Dünyanın oksijen yönünden en zengin ilk üç yerinden biri Kazdağları. Edremit, Akçay ve Altınoluk’un sağlıklı içme suyu buradan sağlanıyor. Ama biz şimdi o doğa harikasını kendi ellerimizle yok etmeye çalışıyoruz!
Kazdağları’nın söylencelere konu olmuş mitolojik adı İda’dır. Homeros’un İlyada’sında da böyle geçer. Ahmet Uysal’ın son dönem şiirlerinin başat konusuydu İda.
Alpay Oğuş’un aktarımına göre, İda’nın sözcük anlamı üzerinde kesin bir uzlaşma bulunmuyor. “Yok olmuş bir Anadolu dilinden geldiğini söyleyenler olduğu gibi, Yunan dilindeki ‘ide-düşünce’ sözcüğü ile özdeş sayan, ağaç ya da orman anlamına geldiğini savlayan, Kybele’nin bir sıfatı olduğunu ileri süren görüşler vardır. Edremit Körfezi’nin bir adının da İdaion olması, bu son tezi desteklemektedir.”
Artık “Kazdağları”na dönüşmüş bu söylence dağının adı nedense her yerde farklı yazılıyor. Gazeteler ve köşeyazarları, sözcüğün nasıl yazılacağına karar verememiş henüz. “Kaz Dağları” diye yazan da var, “Kazdağları” biçiminde yazan da…
Peki, hangi yazım biçimi doğru? Bitişik mi yazılmalı bu sözcük, ayrı mı?
Daha önce de “Kaf Dağı” için benzer bir durumla karşılaşmıştık.
Murathan Mungan’ın kitaplarından biri, “Kaf Dağının Önü” adını taşıyor (Metis Yayınları, İstanbul, 1997).
Müge İplikçi’nin Everest Yayınları’ndan çıkan romanının adı ise “Kafdağı”dır. Yani iki yazarımız da farklı yazmış aynı sözcüğü.
Başka örnekler de verilebilir. Hatta aynı gazetede bir gün bitişik, ertesi gün ayrı yazıldığı bile oluyor.
Doğru yazım biçimi nasıl olmalı?
Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda “Kafdağı” bitişik yazılmış, “Kaz Dağları” ise ayrı.
Bana göre, söylenceye dayanan bu iki dağın adı da bitişik yazılmalıdır. Çünkü artık ikisi de kalıplaşmış sözcüklerdir ve “bileşik sözcük” niteliği kazanmışlardır. Bu yüzden, bitişik yazılmaları Türkçenin mantığı açısından daha doğrudur.