Riyad'ın bu yeni çıkışı ilk elde nüfuz alanını genişletmek istemesine bağlanabilir. Bu da herşeyden önce Ortadoğu'da ikinci büyük bölgesel güç olan İran'ın aleyhine bir gelişme olur. İşte bu noktada yeni askerî koalisyonun sahneye çıkması tehlikeli hale geliyor. Çünkü Tahran'daki mollalar ezelî düşman olarak gördükleri Sünnilerin bu girişimini eli kolu bağlı izlemeyecektir. O zaman da Suriye anlaşmazlığı -sonuçları kestirilmesi mümkün olmayan- bir bölgesel savaşa dönüşebilir. Batı böyle bir riske giremez. Bugün Riyad'ı uluslararası IŞİD karşıtı koalisyona dahil etme konusunda ihmalkar davrananlar, yarın Suriye'deki savaşın büyük bir alana yayılması ile karşı karşıya kalabilir.”
Nürnberger Nachrichten gazetesi, Almanya'da büyük koalisyonu oluşturan Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ile Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) kongrelerini birlikte ele alarak, yorumunda şu eleştirel görüşlere yer veriyor:
“Sosyal Demokrat Parti SPD 6 yıldan bu yana yüzde 25'ler çukurunda bulunuyor ve parti lideri /Başbakan Yardımcısı Gabriel partisinden büyük oranda onay alabilmiş olsaydı bile o çukurdan çıkılması mümkün olmazdı. Ama Merkel da fazla sevinmesin! 2016 yılının ilk üç ayında mülteci sayını azaltmayı başaramazsa , o da partisi Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) hışmına uğrayacaktır ve son parti kongresinde ne kadar alkış aldığının da önemi kalmayacaktır.”
Volksstimme adlı gazete ise mülteci krizinde AB'nin bölünmüşlüğünü yorumunda irdeliyor:
“Gönüllüler Koalisyonu' kavramı Amerikan Başkanı George Bush'un başlattığı uğursuz Irak Savaşı'nı çağrıştırıyor. Şimdilerde bu kavram AB içinde de dolaşıyor ve hayatî bir konuda AB'nin bölünmüşlüğünü ifade ediyor. Bu defa gönüllüler Türkiye ile birlikte mülteci krizini aza indirgeme arzusunda. Ancak böyle bir çözüm sadece Avrupa'nın bir kısmı için geçerli. Tüm Doğu Avrupa bu konuda gönülsüz. Avrupalı diplomatlar kağıt üzerinde onbinlerce kişiden oluşan mülteci kontenjanlarını, Almanya'nın başını çektiği 8 gönüllü AB ülkesi arasında, birinden ötekine gönderme stratejisi uyguluyorlar. Bu strateji oyununda kaybedenlerin en başında ise insan onuru geliyor.”