TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, önceki gün halkın onayına sunulan Kanal İstanbul ÇED raporunu inceledi. İncelemede DSİ raporunun 3 gün içinde değerlendirildiğine dikkat çekilerek “6 Aralık’ta ÇED nihai rapor yayımlandı. Bu kadar kısa sürede ÇED raporunun hazırlanması hangi bilim temeline dayandığı ve hangi acil yapım isteği ile baskılandığı anlaşılmaktadır” denildi. Çalışmada ayrıca Kanal İstanbul'un büyük su sıkıntılarına yol açabileceği ve kanalın inşası için yapılacak patlatmalar sebebiyle şehirde 7 yıl boyunca kaos olacağı belirtildi.
Çalışmada “DSİ tarafından belirtilen, Terkos baraj havzasının tuzlanma risklerine karşı endişeler ÇED raporunda ‘Yapım aşamasında DSİ’den görüş alınarak yapılacaktır’ şeklinde bir yaklaşımla sorunu çözümsüz bırakmaktadır. Önümüzdeki 2100’lü yıllara doğru yağışlarda yüzde 30 azalma beklenirken, su kaynaklarının korunması öncelikli olması gerekiyor ancak ‘hayal’ projeler tercih edilmesi doğru bir yaklaşım değildir” ifadeleri kullanıldı.
"Patlatmalar ile kentin 7 yıl boyunca bir kaos içinde olacağı görülmekte"
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre proje çalışmalarının 7 yılda tamamlanacağı anımsatılan çalışmada özetle şu ifadelere yer verildi: “Kanal yüzeyi kaplama alanı 2 milyon metrekare. yaklaşık 6 milyon metreküp kaya malzeme 12 ay sürecek patlatma ile kazılacaktır. Kazıdan ve taramadan çıkan malzeme ile 38 km kıyı dolgusu yapılması planlanmaktadır. 15 milyon metreküplük beton malzemesi kum ve taş ocaklarından karşılanacak. Projenin büyüklüğü, malzeme ihtiyacının kum ve çakıl ocaklarından karşılanması, kazı artıklarının taşınması, patlatmalar ile kentin 7 yıl boyunca bir kaos içinde olacağı görülmektedir.”
"Sazlıdere'nin yüzde 60'lık kısmı kaybedilebilir"
Çalışmada Kanal İstanbul projesiyle Sazlıdere baraj havzasının yaklaşık yüzde 60’lık kısmının kaybedileceğine dikkat çekilerek bunun kentin toplam su ihtiyacının yüzde 10’una denk düştüğü vurgulandı. Sonuç bölümünde ise şu ifadeler kullanıldı: “Gerek ÇED raporu incelemesinde gerekse bölgenin bilimsel inceleme raporları göz önüne alındığında; Kanal projesi ‘Boğazı Kurtarma’ projesi değil, imar projesi, bir inşaat rant projesi olduğu anlaşılmaktadır. Suyun yaşam hakkı olduğu göz önüne alındığında her damla suyun canlı yaşamı için çok önemli olduğu dikkate alınarak bu ekolojik yıkım projesinden vazgeçilmeli. Ekolojik alanların yaşam kalitesini artıracak, yaşam alanlarında paydaşların kabul edeceği projeler geliştirilmeli.”