Karar gazetesi yazarı Taha Akyol, "Ayasofya’nın muazzam bir dini törenle tekrar cami haline getirilmesi, AK Parti iktidarında 2011 seçimlerinden sonra başlayan değişimin zirvesidir… CHP’nin dünkü kurultayında kabul edilen '13 Maddelik Bildiri' de Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduktan sonra partisinde yapmak istediği değişimin zirvesi… Önümüzdeki yıllarda her iki parti de bu ‘yeni’ yollarında yürüyecekler." düşüncesini dile getirdi.
Akyol, "AK Parti Batılı siyasi değerlere, demokrasiye, hukuk devletine, kuvvetler ayrılığına, özgürlüklere, yolsuzluk ve yasaklarla mücadeleye atıf yaparak, iktidara geldi. 2010’a kadar bu yönde ciddi reformlar yaptı. Erdoğan AB sürecini 'cumhuriyetten sonra en büyük modernleşme hamlesi' olarak niteliyor; Avrupa ve Amerika’da Erdoğan alkışlanıyor, kendisine nişanlar, plaketler veriliyordu. Türkiye’ye adeta dış yatırım yağıyordu. Fakat bir süre sonra Erdoğan’a otoriterleşme eleştirileri başladı. Elbette Avrupa’nın ağır kusurları, şoven tavırları vardır. Ama Ak Parti bu sorunları diplomasi kanallarında tutmak yerine miting meydanlarında körükledi… Erdoğan özellikle 2016’dan itibaren, 'bunlar Haçlı ittifakı, AB’a ihtiyacımız kalmadı, Şanghay Beşlisi, biz bize yeteriz' gibi kavramlarla konuşuyor. Türkiye’nin Batı’ya dönük imajı zayıfladı; dış yatırım gelmiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Akyol, "Erdoğan, Batılı siyasi ve ekonomik standartlar yerine 'milli ve yerli' kavramıyla bu tavrını meşrulaştırdı.Milyonlarca vatandaşımızın yüreğinde ulvi bir hassasiyet olan Ayasofya’nin 18 yıl durup da 2020’nin Temmuzunda 'siyasete açılması' bu yönelişin zirvesidir. Bu siyasetin önündeki temel sorun, ekonomimizin ihtiyaç duyduğu asgari 40 milyar dolar dış kaynağın nasıl temin edileceğidir!" görüşünü savundu.
Akyol yazısında şunları kaydetti:
Bütün devrimci-otokratik partiler gibi CHP’nin tarihinde de ideolojik keskinlik vardır, farklı kesimleri dışlama şeklinde otoriter tavırlar görülür.
Zamanla değişmeler oldu. “Kemalizm”i parti programından çıkarıp bunu yerine daha yumuşak “Atatürk yolu” kavramını koyarak açılım yapmaya çalışan ilk isim, 1953’te İsmet İnönü olmuştu. Bülent Ecevit “Ortanın Solu” demişti. Fakat kültürel gelenekler kolay değişmiyor. 28 Şubat’ta CHP otoriter bir davranış ortaya koymuştu. Kemal Kılıçdaroğlu 2009 Haziranında İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanlığına aday olduğunda, CHP’nin geniş halk kesimleriyle arasında bir “kültürel duvar” olduğunu söylüyor bunu aşmak gerektiğini belirtiyordu.2010’da genel başkan olduktan sonra CHP’yi bu politika yönetti.
“Bizim de hatarımız oldu” diyerek eski doktriner, sekter politikaları eleştirdi. Kimliklere, inançlara saygı kavramını vurguladı. Kılıçdaroğlu’nun kararlılıkla uyguladığı bu tavrı olmasaydı, “Millet İttifakı” olamazdı, CHP Büyükşehir belediyelerini kazanamazdı.
Yazının devamı için tıklayın