CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat'ta katıldığı Engelsiz Yaşam Buluşması'nda; “TBMM bir kanun çıkarmış, ‘Devletin kadrolarında asgari yüzde 3 engelli çalışır’ diyor. Engelli kadrosu var. Engelli kadroları boş, atama yapılmıyor. 10 bine yakın boş engelli kadrosu var. 10 bin engellinin devlette çalışması, onlara bir güvence demektir" dedi.
Kılıçdaroğlu, Yozgat programı kapsamında engelli aileleriyle bir araya geldi. Toplantıda, bir engelli annesi; sağlıklı bir çocuk dünyaya getirdiğini daha sonra bir özel hastanede hemşire hatasından dolayı çocuğunun engelli olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
"Ben Araştırma Hastanesi’nde sağlıklı bir çocuk dünyaya getirdim. Özel bir hastaneye sevki yapıldı. Oğlum orada engelli olarak taburcu edildi. Tamamen hemşire hatası. Ve biz dava açtığımızda o hastanenin, Sayın Emine Erdoğan’ın hastanesi olduğunu söylediler. 4,5 yıldır bizim davamız devam ediyor, ama biz kamera kayıtlarını bile izleyemedik. Yardımcı olmanızı istiyorum, adalet istiyorum. Benim çektiklerimin, çocuğumun çektiklerinin karşılığını istiyorum. Anne sütümü veremedim. Onun karşılığını istiyorum. O hastane kiminse kimin, kimin arkasına sığınıyorlarsa beni ilgilendirmez. Herkes elini kolunu sallayarak gezmesin. Kim bunların arkasında duruyor, neden ben kamera kayıtlarını bile izleyemedim, çocuğumun başına ne geldi o hastanede? Yardımcı olmanızı istiyorum."
"Genel Başkan Yardımcısının ismini vereceğim size "
CHP Lideri Kılıçdaroğlu ise tüm sorulara yanıt verdiği konuşmasında, engelli annesine, "Bu anneden rica ediyorum, bana telefonunu versin. Bu işlerle ilgilenen bir genel başkan yardımcısının ismini vereceğim size. O annenin açtığı dava nedir, hangi aşamadadır bunu sağlayacağım. Gerekirse size, sizin hakkınızı savunmak için ek hukuk desteği vereceğiz. Bundan emin olun" karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklaması şöyle:
"Sizin sorunlarınızı çözmeyen siyasi partiye oy vermeyeceksiniz"
"Çözülmeyecek hiçbir sorun yok, herkesin sorunu çözülebilir. Siyasi iktidar zaten çözmek zorunda. Çünkü Anayasa’nın 61. maddesi ‘Devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirler alır’ diyor. Alabilir değil, alır. Anayasa emrediyor. Sorun, Anayasa’nın emredici kurallarının devleti yönetenler tarafından yerine getirilmemiş olması. Onun için sizlerin güç birliği yapması lazım. Bir arada olacaksınız, dayanışma içinde olacaksınız. Sizin sorunlarınızı çözmeyen siyasi partiye oy vermeyeceksiniz, iş bu kadar basit. Kim çözecekse ona vereceksiniz.
"40 saat ders verilmesi lazım"
Haftada iki saat ders veriliyor, normalde 40 saat ders verilmesi lazım. Öğretmen var mı var, dershane var mı var, engelli var mı var. Öğretmen varsa, dershane varsa, engelli varsa atama bekleyen öğretmenleri getireceksiniz, çocuklara haftada 40 saat ders vereceksiniz ve ne kadar erken zamanda derse başlarlarsa çocuk o kadar başarılı oluyor. Aile de rahatlıyor. Çocuk da rahat ediyor, hayata tutunuyor. Bunların olması lazım.
"Ne istiyorsunuz bana söyleyeceksiniz ben göndereceğim"
Yozgat’taki derneğin masası, sandalyesi bile yok’ dediler. Bana ihtiyacı belirteceksiniz. Masası, sandalyesi, bilgisayarı ne istiyorsanız bana söyleyeceksiniz, ben göndereceğim. Güle güle kullanın. Ne kadar çok çocuğumuza hizmet ederseniz ben o kadar mutlu olurum. Hepimiz isteriz ki evlatlarımız güzel yetişsin, iyi yetişsin, iyi imkanları olsun… O imkanları size sağlayacağım, meraklanmayın.
"Bütün belediyelere talimat verdim"
Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı yaptığım sırada bir cenazeden çıkarken bir kadın beni yakaladı. ‘Benim bir evladım var, zihinsel engelli. Kucağıma alıp büyütüyorum, çalışıyorum, yetiştiriyorum. Fakat bu büyüdüğü zaman ben bunu kucağıma alamam, taşıyamam. Ben ne yapacağım, ben bu evladımı şimdiden düşünüyorum. Siz bunlar için bir yer açacak mısınız?’ dedi. Hiç düşünmemiştim, aklıma bile gelmeyen bir olayı bana hatırlattı. Ondan sonra düşündük, evet bu tür aileler var. Bazen aileler tatile gitmek isterler ve evlatlarını güven içinde bir yere bırakmak isterler.
Bütün belediyelere talimat verdim ve bizim bütün belediyelerimiz bunu yapıyor. Mesela, evde engelli bir çocuk var, gönderiyoruz. Engelli annesi dahil, çocuğa ders veren öğretmen dahil, diğer anneler de arzu ediyorlarsa dahil; çocuğun sosyalleşmesini sağlıyorlar, müzik öğrenmesini sağlıyorlar, bulmaca çözmesini sağlıyorlar, oyun oynamasını sağlıyorlar… Bunları yapıyoruz. Yüzde 100 bütün şehirleri kapsıyor mu, hayır. Ama başladık, büyük ölçüde tamamlıyoruz bunları. İnşallah göreceksiniz yakında Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de pek çok yerde aileler bu sorundan şikayet etmeyecekler. Onların bu sorunlarını bir şekilde çözeceğiz.
"10 bine yakın boş engelli kadrosu var"
Bir arkadaşımız ‘İş istiyorum’ dedi. Aslında devlet dediğimiz kurum görevini yapmış. TBMM bir kanun çıkarmış, ‘Devletin kadrolarında asgari yüzde 3 engelli çalışır’ diyor. Engelli kadrosu var. Engelli kadroları boş, atama yapılmıyor. Defalarca hükümete çağrı yaptım. ‘Dışarıda çok sayıda engelli var, bu engellilere iş verin, devlet kadrolarında görev yapsınlar, bunlar da evine ekmek götürsün’ dedim. Engelli kadrolarının doldurulmasıyla ilgili ben talepte bulunuyorum. Siz de talepte bulunun. Hangi partiden olursa olsun, hangi milletvekilini yakalarsanız, ‘Engelli kadrosunu niye doldurmuyorsunuz’ diye sorun. 10 bine yakın boş engelli kadrosu var. 10 bin engellinin devlette çalışması, onlara bir güvence demektir. Özel sektörde de aynı şekilde kontenjan var, orada da engelli çalıştırmak zorundalar. Ama bunlar, engelli ailelerine yeteri kadar sahip çıkmadıkları için takip edilmiyor. Birlik olursanız, ortak ses çıkarırsanız emin olun çözülmeyecek sorununuz yok."