Almanya'da nükleer enerjiden yenilenebilir çevre dostu enerjilere geçiş sürecinde rüzgâr ve güneşe dayalı pek çok tesis kurulmasına rağmen fosil enerji kaynakları tam bir rönesans yaşıyor. Çevrecilerin iklimin en büyük düşmanı diye nitelendirdiği linyit kömürü de yükselişini sürdürüyor. Enerji Bilançoları Çalışma Grubu’nun verilerine göre geçen yıl linyitle çalışan santrallerde yaklaşık 162 milyar kilowatt saatlik elektrik üretildi. Bu, eski Doğu Almanya’daki pek çok köhnemiş santralin faaliyette olduğu 1990 yılından bu yana kaydedilen en yüksek rakam. Linyit kömürünün şu an enerji üretimindeki payı yüzde 26. Ren-Vestfalya Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü, Çevre ve Kaynaklar Birimi Yöneticisi Manuel Froendel nükleer enerjiyi terk etme kararının ardından bu durumun şaşırtıcı olmadığını belirtiyor:
“Aynı anda her şeyi terk edemeyiz. Nükleer enerjiden vazgeçip, aynı zamanda linyit kömürüne sırt çevirip güvenli ve fiyatı uygun elektrik üretimi talep edemeyiz. Linyitin maliyeti oldukça düşük ve Almanya’da çok çeşitli şekillerde bulunabiliyor. Bu nedenle bu imkândan da vazgeçmemeliyiz.”
'Maliyeti çok daha düşük'
Kömürden elde edilen elektriğin payındaki artış, eskiden nükleer santrallerin sırtlandığı temel yükü üstlenmiş olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca linyit, büyük enerji şirketlerinin bilançolarında maliyette belirgin avantajlar sağlıyor. Ren-Vestfalya Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden Froendel, doğalgaza kıyasla linyitin maliyetinin çok daha düşük olduğunu vurguluyor:
“Yakıt olarak doğalgazın maliyeti çok yüksek. Bunu görmek gerek. Doğalgaz santralleri, ancak elektriğe talebin, dolayısıyla elektrik fiyatlarının yüksek olduğu durumlarda anlamlı. Talebin ve fiyatların düşük olduğu dönemlerde hiçbir işletmeci doğalgaz santralini çalıştırmayacaktır. Çünkü zarar eder.”
Komşu Hollanda’da elektrik üretiminin yaklaşık yarısı doğalgaza dayanıyor. Ancak pek çok Hollandalı daha ucuz olması nedeniyle Almanya’dan gelen kömür kaynaklı elektriği tercih ediyor.
'Hedefi tutturmak zor'
Almanya’nın hedefi, iklime zararlı gaz salınımını 2020 yılına kadar 1990’daki seviyenin yüzde 40 oranında altına düşürmek. Ancak uzmanlar bu hedefe ulaşmanın neredeyse imkansız olduğu görüşünde. Bunda, linyitin yanında taşkömürü kullanımının da giderek artması rol oynuyor. Geçen yıl taş kömürünün elektrik üretimindeki payı neredeyse yüzde 20’ye ulaştı. Manuel Froendel bu durumda pek bir değişiklik olmayacağı görüşünde:
“Taş kömürü ile çalışan santrallerden vazgeçmemiz de mümkün değil. Şu an gerçi brüt elektrik tüketiminde yenilenebilir enerjilerin payı yüzde 25. Ama yüzde 100’lük oranın da çok uzağındayız. Yenilenebilir enerji payını güçlü bir şekilde artırsak, çok daha fazla yatırım yapsak bile, rüzgâr ve güneş enerjisindeki belirsizliklerden kaynaklanan fiyat dalgalanmaları nedeniyle daha uzun süre eskisi gibi geleneksel santrallere bağımlı olacağız; fiyatı dünya piyasalarında düşük kalmaya devam ettiği sürece taş kömürü de buna dahil.”