SAT komandosu Ali Türkşen’in yeni kitabı 18 yıl önce Kardak’ta yaşananları anlatıyor. Türkşen kitabında Kardak’a çıktıklarında vatandaşların alkış tuttuğunu, komandolarınsa ‘Teşekkürler ama gidin’ dediği gibi bilinmeyen anıları anlatıyor.
Operasyonun düzenlendiği 30 Ocak günü yaşananları anlatan Ali Türkşen, “29 Ocak 1996’da SAT Grup Komutanlığı’nda nöbetçi subaydım ve 23.30 sıralarında santralin telefonu çaldı. Arayan Deniz Kurmay Albay İbrahim Aydın’dı. Albay Aydın, 3 subay 11 astsubaydan oluşan bir SAT timinin Bodrum’a hareket etmek üzere hazır olmalarını istedi. Ertesi gün saat 08.15’te Yeşilköy’e vardık. Yeşilköy’de bizi bekleyen ne bir uçak ne de personel vardı” dedi.
Türkşen kitabında “Planlama pek de istendiği gibi gitmiyordu. Hava meydanındaki nöbetçi personelin bile geliş sebebimizden haberi yoktu. Toplam 40 kişiydik ve tüm silahlarımızla havalimanında hazırdık. 2 saat gecikmeyle C 160 tipi uçak piste iniş yaptı ve içinden ABD’deki Türk Günü’ne katılan mehteran takımı çıktı. Gecikmenin nedeninin mehteran takımından kaynaklandığını hayretle öğrendik” ifadelerinde yer verdi.
Milliyet gazetesinden Gökhan Karakaş’ın haberine göre, Poyrazköy ve Balyoz davalarından yargılanarak toplam 4,5 yıl cezaevinde kalan SAT komandosu Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’in son kitabı 1996 yılında Kardak’ta yaşanan ve bugüne kadar yayınlanmasına izin verilmeyen anlara ışık tutuyor. Kardak Kayalıkları Operasyonu’na tim komutanı olarak katılan Türkşen’in Hasdal Cezaevi’ndeyken yazdığı ‘SAT Komandoları Anılarım’ adlı Kitapta, operasyonu yapan askerleri taşıyan uçağın neden geciktiği, Gümüşlük halkının Kardak’a kadar uzayan destek ziyareti ve tansiyonun en yüksek olduğu anlara ilişkin pek çok ayrıntı bulunuyor.
Türkşen’in kaleme aldığı kitap eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in direktifiyle hazırlanmış. Örnek, Kardak krizinde görev yapan askerleri biraraya toplayarak yaşadıklarını anlatmalarını istemiş ve tüm anlatılanlar belge ve bilgileriyle kayıt altına alınmış. Bu kayıtları kaleme alan Türkşen’in kitabındaki bazı bölümler şöyle;
“29 Ocak 1996’da SAT Grup Komutanlığı’nda nöbetçi subaydım ve 23.30 sıralarında santralin telefonu çaldı. Arayan Deniz Kurmay Albay İbrahim Aydın’dı. Albay Aydın, 3 subay 11 astsubaydan oluşan bir SAT timinin Bodrum’a hareket etmek üzere hazır olmalarını istedi. Ertesi gün saat 08.15’te Yeşilköy’e vardık. Yeşilköy’de bizi bekleyen ne bir uçak ne de personel vardı. Planlama pek de istendiği gibi gitmiyordu. Hava meydanındaki nöbetçi personelin bile geliş sebebimizden haberi yoktu. Toplam 40 kişiydik ve tüm silahlarımızla havalimanında hazırdık. 2 saat gecikmeyle C 160 tipi uçak piste iniş yaptı ve içinden ABD’deki Türk Günü’ne katılan mehteran takımı çıktı. Gecikmenin nedeninin mehteran takımından kaynaklandığını hayretle öğrendik.”
Kumanya ekmek arası peynir
Türkşen uçak geldikten sonra da yaşanan aksaklığı kitapta şöyle anlattı;
“Pilot, operasyonda kullanacağımız botların benzinlerini uçağa alamayacağını söyledi. Bunun üzerine botların depolarını boşaltıp, uçağa yükledik. Bodrum’da da bizi benzinle karşılamaları gerektiğini haber verdik. Ancak Bodrum Aksaz Askeri Üssü’nde ne bir benzin deposu vardı ne de bize benzin temin etme şansı. Sorunu her zaman halletmeye alışkın olduğumuz yöntemle çözdük ve bir kez daha kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Göreve birlikte gideceğimiz Üsteğmen Ercan Kireçtepe’nin kredi kartı yanındaydı. En yakındaki benzin istasyonuna yolladığımız personelimiz 3 botun yakıt ihtiyacını temin etti. Ancak eksiklerimiz benzinle bitecek gibi değildi. Kumanya hazırlanması konusunda da kimseye talimat verilmemişti. Bu sorun da yine Ercan’ın kredi kartıyla kamp kampın karşısındaki bakkaldan ekmek arası peynir yaptırılarak çözüldü.”
Mermi telaşı yaşandı
Kitapta, yüzlerce şarjöre kısa sürede binlerce mermi doldurma telaşı da şu satırlarla anlatılıyor; “Kara herakatı taktiklerimiz gereği araziye 14 dolu şarjörle çıkıyorduk. 40 kişinin 14’er şarjörü vardı. 560 şarjöre 10 binin üzerinde mermi basmak gerekiyordu. Kısa sürede bitirmemiz için kampta askerlik hizmetini yapan şoför, aşçı, resepsiyon görevlisi erleri bu işle görevlendirmek en mantıklı çözümdü. Ama kriz sonrası şarjörlerdeki mermileri boşalttığımızda 5,56 milimetrelik mermi atan M16 tüfek şarjörlerinin bazılarında 9,65 milimetrelik mermi çıktı.”
Endişelendiren karaltı
Kutapta SAT komandolarının kayalıklara çıktıktan sonra yaşananların anlatıldığı bölümde de şu ifadeler var;
“Kayalıklara iki tim çıktık. Ateş sesi, mekanik ses, hareket, hiçbir yaşam belirtisi alamıyorduk ama bir karaltı görmüştük. Bir süre sonra karaltı açığa çıkarak kendini gösterdi. Sessiz karaltının iki kol iki bacak yerine dört bacağı olduğunu ve sesinin de ‘Mee’ şeklinde çıktığını duyunca, üzerimize ateş açmasını beklediğimiz kişinin kayalıkların asıl sakini keçilerden biri olduğunu anladık. Kardak’ta Sabaha kadar olduğumuz yerde mevzilendik. Bayrağı değiştirdik. Yunan askerleri 30 metre ilerideki kayalıkta el fenerleriyle bizi arıyorlardı. Bu bizi çok hafife aldıklarını gösterdi. 8 saat sonra telsizden adadan ayrılın emri geldi. Ayağa kalktığımız anda Yunan OYK komandoları kendilerini yere attı. Gece boyu adada kaldığımızdan haberleri bile yoktu.”
‘Mermi yağmuru’
“Daha sonra düşerek 3 Yunan askerinin öldüğünü öğrendiğimiz Yunan helikopteri sabah ilk ışıklarla birlikte üstümüze geldi. O an ateş etmeye en yaklaştığımız andı. Değil birileri adacığa asker bırakmak eğer helikopterin kapısının açıldığını ve birinin postalının ucunu uzattığını görseydik helikopteri mermi yağmuruna tutardık. Çünkü, bu kayalıkta artık Türk bayrağı dalgalanıyordu.”
Yayımlanması uygun görülmedi
Kitabı kaleme alan Ali Türkşen, “Özden Örnek’in emriyle 27 Mart 2005’te Kardak krizinde görev yapan 21 SAT komandosuyla toplantı yaptık. Tüm askerlerin anlattıklarından derlediğim hatıratı hazırladım. Fakat o dönemde yayımlanması uygun görülmedi. İlk kez bu kitapta tüm bilgileri anlatıyorum” dedi.
Yanımıza halk geldi
Türkşen kitabında, Gümüşlük halkının kendilerine karşı büyük bir sevgi gösterdiğini hatta bu sevgi nedeniyle zor durumda bile kaldıklarını anlattı; “Gümüşlük’ten operasyona çıkarken yerel halk bizi gördü ve çok destek verdi. Birkaç şişe su istediğimizde hepsi ekmek arası peynirden oluşan çok sayıda kumanya getirdi. Çok gururlandık. Gümüşlük’te bize kumanyaları veren halkın Kardak kayalıklarına tekne tutarak geldiklerini gördük. Bayrağı dikmiştik ve bizi alkışlıyorlardı. Gizlendiğimiz yerden ‘Sessiz olun ve gidin, teşekkürler’ işareti yaptık.” Kitap Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.