Korku, endişe, kaygı, öfke ve diğer duygular. Koronavirüs salgını başladığından beri herkesin ruh sağlığı da gidip geliyor. Bazen delirecek gibi hissediyoruz, bazen ağlamaklı, bazen öfkeli, bazen kayıtsız, hiçbir şey olmamış gibi, bazen de aşırı neşeli. Yaşadığımızı adlandıramıyoruz bile. Neyse ki profesyoneller var. Nazan Özcan, hem insanlarla hayatlarının nasıl değiştiğini konuştu hem de hepimizin selameti için ne yaşadığımızı, toplum olarak neler yaşayabileceğimizi, bütün bunlar karşısında nasıl ruh halimizi iyi tutacağımızı psikiyatrist Prof. Dr. Sibel Çakır ve psikolog İbrahim Eke’ye sordu.
* İyi haber şu, bu yaşadığımız henüz travma değilmiş. Kötü haber ise şöyle: Sonrasındaki travma olacakmış.
* Ruh sağlığı açısından riskli bir grup var. Mesela daha önce psikiyatrik tedavi görmüş olanlar, yaşlılar, sağlık çalışanları, azınlıklar, bağımlılıkları olanlar psikolojik sorun yaşamak açısından da riskli. Ve bunlar toplumun yüzde 20-30’una tekabül ediyor.
* Sosyal mesafe demek izolasyon demek olmamalı. Çünkü biz biliyoruz ki, yalnızlık insanı gerçekten öldürür.
* En yoğun ve sıkıntılı durum her gün işe gitmek, toplu taşımaya binmek zorunda kalanların. Bir taraftan yoğun biçimde evde kalın propagandası yapılırken, sokakta olmak zorunda kalan insana bu çok kötü hissettiriyor.
* Bu salgın arkasından bir depresyon salgını gelebilir. Salgında yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenlerin ciddi bir yas süreci ve arkasından bir depresyon geliştirme tablolarından korkuyoruz.