Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürüldü. Çeşitli polis kaynaklarına göre Emniyet Genel Müdürlüğü, Suudi Arabistan'dan getirilen 15 kişilik ekip tarafından Kaşıkçı'nın, işkence edilerek öldürüldüğünü tespit etti.
Riyad, Kaşıkçı'nın konsolosluktan birkaç saat içinde çıktığını savunurken ortadan kaybolan Kaşıkçı'nın başına ne geldiği Türkiye Cumhurbaşkanlığı'nın elindeki istihbarat bilgilerinden, uluslararası ve zaman zaman da yerel basına sızdırdığı haberlerden öğrendi.
Riyad daha sonra ilk yaptığı açıklamayı düzeltmek zorunda kaldı ve olaydan yaklaşık 20 gün sonra Kaşıkçı'nın "Konsolosluk içinde yumruklu bir kavgada öldüğünü" savundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cinayetle ilgili ilk detaylı açıklamasını olaydan üç hafta sonra AKP'nin TBMM'deki grup toplantısında yaptı. Erdoğan, bu konuşmada isim vermeden sorumluluk konusunda Muhammed bin Selman'ı işaret etti.
O konuşmada ellerine gelen verileri detaylı şekilde anlatıp cinayetin planlı olduğu sonucuna vardıklarını söyleyen Erdoğan, "Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin" demişti.
İstanbul Başsavcılığı'nın olaya ilişkin hazırladığı, 20 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianame 11 Nisan 2020'de kabul edildi ve sanıklar firari olduğu için sembolik olarak Türkiye'de de dava başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, altı yeni şüpheli hakkında 28 Eylül 2020'de ikinci iddianameyi hazırladı. Konsolosluk çalışanı olan sanıklardan ikisinin ağırlaştırılmış müebbet, dördünün ise "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan beşer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
Suudi Arabistan, Kaşıkçı cinayetinden sonra resmen olmasa da Türkiye ürünlerine boykot uyguladı; vatandaşlarına Türkiye'ye gitmemeleri ve Türkiye'den gayrimenkul almamaları çağrıları yapıldı. Ancak Türkiye ekonomisinin günden güne kötüleşmesi üzerine Suudi Arabistan'la bu gerginlik sürdürülebilir olmaktan çıktı.
31 Mart'taki duruşmada savcı yargılamanın durmasını ve dosyanın Suudi Arabistan makamlarına devrini talep etti. Mahkeme heyeti, savcının talebi hakkında Adalet Bakanlığı'ndan yazılı olarak görüş istenmesine karar verdi. Adalet Bakanlığı, olumlu görüş verdi.
Dava "sanıkların yabancı uyruklu olması nedeniyle yakalama emirlerinin yerine getirilemeyeceği ve ifadelerinin alınamayacağı" gerekçesiyle, cinayet için dava sürecinin çoktan sona erdiği Suudi Arabistan'a devredildi.
|