Esmer bir kadın, sonbaharı andıran turuncu yapraklı bir ağaç resminin önünde oturmuş, elinde kahve fincanı, fala bakıyor. Kadın belki de kaderden bir ipucu almaya çalışıyor... Bu sene sekizincisi düzenlenen Uluslararası Kadın Filmleri Festivali afişi bu fotoğrafla yılın konusunu tam on ikiden vurmus: Türkiye, kadın ve kader. Peki neden Türkiye? Festival Komitesi Başkanı Silke Rabiger bunu şöyle açıklıyor:
"Hani bazen yanınızda oturan komşunuzu tanımazsınız ya... Biz de Türkler hakkında çok az şey biliyoruz. Diğer yandan siyasi içerikli bir festival düzenlediğimizden Gezi Parkı protestoları da bu sene Türkiye‘yi konu olarak almamıza neden oldu. Ayrıca daha önceki festivallerimizde Türkiye‘den katılan ve ilginç filmler yapan genç bir neslin, yeni rejisörlerin olduğu da dikkatimizi çekmişti."
Festivale katılan ve çoğu kadından oluşan izleyiciler de, filmleri izledikten sonra Türkiye‘ye ve Almanya‘da yaşayan Türklere farklı bir açıdan baktıklarını belirtiyorlar:
"Daha önce hiç Türk filmi ya da Türk yönetmenler tarafından çekilen filmler izlememiştim. Festival sayesinde bu filmleri daha iyi tanıma fırsatım oldu. Diğer yandan Türkiye‘de yapılan filmlerin dünyanın farklı yerlerindeki filmlerle benzerlikleri olduğunu gördüm..."
"Beni ilgilendiren şu: ,Aslında burada yaşıyorum ama köklerim başka bir yerde‘ diyebilmenin nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışıyorum. Beni meşgul eden konu bu olduğundan festivale katıldım.“
Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bir yandan Türkiye´de yaşayan kadınların sosyo-ekonomik şartlar ve toplumsal beklentiler nedeniyle yaşadığı baskıları anlatırken, diğer yandan da Almanya‘da yaşayan Türkiyeli kadınların vatan algısı konusunu da ele alıyor. Festival kapsamında gösterilen Aysun Bademsoy'un yönettiği ,Am Rande der Städte“ yani ,Şehirlerin Kıyısında‘ filmi buna bir örnek. Film, emeklilik sonrası Türkiye‘ye kesin dönüş yapanların hikayesini anlatıyor. Filmin tek tük erkek izleyicilerinden Manfred Koch filmden oldukça etkilenmiş:
"Aslında ben bu film sayesinde Türkiye‘den çok Almanya hakkında birşeyler öğrendim. Almanya‘nın burada yaşayan insanlara ne kadar düşmanca yaklaştığını gördüm. Filmdeki karakterlerden biri Almanya‘da çalışma, disiplin ve düzeni öğrendiğini söyledi. Ama eğer o kişi burada mutlu olsaydı, buradaki arkadaşlarından yada gördüğü güzel yerlerden bahsederdi. Bu Almanya için hiç iyi değil. Ama gerçeğin ta kendisi. Zaten Almanya‘daki bu durumdan ben de memnun değilim ve bu konuda Türkiye‘yi daha çok seviyorum.“
Filmin yönetmeni Aysun Bademsoy, izleyicilerin ilgisinden memnun. Festivale katılmanın kendisi için önemli olduğunu vurguluyor:
"Benim için mühim olan bu geri dönen aileler hakkındaki filmi göstermek. Bir de birkaç kişiyle bir konuşma yapmak için buraya geldim. Hani mühim olan şey en azından Almanlar buraya geldiler, seyrettiler, konuştular, düşündüklerimizi dinlediler. En azından Türkiye‘yi konu olarak koymaları çok mühim. Yani kaç senedir buradayız, geç kaldılar belki ama en azından bu konu da mühim oldu."
Festival süresince kentsel dönüşümün sembolü haline gelen İstanbul‘un Tarlabaşı semti hakkında da bir resim sergisi de açıldı. Ayrıca Gezi protestolarından bu yana Türkiye‘nin değişen protesto kültürü ile ilgili de paneller düzenlendi.