Gündem

Karar yazarı Demirtaş: 28 Şubat'ta "bizim başörtülü kızımız" için üzülen devlet, bugün adalet talep eden başı açık gençleri neden duymuyor?

28 Mart 2025 08:49

Güncelleme: 28 Mart 2025 09:02

Karar yazarı Şule Demirtaş, 'Mazlumken anlayanlar, muktedirken unuttu mu?' başlıklı yazısında İstanbuş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yapılan operasyon ve sonrasında yaşanan protesto gösterilerine katılan gençleri ele aldığı yazısında, 28 Şubat sürecini hatırlatarak "O zulüm, bugünkü muktedirlerin de şahsi hafızasında derin yaralar bıraktı. Peki şimdi ne değişti? O gün 'bizim başörtülü kızımız' için üzülen devlet, bugün adalet talep eden başı açık gençleri neden duymuyor?" diye sordu.

"'Onlar bizdik de bu çocuklar kimlerin?' diye sormak, sadece duygusal bir yakınma değil, aynı zamanda tarihsel bir yüzleşme çağrısıdır," diyen Demirtaş şöyle yazdı:

"28 Şubat'ın post modern karanlığında başörtüsüne uzanan elleri hatırlarken, yalnızca inancımız değil, gençliğimiz de bastırılıyordu. O zaman da üniversite kapılarında fişleniyor, yurtlardan atılıyor, ailemizle devlet arasında sıkışıp kalıyorduk. Bizler de devletin 'evlatlar envanterine' değil, tehdit kataloglarına yazılıyorduk.

O zulüm, bugünkü muktedirlerin de şahsi hafızasında derin yaralar bıraktı. Peki şimdi ne değişti? O gün 'bizim başörtülü kızımız' için üzülen devlet, bugün adalet talep eden başı açık gençleri neden duymuyor? O zaman üniversite kapısında durdurulmak neyse, bugün yürüyen bir genç için polis müdahalesi görmek de o kadar ağır değil mi? Hangi öfke, hangi inanç, hangi duruş devletin şefkatini hak eder de hangisi dışlanır? Aynı karanlıklardan geçtik. Şimdi bir kuşak daha kapının dışında bırakılıyor ve biz, o kapının önünden geçerken hiçbir şey demiyoruz."

"Bugün sokakta yürüyenlerin kim olduğundan çok, ne söylediğiyle ilgilenmek zorundasınız"

Bugün sokakta yürüyenlerin kim olduğundan çok, ne söylediğiyle ilgilenmek zorundasınız. Hangi siyasi görüşten, hangi sosyal çevreden geldikleri değil, hangi soruları sordukları, hangi acılarda buluştuklarıdır önemli olan. Çünkü bu öfke yalnızca bir partiye, bir isme, bir figüre yönelmiş değildir. Bu öfke, artık ne söylese 'yasadışı' sayılan, ne yapsa 'tehlikeli' bulunan, ne düşünse 'gereksiz' görülen bir kuşağın kolektif haykırışıdır. Onları duymak, onaylamak değildir. Ama duymamak, inkâr etmektir."

Yazının tamamı için tıklayın.