Cumhuriyet yazarı Güray Öz, IMF'nin "Gelir dağılımındaki eşitsizlikleri biraz azaltmak lazım" açıklamasını değerlendirdi. Öz, "Kapitalizmin yılmaz bekçisi IMF birdenbire hidayete ermedi" diyerek "Çare arıyor" ifadesini kullandı.
Öz'ün "IMF’nin Başına Taş mı Düştü?" başlığıyla (18 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Yok hayır düşmemiştir. Yalnızca gerçekler, zorunluluklar kendini gösterince düşen taştan kendini sakınmak için refleksler devreye girer. Bu da öyle bir şey işte. Hani “hayati tehlikesi yok” diyorlar ya kimi ağır hastalar için, hayati tehlike var artık. Geçen günlerde açıklanan IMF’nin yıllık Mali İzleme Raporu’nun tanısı böyledir. Bir zamanlar “sıkılsın kemerler sıkılabildiği kadar, devir ekonomide mali politikalar devridir, yaşasın monetarizm” diyen eli sopalı kuruluş, “gelir dağılımındaki eşitsizlikleri biraz azaltmak lazım, yoksa durum vahim” demekte.
***
Kuşkusuz buradan IMF denilen kapitalizmin yılmaz bekçisinin birdenbire hidayete erdiği sonucunu çıkarmıyoruz. Çare arıyor. Bulduğu çare; hükümetler üzerinde ne kadar etkili olur bilinmez, oldukça radikaldir: Gelire göre artan oranla vergi konulmasını, herkese belirli bir gelirin garanti edilmesini, eğitim ve sağlık sistemi için kamu harcamalarının artırılmasını öneriyor. Fena görünmüyor ve iki temel siyasi amaca hizmet etme niyeti seziliyor.
***
Birincisi; Trump karşıtı hareketin etkili olduğu, IMF’nin taraf tutmak zorunda kaldığı anlaşılıyor. İkincisi; bir ihtimal yükselen sağ popülist ırkçı tehlikeyi sezmiş, buna karşı kapitalizmin “bekası” için popülizme yelken açmaktan başka çıkar yol bulamamış olmasıdır. Ama her koşulda neo-liberalizmin iflasının en sıkı savunucusu tarafından “ikrarıdır”, itirafıdır. Çok önemsiyor, şu sonucu çıkartıyoruz; artık yönetemiyorlar, politik ekonomide önemli bir dönüm noktasıdır, eksik olan yıkılması gerekeni yıkacak darbeyi vuracak gücün henüz olgunlaşmamış olmasıdır.
***
Bizim “değerli yalnızlık” içinde “kahramanlaşan”, hatta “antiemperyalist”bile olan, çıkış için her yolu deneyen, OHAL’den başka yol bulamayan hükümetimizin son vergi projesinin de bu kapsamda olduğunu düşünenler çıkabilir. Şimdiden söyleyelim, ilgisi yoktur. Bizim vergi “reformumuzun” tek, biricik amacı, tükenen kaynakların yenilenmesi, artan silahlanma harcamalarının finanse edilmesi, “itibarda tasarrufa” gitmemek için tedbir alınması ve işte bildiğiniz vesairelerdir.
Şekli bir benzerlikten yola çıkarak AKP’nin bir tür “servet vergisi” uygulamasına giriştiğini düşünmek pek yanlış olur. Oğuz Oyan’ın Sol Haber sitesinde yazdığı gibi “bütün taşınır ve taşınmaz servet unsurlarını iyi-kötü içermesi ve belirli bir artan oranlılığa sahip olması gereken böyle bir değer esaslı vergiyi uygulama niyet ve iradesini sermaye iktidarlarından beklemek ham hayaldir.” Ham hayallere neden kapılalım. Sermayedarlar zaman zaman ekonomi politikaları ile çelişebilirler, uzlaşmaya yanaşmak istemeyecekleri temel konulardan birisi servetlerin gerçekten vergilendirilmesidir.
***
Peki, baştaki soruyu dönelim, IMF’nin başına taş düşmüş olabilir mi? Yoksa çözülüşü, fena gidişi gördüler, çöküşün sinyallerini aldılar da politikacıları önlem almaya mı çağırıyorlar? İhtimaldir. Neoliberal kalemlerde de IMF raporuna benzer cümleler, sessiz sitemsiz dönüşler, estetik kıvrılmalar görünce insanın “galiba anladılar sonunda” diyesi geliyor.
***
Anladılar mı? Bu abes soruya yazı hakkımızın son satırlarını feda etmeyelim, okurun sabrını zorlamayalım. Çünkü son satırları değerli bir arkadaşıma, gazetecilikte ve yazında 60 yılını doldurmuş, hayatı mücadelelerle geçmiş, yılmamış, yıkılmamış dostum Attila Aşut’a, onu kutlamaya ayırmak istiyorum. “Yaptığım işleri aşkla yaptım” diyor Attila. Tanığı ve hayranıyım. Aşkla yaptı her yaptığını ve daha bitmedi yapacakları...