Gündem

Mezarı açılan Kader Ortakaya'nın ölüm nedeni belli oldu: Şarapnel değil yüksek kinetikli silah

"Olay basit bir taksirle öldürme olayı olmayıp kasten işlenen bir cinayettir"

06 Kasım 2020 15:42

IŞİD’in Kobani’ye yönelik 2014’teki saldırıları sırasında 6 Kasım 2014’te Urfa’nın Suruç ilçesinden Kobani’ye geçmek isteyen gruba müdahale sırasında hayatını kaybeden Marmara Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Kader Ortakaya’nın şarapnelle değil yüksek kinetikli silahtan gelen ateş sonucu hayatını kaybettiği ortaya çıktı.

Ailenin avukatlarından Urfa Barosu’ndan Müslüm Baran’ın yaptığı başvuru üzerine Kader Ortakaya'nın ölümünden 4 yıl sonra  2018'de mezarı açılarak yapılan otopsi işlemleri tamamlandı. Ortaya için hazırlanan Adli Tıp Raporu’nda Ortakaya’nın şarapnel parçasıyla değil yüksek kinetikli silahtan gelen ateş sonucu hayatını kaybettiği ortaya çıktı.

Urfa Valiliği ve Suruç Kaymakamlığı o dönem yaptığı açıklamada Ortakaya’nın Kobani tarafından yapılan atışlar sırasında isabet eden bir şarapnel parçasıyla öldüğünü söylemişti.

Adli Tıp Kurumu: Şarapnelle değil yüksek kinetikli silah

6 yıl sonra hazırlanan ve tanıkların da ifadesine başvurulan Adli Tıp Raporu’nda şöyle dendi:

“Kişinin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması dışında başkaca bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, Mahalinde yapılan otopsisinde kişinin vücudunda tespit edilen travmatik değişimlerin şerapnel parçasına bağlı olduğu bildirilmiş olmakla  birlikte  Kurulumuz  tarafından istenilmesi üzerine fethi kabir işlemi yapılarak Adli Tıp  Morg  İhtisas  Dairesi  kemik inceleme şubesinde yapılan tetkikler ve otopsi fotoğraflarının Kurulumuzda yapılan incelenmesinden yapılan bulgular dikkate alındığında,:

Kişinin vücuduna bir adet ateşli silah mermi çekirdeği isabet etmiş olup, sağ omuz arka bölgede tanımlanan yerden vücuda girdiği, aşağıdan yukarı sağdan  sola seyirle ense bölgesini katederek sol oksipital bölgeden kafatası boşluğuna girdiği, beyin dokusunu katederek, sol forontotemporal bölgeden vücudu terk ettiği, oluşturduğu harabiyetin tek başına ölüm meydana getirebilecek nitelikte olduğu, kullanılan silahın yüksek kinetik enerjili bir silah olduğu, Otopsi fotoğraflarının Kurulumuzda yapılan incelenmesinden sağ omuz arka bölgede dikiş atılmış ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası çevresinde cilt üstünde atış artıkları görülmediği dikkate alındığında;

Atışın bitişik atış mesafesi dışından yapıldığı ancak elbiseli bölgeye isabet etmiş olduğundan, eğer kesin atış mesafesi isteniyorsa olay anında kişinin üzerinde bulunan elbiselerin Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi  Balistik  Şubesine  gönderilmesi gerektiği, Mahallinde yapılan otopsisinde tanımlanan bulgular, Kurulumuz tarafından istenilmesi üzerine fethi kabir suretiyle elde edilen cesedin Adli Tıp Morg  İhtisas  Dairesi kemik inceleme şubesinde değerlendirilmesinden elde edilen bulgular, otopsi fotoğraflarının Kurulumuzda yapılan incelenmesinde tespit edilen bulgular dikkate alındığında; kişinin vücuduna 1 (bir) adet ateşli silah mermi çekirdeği isabet etmiş olup, sağ omuz arka bölgede tanımlanan yerden vücuda girdiği, aşağıdan yukarı sağdan sola seyirle  ense  bölgesini  katederek sol oksipital bölgeden kafatası boşluğuna girdiği, beyin dokusunu katederek, sol forontotemporal bölgeden vücudu terk ettiği dikkate alındığında ;

Kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası ve yüz kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.”

Ailenin avukatı: Bilimsel ve teknik raporlar olayın cinayet olduğunu kanıtladı

Ailenin Avukatı Müslüm Baran yıl sonra hazırlanan Adli Tıp Raporu ile birlikte Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Adli Tıp Raporu ve AYM başvurusuna ilişkin değerlendirmede bulunan Baran dosyanın daha önce zamanaşımını bırakıldığını belirterek şöyle konuştu:

“Kader (Kadriye) Ortakaya’nın Kobani sınırında öldürülmesi olayında ilk andan itibaren ateşli silah yaralamasına bağlı ölüm şüphesi olması ve ailenin ısrarlı talebine rağmen savcılıkça ayrıntılı otopsi yaptırılmamış, ölümü ‘Suriye tarafından gelen şarapnel parçasına bağlı ölüm’ olarak belirlenmişti. Urfa Valiliği de bu yönde açıklama yaptı. Daha sonra dosya Diyarbakır Askeri Savcılığı’na görevsizlikle gönderildi. Askeri Savcılıkların kapatılması üzerine dosya tekrar Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilerek soruşturmaya devam olundu ancak bu soruşturmada da ölüm olayı ‘taksirle ölüm’ olarak değerlendirilip daimî arama kararı verildi ve dosya zamanaşımına bırakıldı. Ancak müvekkilimiz, Kader Ortakaya’nın abisi Celal Ortakaya tarafından dosyadaki görüntü ve sağlık raporlarından yola çıkarak almış olduğu bilimsel ve teknik raporlarda ölüme neden olan silah atışının Türkiye sınırı tarafından yapıldığı ve ölümün de silaha bağlı olarak gerçekleştiği belirtilmiştir. Bu bilimsel mütalaalardan sonra talebimiz üzerine dosyada mezar yeniden açılmış ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan ayrıntılı otopside yazılan raporda ‘Kişinin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması dışında başkaca bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, oluşturduğu harabiyetin tek başına ölüm meydana getirebilecek nitelikte olduğu, kullanılan silahın yüksek kinetik enerjili bir silah olduğu’ kesin olarak bildirilmiştir. Bu raporlara rağmen savcılıkça talebimize rağmen dosyada herhangi bir işlem yapılmamaktadır.”

"FETÖ yönüyle de incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz"

“Biz dosyanın her yönüyle soruşturulmasını talep etmekteyiz” ifadesini kullanan Baran, “Olay basit bir taksirle öldürme olayı olmayıp kasten işlenen bir cinayettir. O tarihlerde çözüm süreci yürütülmekte olup dosyanın FETÖ yönüyle de incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira o yıllarda çözüm sürecine karşı olduğu bilinen FETÖ bu süreci bozmak istemiş, sınırda kaos çıkarmak istemiştir. MİT tırlarının durdurulması, Hakan Fidan-Davutoğlu ses kaydının yayımlanması, Rus uçağının düşürülmesi olayları da o dönemlerde olmuştu” dedi.

“Askerlerin ifadesini savcı değil karakol aldı”

Savcılığın rapor ve kanıtlara rağmen herhangi bir işlem yapmaması nedeniyle 30 Ekim’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurduklarını söyleyen Avukat Müslüm Baran, “Yaşam hakkına bağlı olarak etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduk. Dosyada birçok hukuksuzluk bulunmaktadır. Askerlerin ifadeleri bir yıl sonra askerler tarafından olayın olduğu karakola yakın karakolda alınmış, oysa savcı tarafından alınması gerekirdi. Görgü tanıklarının beyanı dikkate alınmamış. Ve daha birçok hukuksuzluk bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin ve Suruç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir an önce dosyada işlem yaparak faillerin tespit edilmesini ve ailenin mağduriyetinin giderilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

Teknik rapordan: 12 saniyelik zaman diliminde 20 adet silah sesi duyuldu

Öte yandan ailenin aldığı teknik çözümleme raporunda Urfa Valiliğini’nin o dönem yaptığı ‘silah kullanılmadı’ açıklamasına rağmen şu ifadelere yer verildi:

"...video kaydının çözümlenmesinde yukarıda da belirtildiği üzere 09:22 itibariyle başlayıp 09:34 itibariyle biten yaklaşık 12 saniyelik zaman diliminde TSK'ya ait COBRA aracından seri-otomatik olmayan ancak seri-manuel atış olduğu anlaşılan yaklaşık 20 adet silah patlama sesinin duyulduğu da görülmektedir. Ayrıca, yukarıdaki görgü tanıklarının ifadeleri ve video kayıtlarında da tarafımca tespit edilen zamanlama ve olay senkronizasyonuna ilişkin bu yöndeki tüm tespitlerin de bir arada bütünlük sağladığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."

 

Kaynak: Basnews