Lufthansa ancak devlet yardımıyla ayakta kalabilirken, Norveç Havayolları iflas başvurusu yaparken, Emirates gibi petrol zengini ülkelerin şirketleri binlerce kişiyi işten çıkarırken ve dünya genelinde havayolu şirketlerinin gelirlerinin bu yıl yüzde 50 düşmesi beklenirken THY nasıl kimseyi çıkarmadan yola devam edebiliyor? Bu soruya yanıt arayan Alexandra De Cramer, Asia Times’daki incelemesinde devletin şirkette yüzde 49 hisseye sahip olmasına dikkat çekti. Sadece devlet için değil THY’nin Erdoğan için de özel bir öneme sahip olduğunu belirten De Cramer, şirket çalışanlarının ücretlerinin kısa çalışma ödeneği kapsamında devlet tarafından ödendiğini vurguladı. De Cramer’in verdiği bilgilere göre THY’nin aylık maaş bütçesi bu sayede 172 milyon dolardan 13 milyon dolara indi… Daha önce Havayolu Çalışanları Sendikası HAVASEN de THY'nin maaş harcamalarının geçen yılın yüzde 7'si düzeyine indiğini belirtmişti.
Çalışanların özel sağlık sigortalarının kesilmesi gibi ek “tasarruf” yollarının da bulunduğunu belirten De Cramer, 2020-2024 arası için siparişi verilen 180 uçağın teslimatlarının ertelenmesinin de gündemde olduğunu öne sürdü.
Bu önemlere rağmen THY’nin ilk üç ayda zarar açıkladığına dikkat çeken De Cramer, Moody’s’in havayolu şirketinin 1.4 milyar dolarlık kısa vadeli döviz borcu nedeniyle kredi notunu kırarak B3’e çektiğini hatırlattı ve şirketin önünde engebeli bir yolun uzandığını savundu.