"Eski seyyahlar 'şehir nerede?' diye sorsalar..."
Serginin küratörlüğünü üstlenen Emre Zeytinoğlu, 'Şehir Nerede?' için kaleme aldığı yazıda, eski seyyahların ya da tüccarların denizden değil de karadan geldiğini varsayarak yollarda rastladıkları kişilere 'Şehir nerede?' diye sorsalar, yönlerini alacakları yanıtlara göre belirleyeceklerini ifade ediyor.
Zeytinoğlu'nun yazısının devamı şöyle:
"Sonra çok uzaktan sur duvarları ya da çevrede mezarlık alanları göründüğünde, şehre çok yaklaştıklarından emin olurlardı. Bu son derece olağan bir durumdu; çünkü bir şehir, hangi kültüre sahip olursa olsun, her zaman o karakteri yansıtacak simgeleri içinde toplar, bunları işlevlerine göre hiyerarşik bir sıraya sokar ve yapılar ile şehir planları arasında bir sistem oluştururdu.
Her şehir elbette birbirine benzemezdi, söz konusu kültürel karakterler bunların görünümlerini ya da verdikleri duyguyu değiştirir, oranın belleğe yerleşebilmesini sağlardı. Fakat yine de bu şehirlerin ortak bir mantığı vardı; şehrin simge yapıları merkezlerde toplanır, çevrelerinde açık alanlar bırakılır, şehirliler de bu meydanlarda birbirleri ile karşılaşma, iş ya da alışveriş yapma ve boş zamanlarında iletişim kurma olanağı bulurlardı. Seyyahların ve tüccarların o dönemlerde tuttukları notları okuduğumuzda, onların en fazla bu simge yapıları ve meydanları anlattıklarını görürüz ve o şehirler hakkında bilgi ediniriz."
"Şehir planları kadim bir kültürün karakteristik özelliklerini yansıtmıyor"
"Oysa bugünün modern metropolleri tümüyle bunun dışındadır; artık şehirler tek bir merkez ya da bazı simge yapılar ile anılmıyor ve şehir planları da kadim bir kültürün karakteristik özelliklerini yansıtmıyor. Şimdi o metropollerde, birbirini kesen çok sayıdaki otoyolun aralarında çok sayıda merkez yer alıyor. O merkezler ise önceden tasarlanmış biçimde ortaya çıkmıyor, bunlar şehrin dışındaki yerleşimlerin giderek şehre dâhil edilmesiyle doğuyor ve orada yaşayanların ayrı ayrı müdahalesiyle, birtakım işlevlere uygun olarak büyüyor; dolayısıyla organik bir gelişim gösteriyor.
Örneğin, bugün o eski seyyahlardan ya da tüccarlardan biri gelip de 'şehir nerede?' diye sorsaydı, ona zaten şehirde olduğunu ve çoktandır bu şehirde yürümekte olduğunu söyleyeceklerdi. Her ne kadar bazı romantik yazarlar ve şairler, bazı sanatçılar, bazı şehirliler hâlâ 'İstanbul' dendiğinde, birkaç şehir manzarasını ya da eski bir meydan ve birkaç yapıyı bize anlatmaya devam etmekteyseler de gerçekte İstanbul, yalnızca bunlardan ibaret değildir. O, çok parçalı, çok merkezli, üstelik o merkezlerini de sadece geçiş alanları olarak kullanan ve sınırları kestirilemeyen bir 'şehirleşme bölgesi'dir
Ve 'şehir nerede?' diye sorulacak bir yer de kalmamıştır, öyle ki biz de bu şehirde yaşayanlar olarak, zaten böyle bir soruya net bir yanıt veremeyeceğiz. Belki o soran kişiye 'işte şehir her yerde' diyeceğiz."
"'İstanbul masalı'nın geçersizliği..."
"Bu sergi, İstanbul’a nostaljik yaklaşımların ya da geleceğe ait iyileştirici düşüncelerin dışında, şehrin bugünkü gerçeği üzerinden hareket ediyor. 'Merkez-çevre' gibi klişe bir ayrımın artık saptanamadığı bu şehirde, ne 'ideal bir İstanbullu'dan, ne oraya sonradan gelen ve o 'kültüre yabancı olan' arasındaki ayrımdan, ne de 'eski İstanbul görüntüleri'nin gerçekliğinden söz edilebilir.
Sergide yer alan sanatçılar, ortaya koydukları yapıtları ile bize böyle bir 'İstanbul masalı'nın geçersizliğini anlatıyorlar. O yapıtlarda, artık işlevlerini yitirmiş ve birer turistik vitrine dönüşmüş şehir simgeleri yerine, günümüz sisteminde işlev kazanmış yapıların, meydanların, mahallelerin ve şehirli grupların görüntüleri ile karşılaşıyoruz. Bu sanatçılar belli ki İstanbul’da var olmayan, zamanını doldurmuş bir kültürel yapıya boş bir özlem duymak yerine, bugünün var olan kültürünü ortaya koymakta, şehrin mevcut gerçeğini onaylamakta ve izleyicilere bunu anlatmaya çalışmaktadırlar.
Sonuçta, bu galeri mekânı da tam bu durumları içeren bir 'yer'de bulunmaktadır ki bu yüzden, açılış olarak böyle bir sergiyle başlanması, hem 'o yer'in izleyicisiyle bir yakınlık kuracak, merkez-çevre ayrımını ortadan kaldıracak, hem de mevcut metropol mantığı üzerine farklı düşünceler yansıtacaktır."
|