T24 Haber Merkezi
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) tarafından Mart-Nisan aylarını kapsayan Kadına Yönelik Şiddet Raporu yayınlandı. Raporda, Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilen İstanbul Sözleşmesi'nin 1 Temmuz'a kadar yürürlükte olduğunu hatırlatılırken, uygulamada fesih kararı alınmasının ardından sahada şimdiye dek karşılaşılan aksaklıkların ve hak ihlallerinin büyük ölçüde arttığı belirtiliyor.
"Karakollara yapılan şikâyetlerde acil ve gerekli müdahalelerin yapılmadığı görülüyor"
Raporda, kamu kurum ve kuruluşların şimdiden uygulamadan kaldırmaya yönelik tutumları benimsediği belirtilirken, konuya ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
"Mart ve Nisan aylarında karakollara yapılan başvurularda eşlik ve acil müdahale gerektiren ilgili polis memurlarının görevlerini yerine getirmediklerini ve can güvenliği riski bulunan göçmen ve Türkiyeli kadınlara gerekli güvenliği sağlamadıklarını gözlemlemiş bulunmaktayız. Kadınların güvence olarak gördükleri uzaklaştırma kararı, ihlal neticesinde faillerin herhangi bir yasal yaptırımla karşılaşmamaları sebebiyle işlevsizleştirilmekte ve failler tarafından önleyici etkisi zayıflatılmaktadır. Uzaklaştırma kararını defalarca ihlal eden faillere karşı İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun'a aykırı olarak gerekli işlemlerin yapılmadığı, tazyik hapsi ya da elektronik kelepçe alternatiflerinin uygulanmadığı görülmüştür."
"Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadının insan haklarını yok sayan politikaların benimsenmesi, kadını güçsüz kılmaya neden olmakta"
Rapora göre, İstanbul Sözleşmesi'nin de yürürlükten kaldırılması kararı ile birlikte şiddete uğrayan kadınların üzerindeki kamusal ve toplumsal baskılar artarken, kadınlar şiddet süreçlerinde çözümsüz bırakılıyor. Raporda, şunlar belirtildi:
"İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmaması, 6284 Sayılı Kanun'un gereği gibi yerine getirilmemesi ve kadınları korumayı öncelemeyen hâkim politikalar, kadınların adalet sistemine güven duymalarını engellemektedir. Kadınların can güvenliği riski oluşturduğu için faille karşı karşıya gelmek istememesi, bunu sağlamakta zayıf olan önleyici politikalar nedeniyle, yasal olarak kendilerine tanınan hakları kullanmaktan ve yasal süreci başlatmaktan vazgeçmeleri ile sonuçlanabilmektedir. Toplumsal algıların yanı sıra pandemi koşulları, kadınların kamusal hayata katılımının önündeki yapısal engeller ve kadınları özel alan ile özdeşleştiren politikalar sebebiyle kadınlar ücretli işlerde çalışamamakta ve ekonomik olarak faillere bağımlı hale getirilmektedirler. Öte yandan etkin koruma ve önleme sağlanmadığı için faillerin tehditleri, kadınların ücretli bir işte çalışmasını ve ayrı bir hayat kurmasını engellemektedir. Bu bağlamda giderek artan kadın yoksulluğu, kadınların şiddetsiz bir hayat kurmalarını kritik şekilde zorlaştırmaktadır."
Kadın sığınma evlerindeki hukuksuz başvuru şartları talepleri karşılamıyor, yeni mağduriyetler yaratıyor
Rapora göre, Mart ve Nisan aylarında şiddete maruz kalan kadınların güvenlik nedeniyle gittikleri sığınma evlerinde hukuksuz şekilde aranan başvuru şartları ve sığınak yaşam koşullarının güçlendirici olmaması nedeniyle sığınaklarda kalamadıkları gözlemlendi. Sığınma evlerine dair şu ifadeler kullanıldı:
"Sığınak koşullarının özel alanı yadsıyan biçimde yapılanmış olması, süreç içerisinde kadınların kişisel ihtiyaçlarını gidermelerini engellemektedir. Dolayısıyla sığınak koşullarının iyileştirilmesi ve bu iyileştirmenin dayanak noktasının feminist yöntem olması ve yapılacak iyileştirmelerde özel alan ihtiyaçlarının gözetilmesi büyük bir önem arz etmektedir. Aynı zamanda 12 yaşından büyük oğlan çocuğu olan kadınlar, çocuklarının sığınağa kabul edilmemesi sebebiyle sığınak seçeneğini değerlendirmeye alamadıklarını iletmişlerdir. Bu uygulamanın oğlan çocuklarına yönelik cinsiyetçi ve ahlakçı önyargılardan kaynaklandığı, bu önyargıları beslediği ve kadınların şiddete karşı korunmalarını engellediği açıktır. Büyük oğlan çocuğu olan kadınlar için de sığınakların dolu olması sebep gösterilerek sığınak talepleri reddedilen kadınlar için de kira desteği seçeneği değerlendirmeye alınmamaktadır. Kadınların sığınak süreci sonrasında da Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri'nden (ŞÖNİM)herhangi bir nakdi-ayni destek ve istihdam danışmanlığı almadan, yani ekonomik gelirleri olmadan kendilerine bir hayat kurmaları beklenmektedir."
"Göçmen kadınlar ve LGBTİ+ bireyler, ayrımcılığa ve kötü muameleye maruz kalıyor"
Raporda belirtildiği üzere, KADAV'ın Mart ve Nisan ayları boyunca dayanışma içerisinde olduğu göçmen kadınlar ve LGBTİ+ bireyler ile yaptığı görüşmeler neticesinde İl Göç İdareleri ve İlçe Nüfus Müdürlükleri'ndeki işlemler sırasında ayrımcılığa ve kötü muameleye maruz kaldıkları anlaşılıyor. Ayrımcılık ve kötü muameleye ilişkin şunlar kaydedildi:
"Maruz kaldıkları şiddet sebebiyle boşanan kadınların çocuklarına ilişkin kimlik işlemleri için İl Göç İdareleri tarafından, yasal bir dayanağı olmamasına rağmen, failin de işlem sürecine katılımının zorunlu kılınması, kadınların güvenliği yok sayılarak can güvenliği riski oluşturmaktadır. Dilekçeleri ve randevuları olmasına rağmen göçmenler, İl Göç İdaresi güvenlik görevlilerince kurum içine dahi alınmadıkları, görevli memura ulaşanların ise dilekçelerinin alınmadığı şeklinde aktarımlarda bulunmuşlardır. Göçmen kadınların ve LGBTİ+ bireylerin kamu kurumlarındaki görevli memurlarca işlemlerinin yapılmaması, ayrımcılığa ve kötü muameleye maruz kalmaları, yaşadıkları topluma kendilerini ait hissetmelerinin önünde büyük bir engel olmakla birlikte temel insan haklarının da ihlali anlamına gelmektedir."
Rapora göre, KADAV'a ulaşanların yüzde 69'u yabancı uyruklu. Mart ayı içerisinde Türkiye Barolar Birliği tarafından Tercüme Destek Hattı'nın kapatılması ile mağduriyetler arttı. Raporda şu ifadeler kullanıldı:
"Bu nedenle şiddete maruz kalan göçmen kadınların hukuki süreçler için adım atmaları ve avukatları ile iletişime geçmeleri oldukça güçleşmektedir. Tercüme desteğinin olmaması sebebiyle kadınlar ve avukatları arasındaki bilgi akışı sekteye uğramakta. Bu hattın kapatılması göçmen kadınlar açısından en temel haklara erişimin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir."
Rapor Mart-Nisan ayları boyunca dayanışma içinde olunan kadınların deneyimlerini ve süreçteki gözlemlerin bir kısmını da somut olarak içeriyor. Rapora tüm ayrıntılarıyla buradan ulaşabilirsiniz.