Gündem

Köşe yazarları İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nın gözaltına alınmasını nasıl yorumladı?

20 Mart 2025 07:09

Güncelleme: 20 Mart 2025 08:48

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "yolsuzluk" ve "terör" suçlarından başlattığı iki ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alındı. İmamoğlu ile birlikte "yolsuzluk" suçlamasıyla başlatılan soruşturmada, aralarında Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile İBB yöneticilerinin de olduğu 100 kişi, "kent uzlaşısı" nedeniyle terör suçundan başlatılan soruşturmada da aralarında Şişli Belediye Başkanı Resul Ekrem Şahan, İBB Genel Sekreteri Mahir Polat'ın da olduğu 6 kişi gözaltına alındı. Peki köşe yazarları İBB'ye operasyon ve İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını nasıl yorumladı:

Saygı Öztürk: İmamoğlu'nun yerine belediyeye kayyum atanır mı?

Sözcü yazarı Saygı Öztürk:

"İmamoğlu'nun yerine kayyum atanması ancak “terör bağlantısı” iddiası üzerine yapılabilir. Darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Belediye Kanununda değişiklik yapıldı, buna göre terörle iltisaklı olduğu belirlenen ya da bu yönde soruşturma kapsamında açığa alınan başkanın yerine, kayyum atanıyor. Büyükşehir ve illerde kayyum olarak il valisi, ilçelerde ise kaymakam ya da vali yardımcısı görevlendiriliyor.

İmamoğlu'nun yerine kayyum atanır mı? Bu soruşturma sonucu belli olur. Eğer, bir tutuklanma olursa, İçişleri Bakanlığı aynı gün kayyum atayabilir. Yani, sıkıntılı bir süreç yaşanıyor.

Belediye Meclisi üyeleri arasından başkan seçilmek istenmesi halinde, CHP'li bir üye oy çokluğu nedeniyle seçilir. İktidarın amacı İstanbul'u CHP'li başkandan kurtarmak olduğuna göre bu pek mümkün gözükmüyor. Yani illa da kayyum atanmalı!"

Abdulkadir Selvi: İmamoğlu operasyonunun siyasi sonuçları

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi:

"İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi ve gözaltı kararının hem hukuki hem de siyasi sonuçları olacak.

1 İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı.

2 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na kayyum atanması.

3 CHP Genel Başkanlığı.

4 CHP'nin cumhurbaşkanı adayı.

Siyasette yeni bir gerçeklik var. Ekrem İmamoğlu, diplomasıyla ilgili karar yargı tarafından iptal edilmediği sürece cumhurbaşkanı adayı olamaz. Gözaltına alınmasına neden olan Kent Uzlaşısı ve ihaleye fesat karıştırma iddialarıyla ilgili yargı süreçlerinin sonuçları ise siyasi güç dengelerini kökten değiştirecek bir etkiye sahip olacak."

Ahmet Hakan: Algı öyle diye yargı işini yapmayacak mı?

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan:

"İmamoğlu operasyonu, siyasi operasyon olarak algılanıyor. Bu iktidar açısından tehlikeli” dendiğinde... Bazıları haklı olarak şunları söylüyorlar: Ne yani? Böyle bir algı ortaya çıkacak diye... Yargı işini yapmasın mı? Yolsuzluğun üzerine gitmesin mi?Terör bağlantılarının üzerine gitmesin mi? Bazıları dokunulmaz mı olsun?Hayır. Hayır. Hayır. Mesele bu değil. Mesele şu: İktidar, ortaya çıkan bu algıyla mücadele etmenin yollarını bulsun. Bunun ne kadar zor olduğunun farkında olarak söylüyorum bunu."

Can Coşkun: Eskisi gibi olmayacak

Korkusuz yazarı Can Coşkun:

"Yeni Türkiye bugünden sonra atlayabileceği yeni bir eşik bırakmadı. Siyaset ve yargının betimlediği girift konjonktür, yeni çizgisini resmi olarak çekmiş görünüyor. FETÖ'nün kumpas operasyonlarında da 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da devlet katında bir çizgi çekildiği görülmüştü. Çizgi bazen dolambaçlı bir patikayı andırsa da kimin üzerini çizeceği hususunda hep hesaplı ilerlendi. Üzeri çizilenler olduğu kadar çizginin içinde ve dışında kalanlar da büyük resmin belirleyicileri oldu. Bu kez 'Yeni Türkiye' olarak anlatılan yeni rejim ve/veya sistem, ilk kez bu kadar kapsamlı bir biçimde sac ayaklarını uzatıyor. 2018'den düne dek siyasette olan biten her şeyin fragman, yargıda görülenlerin ise reklam arası olduğu anlaşılıyor. İmamoğlu'na ve çevresine dönük başlayan soruşturmalarla işin finaline gelindi. Yeni konjonktürde roller dağıtıldı, film gösterime girdi. Şimdi ne olacağını da izleyenlerin bu filmden anladığı seviye belirleyecek. Çünkü filmi izleyenler, kabul etseler de etmeseler de asıl belirleyici."

Emin Çölaşan: Nasıl olsa balık hafızalı toplumdan dişe dokunur tepkiler gelmeyecek, her şey kısa sürede unutulacak

Sözcü yazarı Emin Çölaşan:

"Sevgili okurlarım memleketin her açıdan nerelere doğru sürüklendiğini hep birlikte izlemeyi sürdürüyoruz. Burada bir husus özellikle ön plana çıkıyor ki çok önemlidir: AKP-MHP koalisyonu memleketi yönetme işinin üstesinden gelemedi. Kurdukları baskı düzeni bile ellerinden sabun gibi kayıp gitti. Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar... İpin ucunu ellerinden iyice kaçırdılar. Korkuyorlar. Şimdi önlerindeki en önemli boy hedefi İstanbul Büyükşehir Belediyesi... Altın yumurtlayan tavuk! Oraya kendi adamlarından bir kayyum atayıp işi bitirecekler. Orasını da ele geçirince görev tamam diyecekler! Nasıl olsa balık hafızalı toplumdan dişe dokunur tepkiler gelmeyecek, her şey kısa sürede unutulacak. Güvendikleri de bu zaten."

Naim Babüroğlu: Umudunuzu, sakın kaybetmeyin

Sözcü yazarı Naim Babüroğlu

"19 Mart 2025... İmamoğlu ve belediyedeki yakın çalışanları göz altına alınır. Türkiye'de uzlaşma ve istikrar, artık tümüyle yok olmuştur. 'Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun yönetim, cumhuriyet idaresidir' demişti Atatürk... Demişti ama, dinleyen olmadı... Ve, Türkiye artık Atatürk'ün bu tanımındaki Cumhuriyet Türkiyesi değildir. Tarih ulusların tarlasıdır. Ne ekerseniz, gelecekte onu biçersiniz... Fırtına ekerseniz, deprem biçersiniz... İdama mahkûm edildiğinde 39 yaşındaydı... Yokluklara, engellere ve nankörlüklere rağmen İstiklal Savaşı'nı zaferle sonuçlandırdı. Eğer, umudunu bir saniye bile yitirseydi, Türkiye olmayacaktı. Atatürk demek; umut, umut, umut demektir... Umudunuzu, sakın kaybetmeyin..."

Damla Doğan Tuncel: Her geçilen "eşik" yeni normale dönüşürken...

Korkusuz yazarı Damla Doğan Tuncel:

"Her geçilen 'eşik' yeni normale dönüşürken, 19 Mart Türkiye tarihinde unutulmayacak günlerden bir diğeri olarak kayda geçti. Terör örgütü PKK'nın ele başı Abdullah Öcalan 'Kurucu Önder', 'Kurucu İrade' diye anılırken, megakentin Belediye Başkanı İmamoğlu 'Suç Örgütü Lideri' diye tanımlanarak gözaltına alındı. Sabahtan akşama iktidara yakın medya doğrudan bu suçlamayı üzerine yapıştırdı. Masumiyet karinesi yine hiçe sayıldı. Sanki hüküm kesinleşmiş gibi haberler, yorumları, analizler yapıldı. Sadece İstanbul'da değil, yurdun birçok noktasında eylemler vardı. En kalabalıklarından biri de diplomasının iptal edildiği İstanbul Üniversitesi'nde olandı. Gençler polis barikatlarını aştı, Beyazıt'taki kampüsten Saraçhane'deki İBB Binası'nın önüne yürüdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın memleketi Rize'de de kalabalık eylemler vardı. Fındıklı'da Adalet Nöbeti'ne başlandı."

İbrahim Kiras: Seçim kazanmanın yolu bu değil

Sabah yazarı İbrahim Kiras:

"TÜİK verilerine göre tüketici güven endeksi bugün yüzde 82 civarında. Bunun anlamı vatandaşın ekonomideki sorunları daha fazla hissediyor ve mevcut iktidarın buna çözüm üretebileceğini düşünmüyor olmasıdır. Demek ki vatandaşı rahatlatacak işler yapmak yerine siyaset mühendisliğiyle meşgul görünmenin arzu edilmeyen sonuçları ortaya çıkabilir. Daha açık konuşacak olursak, “Suriye, Filistin, ihalar sihalar…” diyerek oyunu alabildiğiniz dar kitlenin desteğinin yetmeyeceği bir süreçte ana sorunlar çözülmeden, yalnızca karşınıza çıkması muhtemel aday adaylarını yoldan kaldırarak seçim kazanmayı düşünmek hayalcilik olabilir. Bu tutumun doğurduğu tepki adayın kim olduğuna bakmaksızın sandığa yansıyabilir."

Mustafa Karaalioğlu: İmamoğlu belki hayatının en zor günlerini yaşıyor ama siyasi hayatının en büyük depar imkanı o zorlukla beraber geliyor

Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu:

"İmamoğlu şu sıralarda belki hayatının en zor günlerini yaşıyor ama siyasi hayatının en büyük depar imkanı da o zorlukla beraber geliyor. İstanbul'a belediye başkanı olduğu gün başlayan ve dün sabaha kadar büyüyerek devam eden bütün engellerin üstesinden gelmek ve o mücadeleden güçlenerek çıkmak İmamoğlu'nu cezaevi yoluna sokarken aynı anda yeni bir seviyeye de ulaştırdı."

Ahmet Taşgetiren: "Bizimkiler" hâlâ "Bizimkiler" midir sahiden? Yoksa Yaradan'ın huzuruna götürülemeyecek dosyalar kalpleri bürümüş müdür?

Karar yazarı Ahmet Taşgetiren:

"Canım Türkiye… Darbeleri tanırsın, Başbakanların, Bakanların idam edilmesini tanırsın, bu dönemlerde Yargı'nın nasıl çalıştığını tanırsın… Gene de 'Adalet'e güven'ini kaybetmezsin. Dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözünün bin kere pürtleyeceğini biliyor olmana rağmen… 'Bizimkiler….' vardı bir, 'Bizimkiler…' Adaletsizliklerden en çok onlar mağdur olmuşlardı. Şimdi o 'Bizimkiler'in zamanı… 'Kumpas'lar da onların zamanında yaşandı, 'Kumpas'ların arkasındakiler de onlar oldu. Bazen timsah göz yaşları döktüler… Ama 'Adaletsizlik – insanların yaşadığı acılar - zulümler' bir 'Vebal yükü' gibi yüklendi sırtlarına… İçleri rahat mıdır? Kıs kıs gülmekte midirler 'Harp hiledir' düstûrunu kutsallaştırarak? Kitleler içine sindirmekte midir çarpıklıkları sadece 'Bizimkiler'in iktidarı devam etsin diye? 'Bizimkiler' hâlâ 'Bizimkiler' midir sahiden? Yoksa Yaradan'ın huzuruna götürülemeyecek dosyalar kalpleri bürümüş müdür? Bu İstanbul'u beğeniyor musunuz beyler?"

Mustafa Mutlu: Talimat aldınız mı?

Sözcü yazarı Mustafa Mutlu:

"Dün Ekrem İmamoğlu'nun ve yakın çalışma arkadaşlarının da aralarında bulunduğu yüzden fazla insanı gözaltına aldıran Sayın Başsavcı... Bu 'iş'i kimseden talimat almadan yaptığınıza, Kuran'a el basarak yemin eder misiniz? Geçen yıl yapılan seçimleri tam 4 milyon 432 bin 862 İstanbullu'nun oyuyla ve büyük bir farkla kazanan... Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ülkenin birinci büyük partisinin aday göstermeye hazırlandığı Ekrem İmamoğlu'na yönelik bu operasyon için düğmeye gerçekten siz mi bastınız? Adalet Bakanı, Adalet Bakan Yardımcısı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Cumhurbaşkanı... Bu konularda 'kör, sağır ve dilsiz' kalabilmeyi gerçekten başardı mı?"

Fehmi Koru: Türkiye bu yaşananlara müstahak değil

Karar yazarı Fehmi Koru:

"İktidar cephesi, muhalefetin adayını kendisi belirleme ve bunun için olağanüstü çareler arama derdine düşeceğine, seçime kadar ülkenin önünde bayağı uzun bir süre bulunduğuna göre, ya adayını yeniden seçilebileceği genişlikte bir kabule kavuşturmanın yollarını aramalı, ya da seçilebilecek başka bir aday arayışına girmeli. İki gündür yaşanan ve yaşları müsait olanlara siyasi hayatımızın trajik dönüm noktalarını hatırlatan görüntülerden sonra, önümüzdeki dönemde, dış ilişkiler ve özellikle de ekonomi alanında, iktidar cephesinin muhtemel adayının şansını biraz daha azaltacak çok-yönlü olumsuz gelişmeler beklenebilir."

Akif Beki: Bu şarkı burada biter mi peki?

Karar yazarı Akif Beki

"Menfaatleri açısından baktıklarında akıllıca mı sevinenlerin sevinci? Milletin iradesini, oyunu, huzurunu ve en nihayet cebini vurarak daha da yoksullaştıran haksızlıklar, iktidara yarar mı? Geçmişte Erdoğan ve AK Parti'nin maruz kaldığı haksızlıklar, ülkeye zaten yaramadı da bari yapanlara yaramış mıydı? O gün ters tepen uygulamaların bugün ters tepmeyeceği ne malum? Yargı eliyle siyaset mühendisliği gibi yanlış hesapların yarın milletten dönmeyeceğine güvenilebilir mi? Bir de şöyle sorayım... O şarkı orada bitmemişti. Şimdi burada bitmeyecek bir şarkı daha başlatmadıklarının garantisi var mı?"

Ali Bayramoğlu: Kim ne derse desin, bunlar siyasi imha ve temizlik araçlarıdır

Karar yazarı Ali Bayramoğlu

"Bu kez seviyesi ne olursa olsun hiçbir demokratik bir düzende kabul edilemeyecek, ancak tek adam düzeninin, fiili kuvvetler birliği düzeninin üretebileceği, cebri, keyfi araçlar devrede… Kim ne derse desin, bunlar siyasi imha ve temizlik araçlarıdır… Burada mesele cumhurbaşkanlığı savaşları değildir. Asıl mesele rejimin tabiatına ilişkin keskin bir değişiklik işaretinin varlığıdır."

Osman Sert: Türkiye artık yeni bir döneme girdi

Karar yazarı Osman Sert:

"An itibarıyla 19 Mart Türkiye'nin siyasi psikolojisinde, toplumsal konumlanmalarda, aktör haritasında AK Parti döneminin en kritik kırılma anlarından biri haline geldi. Uzun iktidar yılları, dar karar mekanizması, güvenlik-özgürlük dengesinde birincisi lehine yapılan tercih ve devlet gücünün Erdoğan'ın çevresine onun iradesi ile ördüğü görünmez duvar; Cumhurbaşkanı'nın aldığı kararların sonuçlarını öngörmesini imkânsız hale getiren bir statüko yarattı. Türkiye artık yeni bir döneme girdi. Bu kırılma noktasının hepimizi taşıyacağı yere Erdoğan'ın devlet gücü ile toplumsal tepki arasındaki çekişmenin sonucu karar verecek."

Hilal Kaplan: Tam anlamıyla 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' durumuna geçen muhalefet cephesi...

Sabah yazarı Hilal Kaplan:

"Tam anlamıyla 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' durumuna geçen muhalefet cephesinin dokunulmazlık zırhına sığınan tetikçileri, sokak çağrıları yaptı. Allah'tan, sokağa çıkmak için bahane arayan marjinal gruplar dışında bu çağrıyı ciddiye alan olmadı. CHP ile bağı olan medya kuruluşlarının, en azından sosyal medya diline baktığımızda, beklenen sertlikte bir tepki vermediklerinin de altını çizelim. Bu da yaşanan operasyonun aslında herkes tarafından beklenen bir gelişme olduğunu gösteren önemli bir işaret olarak karşımızda duruyor. İmamoğlu'nun gözaltına alındığı ikinci operasyonsa, terör örgütü PKK ile anlaşarak onların belirlediği isimlere görev ve yetki vermekle ilgili. Bu operasyona, terör örgütü PKK ile yaşanan son gelişmeler ışığında tepki gösterecek olanlar şunu unutmasın: 'Devlet, terör örgütü PKK'yı tasfiye etmek için çalışmalar yürütüyor.' Ekrem İmamoğlu'nun suçlandığı konuysa 'İBB'nin yönetimini ve imkânlarını terör örgütü PKK'nın emrine sunmak.' Bu iki durumun aynı şey olmadığını anlamak için üniversite diplomasına sahip olmaya gerek yok."

Yavuz Donat: Pek çok belediyede kaynağın bir bölümü yerel siyasetin finansmanında kullanılıyor

Sabah yazarı Yavuz Donat:

"Eğri oturalım doğru konuşalım Genellemek yanlış olur elbette... Ama... İki kere iki dört... Şurası kesin ki: Pek çok belediyede... Kaynağın bir bölümü yerel siyasetin finansmanında kullanılıyor. Naylon faturalar. Olmayan hizmet alımları. Adı sanı bilinmeyen sanatçılara akıtılan milyonlar. Partili bankamatik elemanlar. Şişirilmiş ihaleler. Yurtiçi... Yurtdışı geziler. Artık yeter! Dileriz ki... İstanbul operasyonları bütün kirli iş ve ilişkilerin sona erdirileceği bir fırsata dönüşür. Temiz Türkiye... Temiz siyaset için... Bir milat olur."

Mahmut Övür: Sizce de bu olup bitenler ön kesme mi yoksa "siyasette" temiz eller operasyonu mu?"

Sabah yazarı Mahmut Övür:

"Bu soruşturmalar ülkenin zararına değil çok yararına ve temiz siyaset için büyük adımlar. Bize düşen Türk adaletine güvenmek ve soruşturmaların sonucunu beklemek. CHP'ye düşen güzel bir takvim belirleyip tertemiz bir kurultay yapmak, Atatürk'e gerçekten bağlı bir kadro ile yoluna devam etmek. Sizce de bu olup bitenler ön kesme mi yoksa 'siyasette' temiz eller operasyonu mu?"

Haşmet Babaoğlu: Bir ana muhalefet partisi neden aceleyle cumhurbaşkanlığı adayı seçmeye kalkışır? 

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu:

"İBB Başkanı ve beraberindekilerin suçluluğu hukuk tarafından saptanıncaya kadar bize düşen, genel tabloyu detaylarına kadar irdelemektir. Belki en başta şuna bakmalıyız: Bir ana muhalefet partisi neden aceleyle cumhurbaşkanlığı adayı seçmeye kalkışır? Neden CHP üç yıl önceden cumhurbaşkanlığı adaylığını belirleme sürecine itildi? Hesap neydi, niye bir telaşın içine düşüldü? Bozulan bir plan olup olmadığını konuşmak hiç yanlış olmaz... İmamoğlu ve Özel gelmekte olan hukuki kasırgayı bilip işi siyasi kazanca(!) çevirmeyi ve kamuoyundan prim toplamayı mı planlamışlardı?"

Okan Müderrisoğlu: Ekrem Bey neden başsavcıya mesaj attı!

Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu:

"Belli ki İmamoğlu dosyası bir süre daha gündemdeki yerini koruyacak. Lâkin bugün atıp tutanların ezici çoğunluğu, soruşturma ve gözaltı sürecine esas bilgi, belge ve tanıklıkların bizzat Ekrem Bey ve çalışma arkadaşlarının en yakınındaki kişiler tarafından başsavcılığa iletildiğini öğrendiklerinde sanırım çok şaşıracaklar. Savcının özel ekip kurup aylarca çalışsa ulaşamayacağı delillerin bizzat CHP içi hesaplaşma nedeniyle adalete teslim edildiğini duyduklarında inanamayacaklar."

Ali Saydam: Kriz var mı? Var; çünkü hasar var? 

Yeni Şafak yazarı Ali Saydam:

"Kriz var mı? Var; çünkü hasar var? Kimde hasar var? Tüm taraflarda… Yani bu kimin krizidir? CHP'nin, İmamoğlu'nun, Cumhurbaşkanı'nın, AK Parti'nin, MHP'nin, İstanbul Üniversitesi'nin, adalet sisteminin bileşenlerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın… İletişim kuramı ne diyor? Hem krizi hem de krizin iletişimini aynı anda yöneteceksin!.. Peki kriz, layıkı veçhile yönetiliyor mu? Hayır… Krizin iletişimi layıkı veçhile yönetiliyor mu? Ona da hayır… Merkez Bankası'nın dolara kısmen müdahalesi (krizin yönetilmesi), Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in X'te yayınladığı iki satır mesaj, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un, diplomanın iptali kararının duyurulmasından ve krizin başlamasından 21 saat sonra, dün saat 15.00'te yaptığı genel hukuk ilkelerinin dile getirildiği basın açıklamasının dışında ne krizin yönetilmesi konusunda herhangi bir planlı programlı adıma rastladık, ne de iletişiminin…"

Aytunç Erkin: Başsavcılığın operasyonunun terör boyutuyla ilgili ipuçları aylar öncesinden verilmişti

Nefes yazarı Aytunç Erkin:

"Başsavcılığın 'yolsuzluk' ve 'terör' operasyonun 'terör' boyutuyla ilgili ipuçları aylar öncesinden verilmişti. İktidara yakın gazetelerde 'İmamoğlu'nun rant ağı' başlıklı şemalar yayımlandı, bugün gözaltına alınan çoğu isim de o şemada yer aldı. Tabii bu operasyonla birlikte MHP lideri Devlet Bahçeli'nin başlattığı yeni süreçle ilgili ne yaşanacak göreceğiz."

Mehmet Tezkan: Birilerinin acelesi vardı. Önseçimden önce bu işi tamamlamaları gerekiyordu. Bir an önce operasyonun düğmesine basmaları gerekiyordu

Halk TV yazarı Mehmet Tezkan:

"İmamoğlu'na yapılanları duygularımızı, düşüncelerimizi rafa kaldırarak sakin sakin konuşalım mı? Muhalefet cephesi adını koydu: Sivil darbe girişimi… Böyle sivil darbe olur mu? Olur, askerlerin karışmadığı, silahların patlamadığı ama gücün masada olduğu girişimlere sivil darbe deniyor… Peki, iktidar muhalefete karşı darbe yapar mı? Evet… İktidarın muhalefeti veya muhalif siyasetçileri veya doğrudan rakibini sindirmek, oyun dışı bırak için kullandığı güce sivil darbe deniyor… İmamoğlu'na yapılan bu tanıma uyuyor mu? Uyuyor… İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesine dört gün kala hileli yöntemle diplomasını iptal ederseniz, iki ayrı koldan soruşturma açıp evine polis ekipleri yollayıp gözaltına aldırırsanız, Belediye Başkanı olduğu kentte dört gün boyunca toplanma, gösteri, yürüyüş yasağı ilan ederseniz bunun adına sivil darbe derler… Çünkü amaç İmamoğlu'nu saf dışı bırakmaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimine sokmamaktır. Gizlenecek tarafı yok. Dünya alem biliyor. Sarayın medyasında kalem oynatanlar diploması iptal edilince açık açık söyledi; ‘İmamoğlu'na kırmızı kart gösterildi' dediler…"

Arslan Tekin: Saray gözünü karartmış. Cumhurbaşkanlığına oynayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu silmek istiyor

Yeni Çağ yazarı Arslan Tekin:

"Ekrem İmamoğlu hedefte. Önce diplomasını iptal ettiler, sonra gözaltına aldılar. İki defa gözaltı. Birincisinde kayyım getiremeyeceklerdi. Belediye meclisinde seçim yapılacak, yine CHP'den biri İBB Başkanlığı'na oturacaktı. Hemen ikinci suçlamayı devreye soktular. 'PKK'ya yardım' ithamıyla ikinci gözaltı. Bu da nereden çıktı, diyorsunuz. Maksat suçlamaksa bahane bulunur. Üçüncü gözaltı da gelebilir. İstanbul'da çok yerde, 'Beklenen imza 6. kez atılmadı. Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP metrosunun yapımı 2022'den beri engelleniyor' yazısı asılı. 'Engelleniyor' sözü dikkat çekecek şekilde renklendirilmiş. İmzalamayan kim? Cumhurbaşkanı. Hâliyle engelleyen de o. Doğrudan cumhurbaşkanı suçlanıyor. İşte size bir gözaltı sebebi daha. Saray gözünü karartmış. Cumhurbaşkanlığına oynayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu silmek istiyor."

Zeynep Altıok Akatlı: İktidar günün gereği hukuksuz hamlelerle kendi içinde son derece tutarlı davranıyor

BirGün yazarı Zeynep Altıok Akatlı:

"İktidar günün gereği hukuksuz hamlelerle kendi içinde son derece tutarlı davranıyor. 2015’te seçim iptali, 2017 referandumunda mühürsüz oyların geçerli sayılması, 2018’de Anayasa’ya aykırı olsa da tüm yetkinin tek kişiye Başkanlık Rejimi’yle teslim edilmesi, ülkenin yasalarla değil Ohal KHK’larıyla yönetilmesi, tek adama sınırsız ve partizan yetki verilmesi, 2019’da aynı zarftaki 4 pusuladan 1'i geçersiz sayılıp sadece iptal edilmek istenen sonuca göre hareket edilmesi, kriminalize edilen siyasi partinin seçmeninin iradesinin kayyumlarla yok sayılması, 2023’te Can Atalay’ın hukukun gereği çok açık olan anayasal hakkının yok sayılması, AYM, AİHM kararlarının keyfi olarak uygulanmayışı ve en nihayetinde “diploma darbesi”! Şimdi karşımızda eskisinden farklı olan tek durum var. Artık sivil darbe öyle kılıfına uydurularak değil usulsüzlüğü, iftirası, uydurmacasıyla alabildiğine sıradan ve apansız karşımızda."

Fikri Sağlar: CHP önderliğinde yurttaşlar, Türkiye üzerinde tepinen bu art niyetli anlayışı, bir an önce ülkenin başından defetmeli

BirGün yazarı Fikri Sağlar:

"Şimdi 22 yıllık iktidar çöktü! Hemen seçim istiyor. CHP önderliğinde yurttaşlar, Türkiye üzerinde tepinen bu art niyetli anlayışı, bir an önce ülkenin başından defetmeli. İlk adım; 23 Mart’ta CHP’li tüm üyelerinin sandık başına giderek Ekrem İmamoğlu’na oy vermeli. CHP'nin tüm üyeleri adeta bir nefer gibi önseçim sandıklarını doldurmalı. Milyonlarca CHP üyesi İmamoğlu derse biliniz ki, çocuklar dışında  her 70 kişiden biri, Ekrem İmamoğlu’na inandığı ve güvendiği için genel seçimde yanında olacağını dünya aleme ilan etmiş olacaktır. Haydi her renk ve inançtan olanlar, 23 Mart’ta sandık başına giderek istibdat rejiminin karşısında olduğunuz ilan edin, seçimin derhal yapılmasının müjdecisi olun! Türkiye’de laik demokratik sosyal hukuk devletini yeniden canlandırın!"

Yaşar Aydın: Öyle ya da böyle kötülüğe karşı iyilik, zorbalığa karşı demokrasi, tek adam rejimine karşı halk kazanacak

BirGün yazarı Yaşar Aydın:

"Bu iktidarın ülkeye sunabileceği hiçbir şey kalmadı. Siyaseten ayakta durma şansı yok. Yanına aldıkları partilerin, kişilerin de yetmediği açık. Yeniden ayağa kalkması, yürüyebilmesi imkânsız. Tüm muhalifler gözaltına alınsa, tutuklansa bile iktidarın içinde bulunduğu bu durum değişmez. Değiştirilemez. Çünkü halkın istikametiyle iktidarın izlediği yol çoktan ayrıldı. O “halkçı” reisin yerinde yeller esiyor. O çoktan Saraylı oldu. Hem de hanedan sevdalısı bir Saraylı. Tekrar dün yapılan operasyona gelirsek; İktidar, bir yanı Gezi'ye, diğer yanı ise olası cumhurbaşkanı rakibine uzanan büyük bir cepheye savaş açmış durumda. Ancak farkında olmadığı ya da görmek istemediği şey, savaştığı ve mücadele ettiği cephenin aslında halkın kendisi olduğudur. Ülkenin üçte ikisinin açıkça "istemiyoruz" dediği bir iktidarın ve rejimin devam etmesi hiçbir koşulda mümkün değildir. Bu memlekette askeri cuntaların ömrü bile 3 yılı geçemedi. Öyle ya da böyle kötülüğe karşı iyilik, zorbalığa karşı demokrasi, tek adam rejimine karşı halk kazanacak."

Nazım Alpman: İmamoğlu 1990’lardaki Erdoğan haline geldi; bunu kendisi yapmadı, rakibi tarafından hediye edildi

BirGün yazarı Nazım Alpman:

"Şimdi burada durup dünyada gişe rekorları kıran Rocky filmlerinden üçüncüsüne gidelim. Dünya şampiyonu olan Rocky Balboa, yeni unvan maçına lüks bir otelin lobisine yerleştirdiği ringde hazırlanır. Her antrenmanı şenlikli bir gösteri halinde geçer. Rocky bu şekilde hazırlandığı unvan maçını kaybeder. Maçtan sonra antrenörü onu alır eski çalıştığı köhne salonlara götürür. İç karartıcı bir ortam ile yüzleşmesini sağlar: -Sen şampiyonluğa buralardan geldin, otel lobilerinde şov yaparak değil! Tayyip Erdoğan da siyasete geldiği yerlerden uzaklaştı. Zenginlikle itibar arasındaki denklemi doğru kuramadı. Onu Rocky’nin gibi bir antrenörü de olmadığı için, bugünlere vardık. Ekrem İmamoğlu 1990’lardaki Tayyip Erdoğan haline geldi. Bunu kendisi yapmadı. Ona rakibi tarafından hediye edildi. İstanbul’un belediye başkanı her zaman potansiyel cumhurbaşkanıdır. Temsil kabiliyeti yönettiği şehirle katiyen sınırlı olamaz. İmamoğlu’na 19 Mart 2025 günü yapılanlar için tarih notunu şimdiden düştü. Sokakları dolaşın, halkın tespitini göreceksiniz: -Türkiye gözaltında!"

İbrahim Varlı: Siyasi tarih mezarlığı kendini yıkılmaz gören rejimlerle dolu

BirGün yazarı İbrahim Varlı

"Ancak ne yaparlarsa yapsınlar nafile. Siyasal İslamcı rejimin gemisi su almaya devam ediyor. Ne bu ülke, ne de toplum rejime boyun eğmiyor. Kadınlar, gençler, işçiler, emekliler, yaşam alanlarına sahip çıkanlar, ekolojistler hemen herkes ayakta. Yasaklara, baskılara, cezalara inat alanları, sokakları, meydanları dolduruyorlar. 1 Nisan 2024 tarihinde rejimin büyük darbe aldığı yerel seçimin ardından bu sütunlarda şöyle yazmıştım: 'Siyasi tarih mezarlığı kendini yenilmez sanan liderlerle, yıkılmaz gören rejimlerle dolu. Nice nice kudretinden sual olunmaz liderler, aktörler, rejimler aynı kaçınılmaz sonu yaşadı. Hepsi de siyasal rejimlerinin ilelebet süreceğinden emindi. Ancak öyle olmadı, olamazdı da. Hepsinin bir siyasi raf ömrü var, aksi durum eşyanın doğasına aykırı.' Kimse, 'normalleşme', 'demokratikleşme', 'çözüm' hayalleri kurmasın. Kuranlar da uyansın. Rejimin karakteri o hayalleri tuzla buz ediyor. Çaresi yok; bu rejime karşı hep beraber mücadele edilecek, hep beraber kazanılacak. Umutsuzluk yok; Siyasi tarih mezarlığı kendini yenilmez sanan liderlerle, yıkılmaz gören rejimlerle dolu."

"Bir devlet değil saray aklı ile karşı karşıyayız"

Nefes yazarı Nevşin Mengü

"Devlet aklı, bir devletin uzun vadeli çıkarlarını, istikrarını ve sürekliliğini korumak için geliştirilen, genellikle kurumsal, bürokratik ve stratejik bir düşünce yapısını ifade eder. Bu kavram, kişilerin ötesinde, devletin kurumlarının: Ordu, yargı, bürokrasi kolektif bir akıl ve stratejiyle hareket ettiğini söyler. Ancak şu anda bu kavramı kullanmak hiçbir şey ifade etmiyor. Zira saraydan bağımsız bir bürokrasiden, ordudan, yargıdan bahsetmek mümkün değil. Klasik anlamda kullanılan devlet aklı kavramı seçimle gelen giden bir bürokrasiden çıkmıyor, dolayısıyla siyaset üstü. Şu anda ise devlet siyasallaşmış, saraya ait hale gelmiş durumda. Dolayısıyla devlet aklı denilen şey, Erdoğan ve çevresindeki Saray oligarşisinin bir kere daha seçilme, hatta hep seçilme ihtirasına dayanıyor. Bir devlet değil saray aklı ile karşı karşıyayız."

"Yargı ve devlet gücüyle daha fazla baskı yapılıp, daha fazla gözdağı verilebilir"

Nefes yazarı Deniz Zeyrek:

"İktidar o kadar çok gözü karartmış ki sürecin sonunda İmamoğlu tutuklanabilir. İBB’ye kayyum atanabilir. İBB Meclisi devre dışı bırakılabilir. Gazeteciler, parti genel başkanları tutuklanabilir. Yargı ve devlet gücüyle daha fazla baskı yapılıp, daha fazla gözdağı verilebilir. Demokrasi ve özgürlükler silkelenebilir. Ancak şuna dikkat çekmek isterim: Anayasamıza göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Ve bu ülkenin bağımsızlık marşı 'Korkma' sözcüğüyle başlar. Hiçbir zaman unutmayın: Adalet ve özgürlükler de su gibidir."

“Konu artık İmamoğlu’nun önünü kesmekten çok daha ileri boyuttadır”

Nefes yazarı Can Ataklı:

“Dün sabah yepyeni bir Türkiye ile uyandık. Bunun artık geri dönüşü yok. İktidar, muhtemelen olası bir seçimde ağır bir hüsrana uğrayacağına inandığı için topyekûn bir atağa kalktı. Geri adım atması ya da yargıyı rahat bırakması bana göre artık mümkün değil. Bunun sonu ne olur? Kestirmek gerçekten çok güç. İktidarın amacı kalıcı hale gelmek, bu uğurda belli ki yapmayacakları bir şey yok. Konu artık İmamoğlu’nun önünü kesmekten çok daha ileri boyuttadır. Hep anlatmaya alıştığım gibi iktidar muhalefeti kamuoyu önünde itibarsızlaştırmakgüveni sarsmak ve seçmen iradesine ipotek koymaya çalışıyor. Toplumda “bu muhalefet her türlü olumsuzluğun içinde, bunların ülkeyi yönetmesi mümkün değil” algısı yaratılmak isteniyor. İktidar o kadar gözünü karartmış durumda ki bu yapılanların toplumda ters etki yaratacağından bile korkmuyor, çünkü korkunun ecele faydası yok.”

“Türkiye ‘demokrasisiz seçim düzeni’ni ilan etti”

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu:

“Türkiye, failin ve mağdurun aynı anda sonucu bildiği mart ayının sonuna gelmeden, “demokrasisiz seçim düzeni”ni ilan etti. Herkes iktidarın bundan sonra da ne yapacağını biliyor: Belediye operasyonlarının yeni dalgaları, gazeteci arkadaşımız İsmail Saymaz’ın atıldığı Gezi torbasına ağzını açan her muhalifin atılması, en önemlisi bu yangının “kurultay soruşturması” ile CHP Genel Merkezi’ne sıçratılarak “ana muhalefet kaosu”nun başlatılması…”

“Böylesi çuval davalar, tarihten biliyoruz ki çuvallama ile sonuçlanır!”

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay:

“Dün Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerinden birine uyandık. Yaşananlar sadece Ekrem İmamoğlu’na değil; İstanbul’a, CHP’ye, Türkiye’ye yönelik büyük bir operasyon! Gözaltı listesinden hemen sonra “suç listesi” de yayımlandı. Gördük ki Türk Ceza Yasası’nda madde bırakmamışlar. Terörden evrakta sahteciliğe, ihaleye fesat karıştırmaktan rüşvete tüm “suçları” sıralamışlar. Aklımıza Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in şu sözü geldi: “Öyle büyük bir yalan üret ki kimse karşı çıkamasın.” Gelinen nokta hukukla tarif edilemez. Kocaman bir çuval oluşturup içine her şeyi koymuşlar. Buna dosya değil, çuval demek gerek. Böylesi çuval davalar, tarihten biliyoruz ki çuvallama ile sonuçlanır!”

“Mesele diploma, hukuk, yolsuzluk, terör, anayasal düzeni değiştirme vs. değildir…”

Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller:

Bunu çeşitli muhalefet çevreleri içinde hâlâ anlamayanlar var; hâlâ yatay geçiş diyorlar, hâlâ şu harcama diyorlar, hâlâ şu isim diyorlar. Ergenekon-Balyoz kumpaslarında da yaşadık; orada da hukuk dediler, şu isim dediler, bu dosya dediler, AKP’nin oltasına düştüler. Mesele diploma, hukuk, yolsuzluk, terör, anayasal düzeni değiştirme vs. değildir, mesele bunlarla suçlayıp toplumu körleştirerek muhalefeti dönüştürerek yeni rejim inşası için yeni anayasa ve sınırsız başkanlık yolunu açmaktır.

“En acıklısı, alın terleri ile alay eden Ekrem’e, üniversiteli öğrencilerin desteği”

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu:

Hele hele, emeği ile alay edilen, alın teri ile dalga geçilen, “Enayiler, siz ders çalışın. Sizin ön kapıdan girmek için gecelerinizi verdiğiniz üniversitenin arka kapısından, biz para ile gireriz” denilen üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, gerçekten hayret vericidir.. O gencecik insanları, yıllar sonra karşılaştığımız büyük bir oyunun parçası olarak polisle karşı karşıya getirmek, gezi isyanı acı tecrübesini yaşamış bir ülke için gerçekten ibret verici..


Tarihte bir ilk; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na 100 kişiyle birlikte gözaltı!

İmamoğlu 4 gün önce "Örgüt inşa etme çabasındalar" demişti; Başsavcılık, İBB Başkanı için 'suç örgütü lideri' sıfatını kullandı

İmamoğlu soruşturmasında kim, kimdir?

Başsavcılık'tan ikinci İmamoğlu açıklaması: PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçu işlendi

Sıradaki adım, İmamoğlu'nun yerine İBB yönetimine kayyım atamak mı?

DEM Parti Eş Genel Başkanlarından İmamoğlu'nun gözaltına alınmasına tepki: Bu hukuksuzluğu reddediyoruz

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması dünya basınında nasıl yankılandı?

CHP'den İmamoğlu açıklaması: Bu bir darbe; hiçbir bürokrat bu suçu işlememeli, yargılanacaklar

Gökhan Günaydın: Bu soruşturmayı bazı partilerin genel başkanları gibi adli tasarruf olarak değil, siyasi darbe olarak tanımlıyorum