İstanbul, Ankara ve İzmir’de halk sağlığı hizmetleri başkanları da dahil olmak üzere, 58 ilde bulunan halk sağlığı başkanlıklarının 51’inde başkanlar pratisyen hekim. Sadece 7 başkan ve 9 başkan yardımcısı halk sağlıkçısı.
Cumhuriyet'ten Sena Yaşar'ın haberine göre, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar, il sağlık müdürlükleri ve halk sağlığı birimlerine artık bir “görev tanımı” olmadan atamaların yapıldığına dikkat çekti. “Bir cerrahi kliniğinin yöneticisinin genel cerrah veya cerrahi uzman olması ne kadar doğal ise halk sağlığı ile ilgili hizmet yürütülen birimlerde de yöneticilerin halk sağlığı uzmanı olması gerekmez mi” diye soran Erbaydar, “Hizmet sürecine bizim bilimsel katkımız eksik kalıyor. Karşılıklı bir kayıp söz konusu. Organizasyonsuzluk, koruyucu hekimlik anlayışına zarar verdi” dedi.
"İnisiyatif yokluğu herkesi merkezden emir bekleyen memurlara dönüştürüyor"
Erbaydar, atamalarda kişiye göre tercih yapıldığını iddia ederek, “Sağlık Bakanlığı çevresinde ‘birlikte rahat çalışabileceğimiz arkadaşlar’ diye bir terminoloji var. Bu da seçilen kişinin mesleki gerekliliklere uygun davranmasından ziyade, kendisini oraya atayanlara göbek bağının oluşmasını doğuruyor. Oysa her yöneticinin, ulusal program çerçevesinde kendi alanında inisiyatif sahibi olarak çalışması gerekir. İnisiyatif yokluğu herkesi merkezden emir bekleyen memurlara dönüştürüyor” diye konuştu.
"Şube müdürü halk sağlığı uzmanı olan iller pandemide daha başarılı"
Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala da, “Yalnızca il sağlık müdürünün değil, bulaşıcı hastalıklar birimine bakan yöneticinin de mutlaka halk sağlığı uzmanı olması gerekir. Özellikle bulaşıcı hastalıklar şube müdürleri halk sağlığı uzmanı olan illerin pandemi yönetiminin daha başarılı olduğu çok açık bir gerçek” dedi.