1 Mart itibariyle başlayacak yeni uygulamayla birlikte şehirlerin Covid-19 vaka sayıları haftalık olarak paylaşılacak.
Yüz bin nüfusta 10'un altında vaka görülen iller 'düşük riskli', 11-35 arası vaka görülen iller 'orta riskli', 36-100 arası vaka görülen iller 'yüksek riskli' ve 100'ün üstünde vaka görülen iller 'çok yüksek riskli' olarak değerlendirilecek.
İller haritada düşük riskten çok yüksek riske doğru; mavi, sarı, turuncu ve kırmızı renkleriyle gösterilecek.
Şehirler özelinde alınan tedbir kararları, il pandemi kurullarınca iki haftada bir gözden geçirilecek.
Eğer bir il mavi kategoride ise restoranların açılması, hafta sonu ve hafta içi kısıtlamaların kaldırılması mümkün olabilecek.
BBC Türkçe'ye konuşan sağlık meslek örgütü temsilcileri, her şehirde farklı vaka sayıları ve yayılım hızı görüldüğü düşünüldüğünde, alınacak önlemlerin de bölgesel olarak belirlenecek olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor.
Ancak sağlıkçılar, mevcut il pandemi kurullarının salgını durduracak şekilde etkili kararlar alma konusunda yetersiz kalabileceğini düşünüyor.
Valilik bünyesinde çalışan il hıfzıssıhha kurullarının bugüne dek 'merkezden' alınan kararları onaylamaktan başka bir işlev sergilemediğini savunan bağımsız meslek örgütleri; pandemi kurullarının yapısı çeşitli meslek örgütlerini, sendikaları ve yerel yönetimleri de bünyesine dahil edecek şekilde genişlemedikçe salgına karşı etkili kararların alınamayacağını belirtiyor.
'Onay makamı olarak çalışıyorlar'
BBC Türkçe'ye konuşan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Covid-19'a karşı her şehirde farklı tedbirlerin uygulanmasının 'olumlu' bir gelişme olduğunu düşünüyor.
Ancak şehirlerdeki tedbirleri belirleyecek olan il hıfzıssıhha kurullarının şu ana dek sadece İçişleri Bakanlığı'ndan gönderilen genelgeleri onay makamı gibi çalıştığını, yerele özgü veri tabanlı bir değerlendirme yapma olanakları olmadığını kaydediyor.
Toplum sağlığını korumak için ihtiyaç duyulan verileri paylaşmaktan geri duran Sağlık Bakanlığı'nın, TTB'yi de il pandemi kurullarındaki karar alma mekanizmasının dışında tuttuğunu söylüyor:
"İl hıfzıssıhha kurulları içerisinde bir serbest hekim yer almak zorunda. Bu hekimin aslında o bölgedeki tabip odası tarafından belirlenmesi gerekir ama ne yazık ki pek çok ilde iktidara yakın bir hekim seçiliyor. Salgınla ilgisi olmayan, bambaşka bir alandan hekim o kurulda yer alabiliyor ve epidemiyolojik bir değerlendirme yapabilme eğitimi olmadığı için anlamlı da olmuyor.
"Bu sistem içerisinde esnafın yaşadığı sıkıntıları, okullarla ilgili sıkıntıları gözetmek gerekiyor ve bunların bağımsız bir değerlendirme heyeti tarafından ele alınması gerekiyor. Bağımsız olmadığında yereldeki kimi çıkar çatışmalarıyla, belki esnafı memnun etmek adına, vakalar yükselirken açılma kararı verilebilir. Bu da aslında o ildeki insanların yaşam hakkı ihlaline kadar gidebilir."
"Sağlık Bakanlığı hala bir sır perdesi arkasından verileri açıklıyor"
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şube'de görevli Fadime Kavak da benzer soruna işaret ederek, İstanbul'da oluşturulan il pandemi kurulunda yer alma taleplerinin kabul edilmediğini söylüyor.
Kavak, "Biliyoruz ki Sağlık Bakanlığı hala bir sır perdesi arkasından verileri açıklıyor. Aklımızdaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak ve yerelde alınacak kararlarda etkili olabilmek için bu pandemi kurularında bizim gibi iktidardan bağımsız meslek örgütleri ve sendikaların yer almasını istiyoruz. Ancak o kurulda İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nün belirlediği isimler yer alıyor. Bizler dahil edilmiyoruz" diyor.
Demokratik katılıma vurgu
Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç da pandemi başladığından bu yana Ankara'da kurulan il pandemi kuruluna katılabilmek için Sağlık Bakanlığı, Valilik ve İl Sağlık Müdürlüğüne yazılı olarak katılım talebi ilettiklerini ancak kabul edilmediğini ifade ediyor.
Karakoç, illerde Valilik bünyesinde kurulan il pandemi kurullarına genellikle il sağlık müdürlüklerinin ve bazen halk sağlığı uzmanlarının dahil edildiğini; ancak yerel yönetimlerin, demokratik kitle örgütlerinin ve sağlık meslek örgütlerinin dışarıda tutulduğunu belirtiyor:
"Covid-19 sadece sağlığımızı değil bütün değil tüm toplumsal yaşantımızı etkiliyor. Dolayısıyla toplumun her kesiminin il pandemi kuruluna katılıp ortak karar alması gerekiyor. Yereldeki esnaf ve zanaatkarların, yerel yönetimlerin, muhtarların, sağlıkçıların ve eğitimcilerin aktif katılımı gerekiyor."
Karakoç, yerelde karar alma sürecini yönetirken demokratik katılım sağlanmadıkça alınacak kararların etkili olamayacağını belirtiyor:
"Sürecin başından beri biliyoruz ki alınan kararlar tepeden, merkezi şekilde alındı. İç İşleri Bakanlığı'nın kararları bu pandemi kurullarına zorla onaylatmaya çalışıldı. Birçok ilde sağlık emekçileri, bu kararlara şerh düştükleri için pandemi kurullarından çıkarıldı."
"Örneğin başlarda İzmir Tabip Odası başlarda İzmir il pandemi kurulunda yer alıyordu. Ama o kurulun işleyişi de fonksiyonel olmadı çünkü arkadaşlarımıza merkezden iletilen kararları dayatmaya çalıştılar. Onlar da imza atmayı reddederek, alınan kararlara şerh düştü."
'Tedbirleri gevşetmek için henüz erken'
Hekimler, şehirler özelinde olsa dahi tedbirleri gevşetmek için henüz erken olduğunu belirtiyor.
Fincancı, Türkiye'de hala salgına ilişkin pek çok bilinmeyen olduğunu söyleyerek şöyle açıklıyor:
"An itibarıyla vaka sayılarında genel olarak bir düşüş yok. Evet bazı bölgelerde diğerlerine göre daha az vaka var ancak genel olarak baktığımızda bir artışın olduğunu bile söyleyebiliriz. Bu koşullarda kademeli açılmanın sakıncalı olacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor."
"Bölgesel veriler dahi olsa herhangi bir tedbiri geri çekmek konusunda çok özenli davranmak gerekiyor. Çünkü virüs mutasyon geçiriyor ve Sağlık Bakanlığı, nerede hangi mutasyon görüldüğüne dair verileri paylaşılmıyor. Oysa bir bölgede hangi varyant görülüyorsa, buna göre önlem almak gerekiyor. Virüsün varyantlarına göre hem yayılım hızı hem de hastalığın geçirilme biçimi farklılık gösteriyor."
"İl verileri tutarlı değil"
BBC Türkçe'ye konuşan TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Nasır Nesanır da tedbirlerde gevşemeye gidilebilmesi için salgına ilişkin daha fazla verinin paylaşılması gerektiğini düşünüyor.
Nesanır'a göre şehirler özelinde tedbirlerin gevşetilebilmesi için sadece pozitif vaka sayıları değil, bu vakaların yaşı, cinsiyeti ve kronik hastalık durumunun da bilinmesi gerekiyor:
"İllerin test ve pozitiflik oranını, yoğun bakım doluluk oranlarını ve serviste yatan hasta sayılarını bilmemiz gerekiyor. Herhangi bir açılmaya gitmemiz için, bu verilerin elektronik ortamda bütün yurttaşların ulaşabileceği bir şekilde paylaşılması gerekiyor."
"Filyasyon raporlarının teferruatlı bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Filyasyon raporları virüsün yayılmasının kaynağını ortaya koyuyor.Virüs fabrikada mı yoksa evde mi bulaşmış, yoksa başka bir şehirden mi gelmiş? Mevcut tedbirleri gevşetmeyi düşünüyoruz ama bunlarla ilgili bir veriye de hâkim değiliz.
"Karadeniz'de vakaların yüksek görülme sebebi nedir? Bu illerde çok fazla mı test yapıldı, cenaze ritüelleri daha mı farklı yapılıyor yoksa mutant virüsler mi etkili oldu? Ya da Doğu ve Güneydoğu illerinde 100 bin nüfusa düşen vaka sayısı çok düşük gözüküyor ancak bu illerde henüz aşılama oranı da çok düşük. Bu gibi unsurları bilmeden herhangi bir karar almak çok zor."
Nesanır ayrıca bakanlığın şehirlere ilişkin açıkladığı verilerde halihazırda tutarsızlık olduğunu, "8-14 Şubat tarihleri arasında açıklanan il verilerini topladığımızda toplam 48 bin 231 vaka olduğu görülüyor. Ancak yine bakanlığın o tarihler için Türkiye genelinde açıkladığı vaka sayısı toplam 54 bin 727. Aradaki 6 bin 500 kişi nerede?" sözleriyle ifade ediyor.