25 Ocak 2021 21:39
T24 Ekonomi
Koç Holding CEO'su Levent Çakıroğlu, Covid-19 pandemisi nedeniyle toplulukta hızla yaygın uygulamasına geçilen 'uzaktan çalışma' modelinin, Koç Topluluğu içinde 35 bin ofis çalışanı için kalıcı hale getirileceğini açıkladı. "Değişmekten korkmuyoruz, kendimize güveniyoruz" diyen Çakıroğlu, toplulukta uygulamaya konan 'çevik yönetim modeli' kapsamında 'çevik koçlar' yetiştirdiklerini, Harvard Business School ile işbirliği yaparak "Çevik Akademi" kurmayı tasarladıklarını söyledi.
Koç Holding 34. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı (ÜDYT) aralık ayının son haftasında yapıldı ve program kapsamındaki konuşmalar Koç Holding'in kurumsal dergisi Bizden Haberler'de yayımlandı. Pandemi nedeniyle önemli ölçüde online katılımla yapılan ve Rahmi Koç Müzesi'nde canlı yayınlanan ÜDYT'nin açılışında konuşan Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl, 2020 yılının tüm dünya için çok zor geçtiğini vurgulayarak, "2020'de ekonomilerin büyük hasar gördüğünü, toplumsal meselelerin çığ gibi büyüdüğünü gördük. Sürecin başında, belirsizliğin en fazla olduğu günlerde, 'iyileşeceğiz' dedik. İyileşeceğimize yürekten inandık ve bu inançla iyileşmek için hep birlikte çok çalıştık" dedi. "Hem insanlığın hem de gezegenimizin bir dönüm noktasında bulunduğuna" dikkat çeken Oya Ünlü Kızıl, yeni krizlerin önüne geçme ve sürdürülebilir bir toparlanmanın ancak mevcut kırılganlıkları ortadan kaldırmakla mümkün olacağının altını çizdi. Kızıl, "Bir meselenin çözümü için diğer meseleden vazgeçmeden, hiç kimseyi geride bırakmadan, tüm kararlarımızı ve tercihlerimizi tekrar gözden geçirerek, daha iyi bir gelecek için, daha iyi kararlar alarak iyileşeceğiz" dedi.
TIKLAYIN - Ömer M. Koç: Aşı milliyetçiliği yüzünden küresel iyileşme sürecinin gecikmeyeceğini ümit ederim
Koç Holding CEO'su Levent Çakıroğlu da, ÜDYT'ndaki sözlerine 15 Eylül'de hayatını kaybeden Suna Kıraç'ı anarak başlarken, "Suna Hanım, ülkemiz ve topluluğumuz için çalışırken, daha iyi bir gelecek için büyümenin ve gelişmenin sadece iktisadi değil, eğitim, kültür ve sanatla da olması gerektiğine inanan, vizyon sahibi bir liderdi. Cumhuriyet'in değerlerine sıkıca bağlıydı. İsmi, hayatına dokunduğu her insanda, ülkemizin, topluluğumuzun tarihinde ve geleceğinde sonsuza dek yaşayacak. Suna Hanım'ı bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum" dedi.
Levent Çakıroğlu, dünyayı şekillendiren dinamikleri belirsizlik ve değişim kavramları üzerinden değerlendirirken, "Değişim hız kesmeden sürüyor. Belirsizlikler de azalmıyor, aksine artıyor" dedi. Daha önce yaptığı konuşmaları hatırlatan Çakıroğlu "İçinde bulunduğumuz dönemde teknolojinin tetiklediği değişimin söz konusu olduğunu ama önümüzdeki dönemde bugünden bilmediğimiz başka dinamiklerin zorladığı değişim ihtiyacıyla karşılaşacağımızı söylemiştim. Bu sebeple de değişimden korkmayan, değişimi kucaklayan, daha çevik, daha yenilikçi, daha rekabetçi bir kültüre ihtiyacımız olduğunu defalarca vurguladım. Nitekim 2020 yılında yaşadıklarımız bunu açıkça gösterdi" görüşünü dile getirdi.
Ocak 2020'de Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Küresel Riskler Raporu'nda pandemi ihtimalinin ilk 10 risk arasında dahi değerlendirilmediğinin altını çizen Çakıroğlu, Koç Topluluğu'nun ise o dönemde Çin'de başlayan salgınla ilgili bütünsel bir değerlendirme yapılması için harekete geçtiğine dikkat çekti. Dünyanın salgına çok hazırlıksız yakalandığını kaydeden Çakıroğlu, Koç Topluluğu'nun pandemi sürecinde belirlediği öncelikleri ise şöyle özetledi:
"Pandemi sürecinde çalışma arkadaşlarımızın, iş ortaklarımızın, bayilerimizin, tedarikçilerimizin ve ailelerinin sağlığı birinci önceliğimizdi. Çok hızlı, dikkatli ve hassas davrandık. 11 Mart'taki pandemi ilanından önce seyahatleri yasakladık ve karantina tedbirlerini açıkladık. Uzaktan çalışma pratiğine hızla geçtik. İş yerlerinde çalışmaya devam eden arkadaşlarımız için gereken her türlü tedbiri derhal aldık. Küresel verileri takip ettik; gelişmeler ve bilimsel tavsiyeler ışığında bu tedbir setini güncelleyerek çalışmaya devam ettik. Aynı hassasiyetle, bu zor dönemde istihdamın korunmasını ve çalışma arkadaşlarımızın gelir kaybının önlenmesini de öncelik olarak kabul ettik. Zor zamanlarda arkadaşlarımızın ve ailelerinin kaygılarını azaltmaya, ihtiyaçlarına destek olmaya çalıştık."
Topluluk şirketlerinin likiditeleri, faaliyetleri, bilançoları ve hatta iş modelleriyle ilgili tedbirlerin de hızla alındığını vurgulayan Çakıroğlu, "zor zamanlarında hayata geçirilerek fayda sağlayan projeler" konusunda şunları söyledi:
"Ventilatörden entübasyon kabinine, siperlikten maskeye kadar; hızla tasarladık, ürettik, dağıttık… Bunlar üretim deneyimimiz olan ürünler de değildi. Yaptıklarımız hem ülkemizde hem de uluslararası platformlarda takdirle karşılandı. Ama daha önemlisi, 'istersek yapabiliriz' duygusunu pekiştirerek, zor zamanlarda bizlere de topluma da moral oldu, umut verdi. En başta, üretim tesislerimiz kesintisiz olarak veya kısa süreli kesintilerden sonra üretime devam ettiler. Banka şubelerimiz, bayilerimiz, istasyonlarımız, mağazalarımız, depolarımız her türlü sağlık tedbirini almak suretiyle faaliyetlerini sürdürerek halkın ihtiyacına cevap verdiler, ülke ekonomisine destek oldular. Büyük bir ekosistemin tam merkezindeyiz. 10 bin civarında bayimiz ve servisimiz, yüzlerce tedarikçimiz var. Onların sorumluluğunu da aynı şekilde hissediyoruz. Bu dönemde her birine, ihtiyaçları anında yanlarında olduğumuzu gösterdik. Gerektiğinde vade açtık, stoklarını yönetmelerine yardımcı olduk. Diğer yandan, şirketlerimiz tedarikçilerine olan yükümlülüklerini zamanında yerine getirdiler."
Levent Çakıroğlu, pandemi sürecinde büyük bir özveriyle çalışan sağlık çalışanlarına da teşekkür ederek "Toplumsal fayda konusunda en kıymetli hizmeti, hiç şüphesiz ki Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi'ndeki hekimlerimiz, hemşirelerimiz, sağlık ve idari personelimiz ve elbette iş yeri hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız sağladılar. Zorlu koşullarda fedakârca hizmet vermeye devam ediyorlar. Hepsiyle iftihar ediyoruz" dedi.
Pandeminin yarattığı zorunluluklar paralelinde dijitalleşmede çok kısa sürede önemli mesafe alındığını aktaran ve McKinsey'in hazırladığı bir rapora göre, tüketicilerin ve şirketlerin dijitalleşme alanında 5 yılda kat etmesi beklenen mesafeyi 8 haftada aldığına dikkat çeken Çakıroğlu, online satışların katlanarak büyüdüğünü, toplu taşıma yerine özel araç tercihlerinin arttığını; bisiklet ve scooter kiralama uygulamalarının hızla büyüdüğünü söyledi.
"Evler aynı zamanda ofis ve okul hâline geldi" diyen Levent Çakıroğlu, "Bu durum emlak piyasasını ve ev geliştirme sektörünü hareketlendirdi. Uzaktan sağlık hizmetleri de hızla büyüdü. Tiyatrolar, arşivlerindeki oyunları online izlemeye açtı. Müzelerimiz de sergilerini sanal ziyarete açtı. Hava yolu taşımacılığının pandemi öncesi seviyesine dönmesinin uzun süre alması bekleniyor" diye konuştu.
Pandeminin ekonomi ve dünya ticareti üzerindeki etkilerinin "son derece sarsıcı olduğunu" vurgulayan Çakıroğlu, şöyle devam etti:
"2020'ye girerken dünya ekonomisinin yüzde 3,3 büyümesi beklenirken, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en sert ekonomik daralmayı yaşıyoruz. 2020 sonu için küresel ölçekte yüzde 4,4 küçülme tahmini yapılıyor. Bu durum emtia fiyatlarına da tabiatıyla tesir etti. Bizi en çok etkileyen ise petrol fiyatlarındaki sert dalgalanmalar oldu. 2020'ye başlarken petrol fiyatlarının 2019 seviyelerine yakın seyrederek, 60 dolar civarında kalması bekleniyordu. Oysa talepteki ani daralma sebebiyle hızla 13 dolara kadar indi; WTI ise kısa süreli de olsa negatif fiyatla işlem gördü. Pandeminin başlarında yaşanan bu şokun 1929'daki Büyük Buhran'la karşılaştırması yapıldı; yine böyle bir sürece girilmesinden endişe edildi. Ancak bu defa devletler hızlı hareket ettiler; salgının etkilerini gidermek üzere kapsamlı mali destek paketlerini uygulamaya koydular. Bu mali desteklerin hacmi 12 trilyon dolara ulaştı; dünya ekonomisinin yüzde 14'üne tekabül ediyor. Bunun sonucunda ülkelerin bütçe açıklarının da milli gelire oranı hızla arttı. Genişlemeci maliye politikalarının yanı sıra, merkez bankaları da tahvil piyasalarından alım yaparak devasa boyutlarda parasal genişlemeye gittiler. 2020'de FED, ECB, Japon ve Çin merkez bankalarının toplam bilanço büyüklüğü 8 trilyon dolarlık artışla 27 trilyon dolara ulaştı. Diğer yandan devletler stratejik gördükleri şirketleri de ayrıca desteklediler."
Levent Çakıroğlu, faizlerin küresel ölçekte düşük seviyelerde bulunduğuna dikkat çekerken yaklaşık 18 trilyon dolarlık tahvilin negatif faizlerle işlem gördüğüne değindi. Çakıroğlu, "Salgınla birlikte merkez bankalarının faizleri daha da düşürmeleri ve likiditeyi neredeyse sınırsız bir şekilde artırmaları, sıfır faiz ortamının artık kalıcı hâle gelebileceği değerlendirmelerine yol açtı. Dünyadaki sağlıksız büyüme görünümü nedeniyle, faizlerin uzun süre normal sayılan seviyelere yükselemeyeceği beklentisi oluştu" dedi.
Pandeminin tedarik zinciri üzerindeki sarsıcı etkileri sebebiyle şirketlerin tedarik zinciri mimarilerini de yeniden tasarlamak zorunda kaldığına dikkat çeken Levent Çakıroğlu, bu çerçevede, devletlerin de stratejik sektörlerdeki üretimi kendi ülkelerine kaydırma doğrultusunda aktif pozisyon almaya başladıklarını, yeni bölgesel iş birlikleri oluştuğunu söyledi.
"Avrupa Birliği, bir süredir stratejik otonomi konusunu tartışıyor" diyen Çakıroğlu, üye ülkelerde bu kavramın tanımına yönelik fikir birliği olmadığına ve konunun ticari olduğu kadar güvenlik boyutunun da bulunduğuna dikkat çekti. Çakıroğlu, "AB Komisyonu hâlihazırda sınırda karbon vergisinden, yabancı sermayenin belli sektörlerdeki yatırımlarını izlemeye kadar ciddi önlemlerin devreye alınmasına öncülük ediyor; ilaç sanayisi ve pil ham maddeleri gibi alanlarda tedarik bağımsızlığına vurgu yapıyor" dedi.
15 Kasım'da Çin, Japonya ve Güney Kore arasında imzalanan 'son dönemlerin en önemli bölgesel ticaret anlaşmasına' da değinen Levent Çakıroğlu, söz konusu anlaşmanın dünya ekonomisine 2030 itibarıyla yılda yaklaşık 200 milyar dolar ilave büyüme etkisi yapmasının beklendiğinin altını çizdi.
Levent Çakıroğlu konuşmasında pandemi sürecindeki önceliklerinden birinin de Topluluk şirketlerinin sağlığı olduğunu söyleyerek bilançoların her zaman disiplinli bir şekilde yönetildiğine dikkat çekti. Nakit akışı yönetimine verilen önemden de bahsederek, gerek 2018 yılındaki kur şokunda gerekse de 2020'de yaşanılan krizde hazırlıklı olmanın rahatlığını yaşadıklarını söyledi. Pandemi sürecinin başarıyla yönetildiğine dikkat çeken Çakıroğlu, "Bunda kararlılıkla uyguladığımız dönüşüm vizyonu ve bu vizyonu destekleyen dijital dönüşüm, inovasyon, kurum içi girişimcilik, sıfır bazlı bütçeleme ve çevik yönetim gibi çok önemli inisiyatiflerimizin büyük katkısı olduğuna inanıyorum" dedi.
Çakıroğlu, konuşmasının devamında ise bu sürecin katkılarından bahsetti:
"Her şeyden önce açık fikirlilikle dünyadaki gelişmeleri izliyoruz. Değişmekten korkmuyoruz; kendimize güveniyoruz. Pandemi sürecinde de teknoloji alt yapımız sayesinde hızla uzaktan çalışmaya geçebildik. Hatta çağrı merkezlerimizde çalışan arkadaşlarımız evlerinden hizmet verdiler. Ayrıca dijital dönüşüm projelerinin sağladığı verimlilik kârlılıklarımıza olumlu yansıdı. Dijital dönüşümden en önemli beklentilerimizden biri, veriye dayalı karar verme disiplinini iş yapış kültürümüzün ayrılmaz parçası hâline getirmek... Öyle de yaptık. Gerek sağlığımızı korumak için gerekse piyasalardaki gelişimi anlamak için Ülkemizdeki ve dünyadaki verileri en iyi şekilde değerlendirdik, karar verdik ve hızla harekete geçtik. Çevik takımlarımız dinamikleri izleyerek ülkemizde değişen ihtiyaçlara hızla cevap verdiler. Yenilikçi projelerimize de cesaretle devam ettik."
Çakıroğlu, "sıfır bazlı bütçeleme" ile elde edilen sonuçların çarpıcı olduğunu vurgulayarak bu anlayışın tüm süreçlerin baştan sona sorgulanmasına, iş yapış tarzının gözden geçirilmesine ve hatta iş modellerinin yeniden tasarlanmasına varıncaya kadar önemli bir dönüşüm yarattığına dikkat çekti.
Yapılan 450 çalıştayda 2 bin 500'den fazla yeni verimlilik fikri geliştirildiğini, bu sayede bu alandaki hedefin yüzde 95'ine ulaşılacağını aktaran ve "Bu müthiş bir performans" diyen Çakıroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Rakamlar işin parasal boyutunu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca daha az kaynak kullandıkça çevresel etkimizi de azaltıyoruz. Ancak, en az o kadar önemli diğer bir konu ise amaçladığımız kültür dönüşümüne hizmet etmesi. Artık tüm kaynak kullanımına farklı bir gözle ve zihinle bakıyoruz. İş modellerimizi sorguluyoruz ve dönüştürüyoruz. Şimdi 3. faza geçiyoruz. İki yıl boyunca farklı şirketlerimizde tespit ettiğimiz en iyi uygulamaları, temel harcama kategorileri özelinde oluşturacağımız uzmanlık grupları aracılığıyla Topluluk geneline yaygınlaştıracağız. Bu sayede Topluluğumuzda iş birliklerini geliştirmeyi ve sürekli verimlilik artışı hedefimizi desteklemeyi amaçlıyoruz."
Koç Topluluğu'nun küresel genişleme vizyonu doğrultusunda yurt dışı yatırım faaliyetlerini sürdürdüğünü anlatan Çakıroğlu, Arçelik'in, Hitachi'nin Japonya dışındaki ev aletleri işini çoğunluk hissedarı olacak şekilde satın aldığını hatırlattı. Çakıroğlu, Arçelik'in yüzde 60 hisseye sahip olacağı yeni ortaklıkta, Tayland ve Çin'deki üretim tesislerine ilave olarak, bölge ülkelerindeki satış pazarlama şirketlerinin yönetimini de üstleneceğini hatırlattı. Bölgenin potansiyeli sebebiyle Asya Pasifik'teki büyüme stratejisine uygun olarak daha önce Tayland'da üretim tesisi kurulduğunu hatırlatan Çakıroğlu, yaklaşık 1 milyar dolar cirosu bulunan bu yeni satın alma işlemiyle birlikte çok stratejik bir adım atıldığını sözlerine ekledi. Çakıroğlu, "Coğrafi yaygınlığımızla birlikte kültürel zenginliğimiz de artıyor" dedi.
Levent Çakıroğlu konuşmasında, topluluk içinde yürütülen 'çevik dönüşüm' çalışmalarına da değindi. "Pandemi sürecinde toplumsal fayda yaratan projelerin çevik takımlarca, çevik yönetim modeliyle gerçekleştiğini" anlatan Çakıroğlu, "çevik modelin temel taşlarından birinin de Çevik Koçlar (Agile Coach) olduğunu" söyledi. Çakıroğlu, bir yandan bu yetkinliğe sahip çalışanları kazanmaya çalışırken, diğer yandan topluluk içinde 'Çevik Koçlar' yetiştirildiğini aktardı. Dünyada bir ilki gerçekleştirerek Harvard Business School ile iş birliğinde "Çevik Akademi"nin tasarlandığını aktaran Çakıroğlu, bu akademide 'Çevik Koçlar' ve uzmanlar yetiştirileceğini, yöneticilere 'çevik yönetim modeli' eğitimleri verileceğini söyledi.
"Açık fikirlilikle dünyadaki gelişmeleri izliyoruz. Değişmekten korkmuyoruz; kendimize güveniyoruz" diyen Çakıroğlu, Koç Topluluğu'nun farklı senaryolar için her an hazır olduğunu vurguladı.
Konuşmasında esnek çalışma konusuna da değinen Çakıroğlu, pandemiyle birlikte hızla uzaktan çalışmaya hızla geçildiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Bu dönemde elde edilen tecrübelerimiz ışığında, geleceğin esnek çalışma modellerine yönelik çalışmalarımızı olgunlaştırarak devreye alıyoruz. Uzaktan çalışma modeli 35 bin ofis çalışanı arkadaşımız için kalıcı bir uygulama haline geliyor. Uzaktan/esnek çalışma, çalışanların yolda geçen zamanlarını ortadan kaldırıyor. Ofis alanı, personel servisi kapasitesi gibi ihtiyaçlar azalıyor. Hem çalışan tatminini hem de verimliliği artıracak büyük bir potansiyel var."
'Sıfır bazlı bütçeleme' bakış açısıyla fonksiyonlar arası kaynak dağılımı ve işgücü ihtiyacının taze bir zihinle gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Çakıroğlu "stratejik işgücü dönüşümü" konusuna da değindi. Koçtaş'ta gerçekleştirilen öncü projede sağlanan faydalar göz önüne alınarak uygulamanın 2021'de toplulukta yaygınlaştırılacağını kaydeden Çakıroğlu, "Uzaktan/esnek çalışma modelinin getirdiği avantajlardan biri de, dünyanın farklı ülkelerinden ihtiyaç duyulan yetkinlikte profesyonellerle çalışmaya imkân vermesi" dedi.
Çakıroğlu, uzaktan çalışmanın, liderlerin yetkinlikleri konusunda da farklılıklar gerektireceğinin altını çizerek,"Bu ekipleri yöneten liderlerin, çalışanların birbirleriyle ve şirketleriyle bağlarını kurabilen, organizasyon yetenekleri güçlü kişiler olmaları bekleniyor" görüşünü dile getirdi.
Forbes Dergisi'nin yayınladığı "Dünyanın En İyi İşverenleri" araştırması listesinde Koç Topluluğu'nun yine Türkiye'nin ilk sırasında yer aldığını söyleyen Levent Çakıroğlu, çalışan bağlılığındaki yükselişe de değindi. Çakıroğlu, ofis ve saha çalışanlarının bağlılık skorları arasındaki farkın kapandığını da aktarırken, "Önümüzdeki dönemde çalışan deneyimi alanındaki odağımızı koruyarak çalışma arkadaşlarımızın ve ailelerinin deneyimini iyileştirmeye devam edeceğiz" dedi.
Sürdürülebilirlik konusunu iş modelinin bir parçası haline getirerek fırsatlar yaratılabileceğini söyleyen Levent Çakıroğlu, dünya ülkelerinin konuya yaklaşımını da şu sözlerle hatırlattı:
"2015'teki Paris Zirvesi iklim değişikliğiyle mücadelede bir umut ışığı yaksa da, Başkan Trump'ın Kyoto Protokolü'nden çekilme kararı büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu. Son birkaç aydır bu karamsar hava hızla değişiyor. Çin 2060, Japonya ve Güney Kore 2050 yılında karbon nötr olacaklarını, yani net sıfır emisyon seviyesine geleceklerini, ilan ettiler." Küresel emisyonun yüzde 25'ini üreten Çin'in bu taahhüdünün küresel iklim politikası açısından da dönüştürücü etki yapacağına dikkat çeken Çakıroğlu, 12 Aralık'ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'nin odağının yine ülkelerin emisyon azaltma hedefleri olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Biz de Koç Holding olarak 2050 yılında 'net sıfır karbon hedefinin desteklenmesini' içeren Ortak Bildiri'nin imzacısı olduk ve bu çerçevede (karbon ayak izimizin azaltılmasına yönelik olarak) çalışmalara başladık. Gururla ifade etmek isterim ki, Arçelik bu yıl karbon nötr seviyesine ulaştı. Ayrıca Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi'nde de sektöründeki lider konumunu devam ettiriyor. Bir diğer gurur verici gelişme de Ford Otosan'da yaşandı. Ford Trucks, Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği ile ortak bildiriye imza atarak 2040 yılına kadar sıfır emisyon hedefini açıkladı. Aslında bu olumlu gelişmelerin öncüsü Avrupa Birliği'nin geçen yılın sonunda Yeşil Mutabakat ile 2050 yılında karbon nötr olacağını duyurması oldu."
Avrupa Birliği'nin iklim değişikliğiyle mücadelesinin merkezine koyduğu Yeşil Mutabakat'ın esas itibarıyla üye devletlerin dijital dönüşümünü hızlandıracak, rekabetçi üstünlük kazanmalarını sağlayacak ve istihdamı artıracak bir ekonomik büyüme modeli olduğunu vurgulayan Levent Çakıroğlu, mutabakatın sadece kıta ekonomisine değil uluslararası ticarete de yeni bir boyut getirmesinin beklendiğini ve bu nedenle de dış ticaretinin yüzde 50'sini Avrupa Birliği ile gerçekleştiren Türkiye ve dolayısıyla Koç Topluluğu için büyük önem taşıdığını söyledi. Çakıroğlu, "Bu doğrultuda Dünya Ekonomik Forumu bünyesinde oluşturulan ve 30 küresel firmanın davet edildiği CEO Eylem Grubu'na dâhil olduk. Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerdeki şirketlerin de fonlama mekanizmalarından yararlanması ve bu şirketlerin değerlendirilmesinde sürdürülebilirlik performansının dikkate alınmasını önerdik. Her iki önerimiz de WEF'in Ortak Bildirisine dâhil edildi" ifadelerini kullandı.
Çakıroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"Sınırda karbon vergisi Yeşil Mutabakat'ın en önemli başlıklarından biri ve Avrupa Birliği ülkelerinin ithal ettikleri ürünlerin içeriğindeki karbon emisyonu üzerinden alınacak. Halen pek çok bilinmeyen var. 2021 Haziran ayında Avrupa Komisyonu'na sunulması ve 2022'de uygulamaya başlanması bekleniyor. Yeşil Mutabakat tedarik zincirinde de önemli değişiklikleri tetikleme potansiyeline sahip. Üreticiler, ürettiği ürünün bünyesine giren bileşenlerin karbon ayak izini azaltmak için, bu konuda en cazip tedarikçiye yönelmek zorunda kalacaklar. Zira karbon vergisi, bazı sektörlerde önemli bir maliyet kalemi haline gelebilir. Buna bağlı olarak, bu konuda hızla hareket ederek rekabetçi avantaj sağlamak da mümkün. Bu konudaki çalışmalarımızı Karbon Dönüşümü başlığı altında yeni bir inisiyatif olarak yöneteceğiz. Halihazırda Avrupa Birliği emisyon azaltımı konusunda önceki taahhütlerinin de ötesinde başarı sağladı. Bunda yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımların payı büyük."
"Geçen yıl öne çıkan konulardan biri paydaş kapitalizmi ve bu kapsamda ESG yani şirketlerin çevresel, toplumsal ve yönetişim konularındaki performanslarıydı" diyen Levent Çakıroğlu, tüketici ve yatırımcıların bu başlıklar çerçevesinde şirketlerden beklentilerinin giderek arttığının altını çizdi. Regülasyonların ESG performansının raporlanması konusunda yeni yükümlülükler getirdiğini hatırlatarak, "İtibarımızla ilgili sorumluluğumuz her türlü iş hedefimizin üzerindedir" diyen Levent Çakıroğlu, "Koç Topluluğu'nun güçlü itibarının, tüketicilerin ve yatırımcıların tercihlerinde büyük rol oynadığını ve genç yetenekleri kazanmada etkili olduğunu" dile getirdi. Çakıroğlu, şöyle devma etti:
"Özellikle 35 yaş altı kuşak, markalardan toplumsal ve çevresel konularda daha aktif olmalarını bekliyor. Bu nedenle de markalarımızı yarınlara daha güçlü taşıyabilmemizin yolu, bu konudaki standartları aynı diğer kültürel dönüşüm projelerimizde olduğu gibi iş yapış şekillerimize ve kültürümüze entegre etmekten geçiyor. Purpose – yani amaç – günümüzde kurumların kendilerini tanımladıkları kimlikleri haline geldi. Birçok marka günümüzde varlık amacını henüz tarif etmeye çalışırken, biz kurucumuz Vehbi Koç'un 'Ülkem varsa ben de varım' diyerek başlattığı bir marka hikâyesine zaten sahibiz. Vehbi Bey'in 'refah' kavramını yaşadığımız ülke ve tüm paydaşlarımızla 'kader birliği' perspektifiyle tanımlaması, zamanının ötesinde bir vizyonun göstergesidir. Amaçlarını tanımlamayı başaran, bu amacı markalarının özünde yaşatan ve iletişimlerini bunun üzerinden başarıyla yürüten şirketlere sahip olduğumuz için gururluyuz."
Pandemi sürecinde kriz yönetiminin önemine değinirken şirketler arasındaki uçurumun bu dönemdeki performanslarına bağlı olarak daha da açılacağına dikkat çeken Levent Çakıroğlu, "Ülkelerin destek programları sebebiyle işsizlik henüz istatistiklere tam olarak yansımadı. Önümüzdeki dönemde küresel seviyede bu gerçekle yüzleşeceğiz" dedi. Pandeminin var olan eşitsizlikleri daha derinleştireceğini, özellikle uzaktan eğitim döneminde internet erişimi olmayan çocukların bu durumdan olumsuz etkilendiğini vurgulayan Çakıroğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"Pandemi yaşamın ne kadar da pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdi. Birçok şeyi sorguladık. Yaşam tarzımızı, ilişkilerimizi… Bütün dünyanın ve insanlığın aslında ne kadar da birbirine bağlı ve iç içe olduğunu fark ettik. Problemlerin çözümünde bilimin vazgeçilmez olduğunu, en güvenilir kaynak olduğunu bir kez daha gördük. Aynı zamanda zor dönemlerde paylaşmanın, dayanışmanın en güzel örneklerini gördük. Ve her şeye rağmen umudu kaybetmemek için çok geçerli sebeplerimiz olduğunu bu vesileyle bir kez daha hissettik. Umudumuzu daima koruyacağız, iyileşeceğiz!"
© Tüm hakları saklıdır.