Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın ‘çılgın proje’ olarak duyurduğu ve 2011 yılından bugüne dek gündemi meşgul eden Kanal İstanbul Projesi’ne yönelik tepkiler devam ediyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi “Kanal İstanbul ve Yenişehir Rezerv Alanları Teknik İnceleme Raporu”nu yayımladı. Rapora göre bölgeye su sağlayan orman ve mera alanlarının yok edilmesiyle bölgenin kuraklığının da giderek artacak, gelecek yıllarda tüm canlılar için susuz yılların ve sağlıksız su kullanımının yaşanacak.
"Havzanın kimliği değiştiriliyor"
Birgün'den Buse İlkin Yerli'nin haberine göre Kanal İstanbul’un söz edildiği gibi “çılgın” değil, geri dönüşü olmayan bir yıkım projesi olduğunun vurgulandığı raporda, Küçükçekmece Lagün Havzası’nın binlerce yıldır sahip olduğu kimliğinin tamamen değiştirildiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Yarımburgaz Mağarası ve çevresinde yapılan kazılar, ‘Bathoena’ kazıları, antik Liman ve göl içinde kalmış Antik Deniz Feneri, sarnıç, kale kalıntısı, yol kalıntıları havzanın arkeolojisinin yüzbinlerce yıl öncesine, neolitik döneme, geç antik çağ ve Bizans dönemine (Helenistik ve Roma dönemlerine) kadar uzanan belleğini ispatlıyor. Bu denli uzun yıllar farklı kültürlerin yaşam sürdüğü, Küçükçekmece Lagün Havzası; 2000’li yıllardan itibaren, kültürü, tarihi, doğal alanları; ormanları, lagünü, göl ve göletleri, tarım alanları, dereleri ve meraları ile yapılaşma kıskacına sokulmaya çalışılıyor.”
"Orman ve meralar yok edilecek"
Bölgede yapılaşmanın hızlandığı, kentsel dönüşüm ve doğal alanların yapılaşmaya açıldığının ifade edildiği raporda, artan göçün kentin su ihtiyacını artırdığı, bölgeye su sağlayan orman ve mera alanlarının yok edilmesiyle bölgenin kuraklığının da giderek artacağı kaydedildi. Öte yandan, yeraltı ve yerüstü sularının ticarileştirilmesinin sonucunda gelecek yıllarda tüm canlılar için susuz yılların ve sağlıksız su kullanımının yaşanacağını aktarıldı.
"Heyelan riski artacak"
Kanal projesinin uygulanması halinde Trakya yarımadası ve Marmara Denizi’ni de içine alacak geri dönüştürülemeyecek ekolojik yıkıma neden olacağı belirtilerek, şu bilgilere yer verildi:
“Karadenizden Marmara Denizine doğru akış ile;
»Tatlı su akiferleri ve karasal ekosistem tuzlanacak,
»Tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecek,
»Sadece İstanbul ve çevresi değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları ve karasal ekosistem geri alınamaz şekilde bozulacak, yıkıma uğrayacak,
»Kanal çevresinde heyelan riski artacak,
»Küçükçekmece Lagün havzası kadar Trakya Bölgesi de ekolojik olarak olumsuz etkilenecektir.
»Bölgede yaşayan uygarlıkların izi, kentin kültürel hafızası yok olacaktır.
»Tasarlanan kanal ve yapılaşma ile, İstanbul’un kültürel mirası ve su havzaları da tehdit altındadır.
»Terkos ve Sazlıdere barajları ve su toplama havza alanları kentin önemli su kaynakları arasındadır. Toplamda kentin su ihtiyacının yaklaşık %29’luk kısmını karşılayan su kaynaklarından Sazlıdere, bu proje ile tamamen ortadan kalkmaktadır.
»3. Havalimanı yeterince havza için yıkım oluştururken, havalimanı ve kanal devreye alındığında, kanalın havalimanına yakınlığı, Küçükçekmece Havzasında yapıların arasından geçecek olması olası tanker kazası durumunda riski facia boyutuna yükseltecektir.
"Yaşamın sürmesi için projeyi durdurun"
“Kanal İstanbul ve Rezerv Yapı Alanları” projesinin siyasi bir dayatma olduğunun vurgulandığı rapora, şöyle devam edildi:
“Kanal İstanbul, 3. Havalimanı ve kentsel dönüşüm projeleri ile benzeri yaşamı katledecek mega projelerin ivedilikle durdurulması, iptal edilmesi, bu projelerin tehdidi altında olan Küçükçekmece Lagün Havzası’nın ekolojik yapısının, biyoçeşitliliğin, yaşam belleğinin korunması, yaşamın sürmesi için zorunluluktur.”