Bir ülkenin diğer ülkelerden istediklerini askeri güç ve ekonomik zorlamalar yerine, onları sosyal ve kültürel unsurlarıyla cezbederek alabilme kabiliyetini ifade eden “yumuşak güç " (soft power) kavramını literatüre kazandıran Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government öğretim üyesi Prof. Joseph Nye ile Donald Trump döneminde izlenmesi muhtemel ABD dış politikasını değerlendirdik.
DW: Başkanlık seçiminden önce sizinle yaptığımız son söyleşide Donald Trump’ın aslında somut bir dış politikasının olmadığını, sadece “bazı siyasi görüşlerden” söz edilebileceğini söylemiştiniz. Bu saptamanızda bir değişiklik oldu mu?
Joseph Nye: Sadece biraz. Aradan geçen zamanda Trump, bazı soruları cevaplandırmak zorunda kaldı. Ayrıca önemli görevlere atanacak bazı kişileri belirledi. Bu, birtakım şeyleri daha da netleştirdi. Ama genel olarak baktığımızda, izleyeceği siyaset hâlâ muğlak. Örneğin ikilim değişikliği konusunda seçimden önce şüphelerini dile getirmişti. Seçimden sonra New Yort Times’a verdiği mülakatta ise "iklim değişikliğinin gerçek olabileceğini” söyledi. Ancak buna rağmen, ABD Çevre Kurumu EPA'nın başına, iklim değişikliği konusuna şüpheyle yaklaşan bir ismi aday gösterdi. Görüş ve söylemlerinin ne zaman bir siyasete dönüşeceğini kestirmek hayli güç.
DW: Trump’ın açıklamalarını ve kabine için aday gösterdiği isimleri jeopolitik açıdan değerlendirdiğimizde, Rusya ile daha iyi ilişkiler kurmak ve Çin’e karşı daha sert bir tutum izlemek istediği sonucunu çıkarabiliriz. Buna katılıyor musunuz?
Nye: Gerçekten de bu yönde bir görüşü benimsediğini gösteren açıklamalar yaptı. Yani Rusya ile yakınlaşmak ve Çin’e karşı daha sert bir tavır sergilemek yönünde. Ama şunun altını çizmek gerek: Önemli olan, bunların ne anlama geldiği. Eğer Rusya ile iyi ilişkiler veya yakınlaşmadan kasıt, bir yandan yaptırımlar sürerken, diğer yandan da Ortadoğu ya da silah sevkiyatı gibi meselelerde işbirliği yapmaksa, o zaman bu sağlıklı bir politika olur. Ancak Ukrayna konusunda Batı’nın ortak tutumuna aykırı davranırsa, o zaman bu sağlıklı olmaz.
DW: Yine son söyleşimizde, ABD’de seçim döneminde ortaya atılan siyasi söylem ve tartışmaların, ABD’nin uluslararası arenadaki imajına zarar verebileceğini söylemiştiniz. Donald Trump’ın seçilmesi, sizce ABD’nin küresel imaj ve güvenilirliğini nasıl etkiledi?
Nye: Gerek seçim sonuçlarının, gerekse kampanya dönemindeki siyasi söylem ve tartışmaların seviyesinin, ABD’nin “yumuşak gücünü“ zayıflattığı kanaatindeyim. Eğer Donald Trump, bugüne kadar yaptığı gibi, bundan sonra da özellikle Twitter aracılığıyla paylaştığı provokatif açıklamalarına devam ederse, bu uluslararası etki gücü daha da zayıflayacaktır.
DW: Twitter'a vurgu yaptınız. Donald Trump gerçekten de Twitter’i çok etkin kullanıyor. Onun bu eşi benzeri olmayan “Twitter diplomasisini“ nasıl yorumluyorsunuz?
Nye: Bir devlet başkanından bugüne kadar görmediğimiz bir tavır bu. Gerçi Obama da Twitter'da son derece etkindi. Ancak hesap bizzat Başkan tarafından değil, bir sosyal medya ekibi tarafından kamuoyunu aydınlatmak amacıyla kullanılıyordu. Oysa Trump, hesabını çoğunlukla kendi kullanıyor. Bu da zaman zaman öfkeli ve provokatif paylaşımların yapılması sonucunu doğuruyor. Burada amaç, kamuoyuna medya aracılığı ile değil de doğrudan ulaşmak ve böylce basını devre dışı bırakmak. Bu, sosyal medyanın hiç de alışık olmadığımız bir kullanım şekli. Görünen o ki, Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra da Trump’ın bu tutumunda bir değişiklik olmayacak.
DW: Trump'ın hızlı ve sık tweet paylaşmasının uluslararası krizlere yol açabileceğine yönelik eleştiriler yapılıyor. Bunu siz nasıl görüyorsunuz?
Nye: Bazı şeyleri yönetmek daha zor olacaktır örneğin nükleer enerji politikalarına yönelik 140 karakterde açıklama yapmak zor olacaktır. Öte yandan her ne kadar Dışişleri Bakanlığı Twitter paylaşımlarının içeriğini yorumlamada zorluklar yaşayacak olsa da, ben Twitter kullanımının illa krize yol açacağını sanmıyorum.
DW: Peki bu tutumun bir devlet başkanı için uygun olduğunu düşünüyor musunuz?
Donald Trump zaten sıra dışı bir adaydı. Bu, onun Twitter'ı kullanma şekli ve medya ile ilişkileri için de geçerli. Tahminim, yönetim tarzıyla da sıra dışı bir başkan olacağı yönünde. Son basın toplantısını altı ay önce yapması bile alışılmışın dışında bir durum. Trump’ın bu sıra dışı tutumunu, başkanlığı süresince de devam ettireceğinden yola çıkmalıyız.
© Deutsche Welle Türkçe
Michael Knigge