27 Şubat 2021 12:35
CHP PM, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, "Hukuk ve demokrasinin kalan kırıntıları da saray rejimi tarafından silip süpürüldü. Denge ve denetleme mekanizmaları tamamen felç edildi" eleştirisinde bulunarak güçlendirilmiş parlamenter sistem çağrısında bulundu.
Yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, "Bugün Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes, Anayasa'nın ilk dört maddesinin aynı kalması kaydıyla 'Türkiye’nin demokratik yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı var' diyor. Ancak böyle bir Anayasa değişikliği için her şeyden önce doğru siyasi iklime ihtiyaç var, yürürlükte olan Anayasa'ya uyan bir siyasi anlayışa ihtiyaç var. Türkiye'nin bu kutuplaşmadan çıkması lazım. Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle var olan Anayasa'ya uymanız gerekir" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu başkanlığında video konferans yöntemiyle toplandı. Toplantı basına kapalı gerçekleştirilirken PM'ye sunulan MYK raporunda Kılıçdaroğlu'nun gündeme ilişkin değerlendirmelerine yer verildi. Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi ile ağır ekonomik buhranın, devlet krizinin ve toplumsal huzursuzluğun üst üste bindiği 2020'nin geride bırakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi sürüklendiği çok yönlü buhrandan kurtarabilmek için çizdikleri yol haritasında emin adımlarla yürümeye devam ettiklerinin altını çizdi.
Gara'daki 16 şehidi anan Kemal Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:
"Gara şehitlerimizin büyük bölümü 5,5-6 yıldır bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan güvenlik görevlilerimiz. Bu 5-6 yıl içerisinde aileler tüm siyasilerin ve devlet görevlilerinin kapısını çaldılar. Bizim de kapımızı çaldılar, kendileriyle bizzat ben görüştüm. Milletvekillerimizi görevlendirdik, ailelerle birlikte basın toplantıları yaptılar, defalarca soru önergeleri verdiler. İktidarın bu konuda inisiyatif alması gerektiğini her fırsatta söyledik. Ancak maalesef bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan vatandaşlarımız şehit oldular. 83 milyon adına Cumhurbaşkanı’na bu konuda 5 soru yönelttim, yanıt alana kadar da sormaya devam edeceğiz."
Devlet kurumunun hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilmesi ve vatandaşlarını koruması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bizde insanların çıkarı üzerine, doğanın çıkarı üzerine inşa edilen bir devlet anlayışı vardır. Biz, demokrasiyi güçlendirmek istiyoruz. Çağdaş uygarlığı yakalamak ve ardından aşmak istiyoruz. Her zaman haksızlıklara karşı çıktık. İşte bunun için Anayasa’nın hepimize tanıdığı haktan yola çıkarak dünya siyaset tarihinin en anlamlı ve en uzun yürüyüşü olan Adalet Yürüyüşü'nü yaptık" değerlendirmesinde bulundu.
Hiçbir ayrım yapmadan kim adaleti istiyorsa onun yanında olduklarını ve olmaya devam edeceklerini bildiren Kılıçdaroğlu, geçen haftalarda adaletin tecellisi için mücadele eden milyonlar olarak amaçlarına ulaştıklarını ve Enis Berberoğlu'nun yeniden parlamentonun onurlu bir üyesi olarak görevine döndüğünü hatırlattı.
Süreç içerisinde bir devlet krizi yaşandığını aktaran Kılıçdaroğlu, aynı olaya dair bir mahkeme beraat verirken bir başka mahkemenin müebbet cezası verdiğini anımsattı.
Anayasa Mahkemesi'nin iki kez ihlal kararı vermek zorunda kaldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Oysa Anayasa'mızda hukukun üstünlüğü ilkesinin güvencesi olan kurallardan biri de AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcılığı yönündeki 153'üncü maddedir. Bu maddeye göre, bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorunlar, sorumluluklar doğuracağı açıktır. Bu ülkede gerçek anlamda hukuk, bu ülkede gerçek anlamda demokrasi varsa ilk AYM kararını uygulamayan yargıcın o görevden alınması lazım" ifadelerini kullandı.
Yaşanan devlet krizinin "talimat üzerine yapılan Anayasa Mahkemesi üyeliği seçimleri"nde de gün yüzüne çıktığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Yıllarını Yargıtay'a veren, emek harcamış insanlar dururken, 20 günlük Yargıtay üyeliği olan İrfan Fidan'ın yüksek mahkeme üyeliğine seçildiğini" ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "Tuzun koktuğu bir süreçteyiz. Hukukun hak ve adalet dağıtmasını istiyoruz. Bunun için de ısrarla adliyeye siyaset sokulmamalı diyoruz" dedi.
Adalete olan güvenin sarsıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. İktidar olanların yapmaları gereken ilk şey Türkiye’de can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Herkesin can ve mal güvenliğinden sorumlu olan, devleti yönetenlerdir. Devleti yönetenler, siyasiler, gazeteciler, vatandaş eğer bir saldırıya uğruyorsa derhal olayın üzerine gitmeli ve olayı çözmek için gerekli talimatları vermelidir. Hukuk ve demokrasinin kalan kırıntıları da saray rejimi tarafından silip süpürüldü. Denge ve denetleme mekanizmaları tamamen felç edildi. İhtiyacımız, 'güçlendirilmiş parlamenter sistem'dir. Bugün Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes, Anayasa'nın ilk dört maddesinin aynı kalması kaydıyla 'Türkiye’nin demokratik yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı var' diyor. Ancak böyle bir Anayasa değişikliği için her şeyden önce doğru siyasi iklime ihtiyaç var, yürürlükte olan Anayasa'ya uyan bir siyasi anlayışa ihtiyaç var. Türkiye'nin bu kutuplaşmadan çıkması lazım. Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle var olan Anayasa'ya uymanız gerekir."
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki gösterilere de değinen Kılıçdaroğlu, öğrencilerin Anayasa'ya uygun, demokratik ve barışçıl gösteri yaptıklarını, kendilerinin de Anayasa'ya uyulması, barışçı eylemlerin özgürce yapılabilmesi konusunda ısrarcı olacaklarını vurguladı.
Türkiye'nin çok boyutlu bir ekonomik buhran yaşadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bir avuç imtiyazlı insan dışında milyonlar için huzur ve refahın olmadığını ifade etti.
"Halkın umudu olmamız gereken, insanca bir yaşam ve demokratik bir siyaset için tarihsel bir sorumluluğu omuzlarımızda taşıdığımız bir dönemden geçiyoruz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Çok boyutlu buhran demokrasiden hukuka, hukuktan ekonomiye hayatın her alanına sirayet etmiş durumda. Saray düzeninin söylemleri ve yaşadıkları ile halkın gündelik gerçekleri arasında günden güne daha da derinleşen bir uçurum var. Saray uzaya gitmekten bahsederken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları konteynırlardan, çöpten gıda toplamak durumunda kalıyor. Acı gerçekler çoktandır gizlenebilir, maskelenebilir olmaktan çıktı. Resmi verilere göre 4 milyon vatandaşımız işsiz, oysa gerçekte 10 milyonu aşkın vatandaşımız işsiz. Son bir yılda istihdam 1 milyon 103 bin azaldı. Türkiye çok derin bir işsizlik batağının içindedir. Türkiye’de en az bir işsizin olmadığı aile sayısı çok azdır. Maalesef, her geçen gün işsizlikten, yoksulluktan intihar eden vatandaşlarımızın sayısı artmaktadır.
Saray rejimi işsizlik sorununu çözmek üzere herhangi bir girişimde bulunmamakta, verileri hafifleterek kamuoyuyla paylaşmayı tercih etmektedir. AKP döneminde 16 istihdam paketi açıklanmış ancak hiçbiri Türkiye’deki yapısal istihdam sorununu çözmek için yeterli olmamıştır. İstihdam sorununa kalıcı çözüm, izlenen ekonomi politikasının 180 derece değişmesine bağlıdır. Türkiye'nin ivedilikle faiz-döviz ekseninden çıkması, yatırım, istihdam ve üretime odaklanması gerekmektedir. Özellikle işsizliğin yoğun olduğu kentlerde sanayi ve tarım yatırımları yapılmalı, istihdamın sektörel yapısı düzeltilmelidir."
Türkiye’nin genç insan kaynağını değerlendirebilmesi için adımlar atılması gerekliliğini dile getiren Kılıçdaroğlu, iktidar olmaları durumunda, kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı yerine Stratejik Planlama Teşkilatı kurarak bu konuda adım atacaklarını bildirdi.
TÜİK'in açıkladığı verilerin bile hayat pahalılığını gizleyemediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, TÜİK’in verilerine göre tüketici enflasyonunun yüzde 14,97, üretici enflasyonunun ise yüzde 26,16 seviyesine ulaştığını aktardı. Halkın gerçek enflasyonunun bunun çok üzerinde olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, iktidarın ise enflasyonu kontrol altına almak ve hayat pahalılığını sonlandırmak için politika faizini yüksek tutmak dışında adım atmadığını belirtti.
Esnafın sorunlarına da değinen Kılıçdaroğlu, "Devletin esnafa gerçek anlamda destekte bulunmaktan çok onları borçlandırmayı tercih etmesi esnafı tüketmiş durumda" değerlendirmesinde bulundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Kasım 2020'den beri birçok lokanta, kafe, restoran, alkollü mekanın kapalı olduğunu hatırlatırken açıklanan destek paketlerinin ise yetersiz kaldığını dile getirdi.
"Kalabalıklar AKP kongrelerinde toplanırken, Erdoğan kongrelerde kalabalıktan memnun olduğunu belirtirken esnaf gerekli önlemlerle dükkanı açabilmek için yalvarıyor" diyen Kılıçdaroğlu, esnafa yönelik alınabilecek daha önce açıkladığı önlemleri yineledi.
"Esnaf Bakanlığı" kurulması, sicil affı çıkarılması, esnafın kullandığı kredilerin, faizsiz ve ödeme gücüne göre taksitlendirilmesi, kiralarda stopajın kaldırılması ve AVM’lerin haftanın bir günü kapanması gibi önerilerini sıralayan Kılıçdaroğlu, "Esnaf gibi çiftçi de kan ağlıyor. Türkiye'de tarım bitme noktasına geldi. Tonlarca patates, soğan depolarda çürüyor ya da hayvanlara yem ediliyor. Çiftçi girdi maliyetiyle ürün fiyatı arasında sıkışıp kalmış durumda. 19 yılın sonunda üç Trakya büyüklüğünde alan çiftçiler tarafından ekilemez hale geldi" değerlendirmesinde bulundu.
Durum böyleyken iktidarın, Afrika ülkeleri Nijer ve Sudan’da 1,78 milyon hektarlık tarım arazisi kiraladığını aktaran Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:
"Çiftçi ekemiyor çünkü zarar ediyor. Bunun üzerine ithalat yapılıyor. Gübreden ilaca her türlü girdiye zam yapılıyor. Özellikle Güneydoğu illerimizde çiftçi elektrik zamlarından bıkmış durumda. Çiftçi borç batağında, traktörleri bile haczediliyor. Yaşananlar karşısında çiftçi Tarım Kredi Kooperatiflerini protesto ediyor, öyle ki 'tarım tefeci kooperatifi' diye açıklama yaptılar. Çiftçinin traktörü haczedilirken ülkemiz geçen yıl tarım ithalatına 9,5 milyar dolar harcadı. Son 18 yılda tarım ithalatına harcanan para ise 114 milyar dolar oldu. Kazanan hep uluslararası tarım tekelleri oldu. Durum böyleyken AKP temsilcileri çiftçinin elindeki akıllı telefondan bahsediyor, akıllı telefonu refah ölçütü olarak ele alıp, cep telefonu olan bir çiftçinin şikayet etmemesi gerektiğini söyleyecek kadar da gerçeklerden kopmuş."
Esnafa, çiftçiye, emekçiye, emekliye para verip vermemenin bir siyasi tercih olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu iktidarın siyasi tercihlerinin halktan yana olmadığının bütçedeki kaynak kullanımından belli olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanının faiz-enflasyon ilişkisine dair görüşleri ışığında şekillenen ekonomi politikaları sonucunda döviz kurlarını kontrol altında tutmak için Merkez Bankasının 128 milyar dolar rezervinin satıldığı görüşünü yineleyen Kemal Kılıçdaroğlu, ısrarlı sorularına rağmen iktidarın "halen 128 milyar doların niye satıldığını ve kime satıldığını" açıklamadığını kaydetti.
İlk Covid-19 vakasının üzerinden bir yıl geçtiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sağlıkçıların bu süre içerisinde tarih yazdıklarını bildirdi. Sağlık çalışanlarına "birer aylık maaş, birer aylık ikramiye verelim" önerilerinin kabul edilmediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Aşıların tedariki, dağıtımı ve aşılanma sürecinde de şeffaflık tercih edilmedi. Fahrettin Koca’nın belirttiği aşı doz sayıları belirtilen zamanlarda gelmedi. Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatıldı. Türkiye’de yeni teknolojiyle uygun bir aşı ve serum üretim tesisi kurulması mümkündü, bu yatırımı yapmayıp yerine kısa dönem için aşı ithalatı benimsendi" ifadesini kullandı.
CHP'li belediyelerin salgınla mücadelede önemli görevler yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın ise bu süreçte salgını bırakıp CHP’li belediyelerle mücadele etmeyi tercih ettiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerin Ocak 2021 itibarıyla 7 milyon 200 bin vatandaşa ayni yardım, 1 milyon 250 bin vatandaşa da nakdi yardım yaptığını vurgularken, 70 milyondan fazla maske ve dezenfektan dağıtıldığını da bildirdi. CHP olarak neler yapacaklarını da anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'yi içinden geçmekte olduğu çok yönlü buhrandan çıkarmanın yegane yolu, buhranı yaratan siyasi sorumluları demokratik yollarla iktidardan uzaklaştırmak, iktidarı değiştirmektir. Halkın, milyonların çıkarlarını temsil eden bir siyasi anlayışı iktidara taşımaktır. 19 yıldır Türkiye’yi yöneten, ancak yurttaşların temel sorunlarına çözüm olamadığı gibi yurttaşların süregelen sorunlarını daha da büyüten ve derinleştiren bu iktidara bir son vermek ülkemize ve milletimize olan borcumuzdur. Mücadelemiz bir hak mücadelesidir. Mücadelemiz adalet mücadelesidir. Bizler, iktidara alternatif olarak neler yapacağımızı, sorunları nasıl çözeceğimizi vatandaşla sahada istişare ediyoruz. Çözüm yolları için vatandaşla birlikte kafa yoruyoruz. Öncelikle tüm yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlayacağız. Güçlü bir demokratik yapı inşa edeceğiz, tasfiye edilmiş veya içi boşaltılmış kurumlarımızı yeniden canlandıracağız. Güçlendirilmiş parlamenter demokrasi ile kuvvetler ayrılığını tekrar tesis edeceğiz. Yargı bağımsızlığını tekrar tesis edeceğiz. Parti genel başkanının hakim tayin ettiği düzene son vereceğiz. Adliyeye, camiye, kışlaya siyaset sokmayacağız. Medya özgürlüğünü sağlayacağız. Millet iradesini sınırlayan yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Temsilde adalet, yönetimde istikrar ve şeffaflık getireceğiz. "
© Tüm hakları saklıdır.