‘Flensburger Tageblatt' gazetesi, Kuzey Kore'nin uzaya füze fırlatmasının yol açtığı yankıları konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:
“Kuzey Kore bir defa daha ABD'nin ve devletler topluluğunun uyarılarına aldırış etmeden uzaya füze fırlattı. Bu durumda K. Kore'nin kararlara uymayışının sonuçları ve öncelcikle de ABD Başkanı Barack Obama ve müttefiklerinin inandırıcılığı ön plana çıkıyor. K. Kore'nin kulaklarını tıkadığı Birleşmiş Milletler düzeyindeki kınama kararlarından öteye akla iki önlem daha geliyor: İlki cezalandırma ve K. Kore ile iş yapan bankalardaki hesapların dondurulması. İkincisi ise ABD'nin yardımıyla Güney Kore'de füzesavar sistemi kurulması. Çin işbirliği yapmadığı takdirde Pekin yönetimi üzerindeki baskı da arttırılmalıdır. Çünkü şimdiye kadar Çin'in ikili oynadığı izlenimi silinmedi. Çin bir yandan K. Kore'yi uyarıyor, diğer yandan da bu ülkenin hamisi gibi davranıyor.”
‘Die Welt' gazetesi yorumunda Kuzey Kore diktatörü Kim Jong Un'un ateşle oynadığına işaretle şu görüşlere yer veriliyor:
BBu füzeleri K. Kore kendi teknolojisiyle imal etmiyor. Taşıyıcı sistemler başka bir devletten kaçak ithal edilen füze parçalarıyla yapılıyor. K. Kore ordusu şimdiye kadar askeri amaçla hiçbir uzun menzilli füze denemedi. Bunun için gerekli füze deneme tesisleri de bulunmuyor. Kim Jong Un ise füzelerin kullanıma hazır olduğunu iddia ediyor. Teknoloji mucizesi olmadan bu füzeler havalanmaz. Bu devletin elinde ‘harika silahlar' yoktur. Var olan, beyaza boyanıp sivil görüntüsü verilmiş, ancak yayılması yasak olan parçalardan yapılmış denemelik silahlardır. K. Kore denediği silahı uydu taşıyıcısı olarak lanse ediyor. Bir zamanlar Stalin de tutukluları taşıyan araçlara ‘fırıncı arabası' yazdırtıyordu.”
‘Neue Osnabrücker Zeitung' gazetesi mülteci krizine ayırdığı yorumda trajedinin insani cephesinin unutulmaması gerektiğini vurguluyor:
“Ortadoğu'daki katliam apokaliptik boyutlara varıyor. Suriye ve Irak'taki savaş çoktan Suudi Arabistan ile İran arasındaki vekâlet savaşına döndü. Egemenlik, petrol ve fanatizm uğruna kan dökülüyor. Bu çılgınlığın sembollü İŞİD olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda ezeli Kürt meselesi de alevleniyor. ABD ve Avrupa daha fazla bu savaşın içine çekilmemeye özen göstermelidir. Bu savaş kazanılamaz, sadece bastırılabilir. Durmadan artan mülteci sayısı için insani çözüm bulunmalıdır. Almanya Başbakanı Merkel sorumluluğunun bilincinde. Şimdi sıra bütün Avrupa'nın sorumluluk üstlenmesine gelmiştir.”
‘Süddeutsche Zeitung' gazetesi başkanlık süresinin sonuna yaklaşan Barack Obama'ya şu satırları ayırmış:
“Barack Obama, tam olmasa da bir, iki savaşı sonlandırmış olabilir. Ortadoğu'daki yangına seyirci kaldığı takdirde bu başarı ona hiçbir şey kazandırmaz. Körfez ülkeleri, Türkiye ve mülteci yükü altında inleyen Batı'nın önderliğe ihtiyacı var. ABD, NATO-Rusya Konseyi'ne yeniden işlerlik kazandırabilir. Müttefiki Türkiye ile de daha yakından ilgilenebilir. Mülteciler için Suriye sınırında orduyla korunan ve uçuşa kapalı bölgeler kurulabilir. Formüller tükenmez. Ancak ABD olmadan da hiçbiri fiiliyata dökülemez.”