2017 seçim yılının başında Martin Schulz yüksekten uçuyordu. Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel'in sürpriz bir biçimde adaylıktan feragat etmesiyle sosyal demokratların başbakan adayı oldu ve "yaşlı teyze SPD'ye” bir adrenalin yüklemesi yaptı. Anketlerde partinin puanı tavanı görürken, köhne sayılan SPD birden yeniden trend oldu. Partiye binlerce yeni üye kaydoldu. Kamuoyu araştırmacıları Avrupa zemininde siyaset yapan Schulz'un iç siyasette "kullanılmamış” olduğuna dikkat çekiyor, bir değişim ümidi uyandırdığını belirtiyordu. Schulz etkisi CDU'yu da sinirlendirdi.
Peki, SPD'yi kanatlandıran bu siyasetçinin kariyeri nasıl? 61 yaşındaki Sosyal Demokrat, siyasi kariyerini Almanya'da değil Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptı. 2012 yılında parlamentonun başkanı oldu, bu görev ona uydu, o da bu görevi sevdi. Ocak 2017'den sonra görev döneminin uzamamasını gönülsüzce kabul etti. Schulz, eski Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in cumhurbaşkanı seçilmesi arifesinde SPD'nin kendisini yeniden düzenlediği bir dönemde antenlerini Berlin'e çevirdi.
Yüzde 100 ile zirveye
Schulz yeni dışişleri bakanı olmadı, bu görevi Sigmar Gabriel üstlendi, ancak bunun karşılığında SPD'nin başbakan adayı ve genel başkanı oldu. Parti yönetimi, Angela Merkel'in işini yedekteki bir kozla zora sokmak için ona tam bir güven gösterdi. Zira Schulz en nihayetinde SPD ile CDU/CSU'dan oluşan hükümet koalisyonunun da bir üyesi değildi.
Schulz'un adaylığı parti tabanını da heyecanlandırdı. Partinin Mart 2017'deki olağanüstü kongresinde oyların yüzde 100'ünü alarak SPD genel başkanlığına seçildi. Kısa sürede, tedirgin partinin umut taşıyıcısı haline geldi. Sadece adanmış konuşmaları değil aynı zamanda insanları motive eden yaklaşım becerisi partide iyi karşılandı. Eğer o sıralarda başbakan doğrudan seçilecek olsaydı, Schulz'un da o seçimden zaferle çıkma ihtimali vardı. Zira şubat ve mart ayında yapılan anketlerde Almanya'nın en sevilen siyasetçisi olan Angela Merkel'i geride bırakıyordu.
"En alttaydım”
Martin Schulz'un günün birinde SPD'nin genel başkan ve başbakan adayı olacağını öngörmek hiç ama hiç mümkün değildi. Aachen yakınlarındaki küçük Würselen kentinde doğup büyüyen Schulz meslek hayatına girişini daha baştan harcadı. 17 yaşındayken profesyonel futbolcu olmak isteyen Schulz lise bitirme sınavı Abitur'dan geçemedi. Ağır bir sakatlık sonrasında çok sevdiği futbola ara vermek zorunda kaldı ve içmeye başladı. İşsiz bir alkolik olarak içine girdiği bataktan kardeşi ve partili arkadaşları tarafından çıkartıldı. Schulz bu dönemine ilişkin "Bir zamanlar en alttaydım” diyor.
Schulz kendisini toparladıktan sonra Würselen'de bir kitapçı açtı. Evli ve iki çocuklu olan Schulz "Okumak benim hayat iksirim” diyor. Bir Alman tarihçinin Weimar Cumhuriyeti'nin çöküşünü anlatan kitabını öneriyor ve demokrasiye yönelik saldırılara karşı mümkün olduğunca erkenden savunma yapmak gerektiği oradan öğrenilebilir, diyor.
Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin en genç belediye başkanı
Schulz'un aktarımına göre, Ren bölgesi sakinleri bu kitapçıyı hâlâ özlemle anıyor. Siyasi kariyerinde yükselmeye başlayınca burayı satan Schulz 31 yaşında Würselen Belediye Başkanı oldu. 1994 yılında Avrupa Parlamentosu'na seçildi ve 2012 yılında parlamentonun başkanı oldu. Aynı yıl Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi başkanlarıyla birlikte Oslo'da Avrupa Birliği adına Nobel Barış Ödülü'nü aldı. 2015 yılında da Aachen Şarlman Ödülü'ne layık görüldü.
Avrupa siyaseti konusundaki derin bilgileri Berlin'e geçen Schulz'un sadece kısmen işine yarıyor. Her ne kadar "küçük insanların” endişeleri ve ihtiyaçları konusunda anlayışlı olduğunu vurgulasa da iç siyasi profili uzun süredir belirsiz. Eleştirmenleri ilkbaharda Schulz'un "içerik dışında her şeyi” savunabildiği şeklinde bir alaycı eleştiride bulunmuştu. Schulz bunun üzerine eğitim sistemine milyarlarca euroluk yatırımlar öngören programını ortaya koydu.
Schulz etkisi nereye gitti?
SPD başbakan adayının çekiş gücünün ne ölçüde olduğunu eyalet seçimlerinde test etme fırsatı buldu ve kötü sonuçlar aldı. SPD Saar eyaletinde ümit edilen iktidar değişikliğini kaçırdı. Schleswig-Holstein ve Almanya'nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren Vestfalya'da eyalet başbakanlığını Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) partisine kaptırdı. Schulz'un eyaletlerde iyi seçim sonuçları alarak başbakanlığa yanaşma ümidi tutmadı.
SPD'nin anket değerleri de bu sırada yeniden ilkbahardan önceki seviyeye yani yüzde 20'nin biraz üzerine geriledi. Martin Schulz bu değeri canlandırmaya çalışıyor. Başbakanı hedefe koyan taarruzlarına devam ediyor. Merkel'in gerçeklerden uzak ve dalgın olduğunu söylüyor. Seçmenlerin çoğunun hâlâ kararsız olduğunu vurgulayan sosyal demokrat siyasetçi oyları için sonuna kadar mücadele edeceğini belirtiyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Nina Werkhäuser