"ABD'nin ilk kadın başkanı olabilirim. Aranızdan biri de, ikincisi olacak..." Hillary Clinton, Temmuz 2016'da Demokrat Parti'nin başkan adaylığını kazandığında ekran başındaki genç kadınlara böyle seslenmişti.
"Cam tavanda en büyük çatlağı açtığımıza inanamıyorum" diyen Clinton, başkanlık seçimleri kazanamamış olmasına karşın seçim gecesi destekçileriyle beraber sandık sonuçlarını beklemek için seçtiği mekan hiç de tesadüf değildi.
Clinton eğer başkan seçilseydi, New York'un en büyük cam tavanına sahip Javits Center'da bunu ilan edecekti. Kadınların iş hayatında başarılı olmalarının önündeki görünmeyen engellere "cam tavan" benzetmesi yapılıyor.
Cumhuriyetçi aday Donald Trump karşısında Clinton'ın yaşadığı yenilgi, aslında genel eğilimin de tersiydi. Pew araştırma merkezinin verilerine göre, dünyada son 10 yılda seçim kazanan kadınların sayısı iki katına çıktı.
Günümüzde küresel anlamda, aralarından sekizi ülkelerinin birinci lideri pozisyonunda olmak üzere toplam 15 kadın iktidarda. Kadınların temsil ettiği ülke sayısının Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin yüzde 10'una bile ulaşmadığı düşünüldüğünde, bu rakam pek de iç açıcı gelmiyor.
Peki bu kadın liderleri engellerine aşarken yanlarına ülkelerindeki hemcinslerini çekebiliyor mu?
Bunun için Hindistan'da uygulanan siyasi kota sistemine bir göz atalım:
1993 yılından bu yana rastgele seçilen üç köyden birinde, belediye meclisi başkanlığı görevinin bir kadına verilmesi zorunlu tutuluyor. Bu da doğal bir sosyal deney ortamı yaratıyor.
2012'de binlerce Hint genç kız ve ebeveynlerinin katıldığı bir araştırmaya göre, kadınların yönetici olduğu köylerdeki genç kızların da hedefleri daha yüksek oluyor.
Eğitim konusunda çocuklarından beklentileri sorulduğunda ise ebeveynlerin genellikle oğullarından daha fazla şey bekledikleri görülüyor.
Ancak iki yıllığına kadın bir yönetici tarafından idare edilen bir köyde, ebeveynlerin oğulları ve kızlarına dair beklentilerinin arasındaki fark da kadın yöneticisi olmayan köylere kıyasla yüzde 25 daha az.
Çocuklardaki beklenti farkı yüzde 32. Kadınların yönettiği köylerde, erkek çocuklar için beklentilerde herhangi bir azalma görülmemesi, bu farkın düşük olmasının tamamen genç kızların kendilerine dair daha yüksek beklentiler içerisinde olmasından kaynaklandığını söylemek mümkün.
Söz konusu araştırmaya imza atan uzmanlar, kadın liderlerin uyguladıkları politikalarla genç kızların yaşamlarını sınırlı ölçüde iyileştirebileceklerini söylüyor. Ancak "rol modeli" olmaları etraflarındaki gençlerin de eğitim ve hayattan beklediklerinin yükselmesine yardımcı oluyor.
2012'de İsviçre'de yapılan bir başka araştırma da, kadınların birer lider olarak sergiledikleri davranışların, uzak mesafeden bile diğer kadınlara ilham verebildiğini ortaya koydu.
İsviçreli araştırmacılar, bu çalışma için kadın ve erkek öğrencileri dört gruba ayırdı ve onlardan sanal bir gerçeklik ortamında demeç vermelerini istedi.
Bir grubun duvarına Almanya Başbakanı Angela Merkel'in fotoğrafı asılırken, ikinci gruba, o dönemde ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton'ın fotoğrafı, üçüncü gruba ise Bill Clinton'ın resmi gösterildi. Kontrol grubunun önündeyse hiçbir fotoğraf yerleştirilmedi.
Deneyin sonucunda, başarılı kadın siyasetçilerin resmi ile eşleştirilen kadın katılımcıların, erkek rol modelleriyle eşleştirilen ya da rol model verilmeyen gruplardaki kadınlara oranla daha uzun süre konuştukları görüldü.
Dünya Ekonomik Forumu'nun paylaştığı 2016 Cinsiyet Uçurumu Endeksi, sağlık, eğitim olanaklarına erişim, ekonomik hayata katılım ve siyasete katılımdan oluşan dört ana başlıkta inceleniyor.
Endeksin sonuçlarına göre, geçen yıl kadın ve erkekler arasındaki uçurumun en az olduğu ülkeler, kadınların siyaset hayatınca görünür olduğu İzlanda, Finlandiya ve Norveç gibi ülkeler.
Kadın liderlerin çevresindeki kadınlara olan etkisiyle ilgili somut değerlendirmeler yapmak zor. Bir nedeni kadın erkek eşitliğinin geçtiğimiz yüzyılda, liderleri kadın olsun ya da olmasın neredeyse her ülkede önemli bir ilerleme kaydetmiş olması. Bir diğer neden de, kadın liderlerinin bazılarının yeni iktidara gelmiş olması, ya da görevdeki sürelerinin kısalığı.
Buna rağmen kadınların lider olduğu ülkelerde, hemcinslerinin hayat kalitesini yükseltecek politikalar sunmak için çok daha fazla çaba gösterdikleri görülüyor.