Politika

Kürdistan ifadesine verilen iki cezadan biri kaldırıldı; Anayasa Mahkemesi'nin TBMM iç tüzük iptalleri ne diyor?

Hakaret suçunda cezalar aynı kaldı, milletvekilini birleşimden çıkarma ve para cezası uygulaması devam edecek

04 Ocak 2019 16:38

Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu üzerine TBMM iç tüzüğündeki üç düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti. Yüksek Mahkeme, İçtüzük’ün 163. Maddesi'ndeki , “Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak” tanımına aykırı davranan milletvekillerine “kınama” ve “Meclis’ten geçici çıkarma” cezalarının yanı sıra “aylık ödenek ve yolluklarının üçte ikisinin de kesilmesine” ilişkin hükmün uygulanamayacağına karar verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının ardından milletvekilleri Meclis Genel Kurulu’ndaki konuşmaları nedeniyle sadece ‘kınama’ ve ‘Meclis’ten geçici çıkarma cezası’ alacak. Bunun dışında milletvekilleri için “aylık ödenek ve yolluklarından kesinti” yapılamayacak.  

Baydemir, Ahmet Şık ceza almıştı

Türkiye’nin idari yapısına ilişkin konuşmalar HDP’li bazı milletvekillerinin de başını ağrıtmıştı. Genel Kurul’da Kürdistan, Kürt illeri gibi ifadelerden bazı vekillere ceza yağmıştı. 2017 yılında, eski HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'e, genel kurulda ‘Kürdistan’ sözleri üzerine geçici çıkarma cezanın yanı sıra yaklaşık 12 bin lira para cezası verilmişti.

Geçtiğimiz yıl temmuz ayında ise HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın Meclis Genel Kurulu’ndaki konuşması nedeniyle, hakkında iki birleşim geçici çıkarma cezasıyla birlikte, bir aylık ödeneği ve yolluğunun 3’te 2’sinin kesilmesi kararı (yaklaşık 12 bin TL) verilmişti. OHAL yerine getirilen kanun teklifinin Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeleri sırasında ağır eleştirilerde bulunan Şık’ın konuşması tartışmalara neden olmuştu. Şık,  o günkü konuşmasını söz konusu mahkeme kararından sonra yapmış olsaydı para cezasından kurtulmuş olacaktı.

Anayasa Mahkemesi kararında hakaret suçuna iptal gelmedi. Suçu işleyen vekillere ‘geçici çıkarma’ ve para cezası uygulaması devam edecek.

Resmi gazetede yayımlanan kararın TBMM Genel Kurulu’nun ilk oturumunda uygulanması bekleniyor.

İçtüzükte para cezası  

 “Disiplin cezalarında savunma, özür dileme ve kesinti” başlığı altındaki İçtüzük’ün 163. Maddesi şöyle:

“Kınama ve geçici olarak Meclis'ten çıkarma cezaları Başkanın teklifi üzerine Genel Kurulca görüşmesiz, işaret oyu ile kararlaştırılır. Böyle bir cezaya uğratılması teklif edilen milletvekilinin savunmasını yapmak yahut bunu bir arkadaşına yaptırmak hakkıdır. Kınama ve geçici olarak Meclis'ten çıkarma cezaları, tutanak özetine geçirilir. Geçici olarak Meclis'ten çıkarma cezasına uğrayan bir milletvekili izin alıp kürsüden açıkça af dilerse izleyen birleşimden itibaren Meclis'e girmek hakkını kazanır. Kınama cezasına çarptırılan milletvekilinin bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte biri, Meclis'ten geçici olarak çıkarma cezasına çarptırılan milletvekilinin bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte ikisi kesilir. Disiplin cezaları Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakanlar hakkında da uygulanır.”

Dava konusu kural

Dava konusu kuralda kınama cezasına çarptırılan milletvekilinin bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte birinin, Meclis'ten geçici olarak çıkarma cezasına çarptırılan milletvekilinin ise bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte ikisinin kesileceği belirtilmiştir.

Mahkemenin değerlendirmesi

Dava konusu kural Anayasa’nın 13. ve 26. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

Anayasa’nın 95. maddesine göre çalışmalarını düzenleme konusunda takdir yetkisine sahip olan Meclis'in bu yetkisini Anayasa’nın 2. maddesi uyarınca belirli, adil ve hakkaniyete uygun düzenlemeler yapmak suretiyle kullanması gerekmektedir.

Anayasa’da yer alan yasama sorumsuzluğunun amacı milletvekillerinin Meclis çalışmalarında görevlerini yaparken söyleyecekleri söz ve düşüncelerinden, kullanacakları oylarından dolayı sorumlu tutulmalarını önlemektir. Bu itibarla yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin yasama ve denetim görevini korkusuzca ve tam bir serbesti içinde yerine getirmelerini sağlayan parlamenter bir bağışıklıktır.

Yasama sorumsuzluğu yasama düzeninin gereklerini ortadan kaldırmamakta, milletvekillerine İçtüzük kurallarına uymama özgürlüğü tanımamaktadır. Bu bağlamda Meclis çalışmalarının belirli bir düzen içinde yapılmasının sağlanması amacıyla milletvekilleri hakkında disiplin suç ve cezalarının öngörülmesi yasama sorumsuzluğuna aykırılık teşkil etmez.

Disiplin suç ve cezasının yasama sorumsuzluğunu ve temelinde yatan ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediğinin ayrıca belirlenmesi gerekir.

Dava konusu kural uyarınca milletvekilinin bir aylık ödeneğinin üçte ikisinin kesilmesini gerektiren nedenlerden biri Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapma fiilidir. Bu fiil Meclis çalışmalarının belirli bir düzen içinde yapılmasının sağlanmasıyla ilgisiz olabilecek, belirsiz, soyut ve öngörülemez biçimde tanımlanmıştır.

Anılan tanımlamanın belirsiz oluşu nedeniyle Meclis görüşmeleri kapsamında kullanılan söz ve ifadelerin bu kapsamda olup olmadığına Meclis çoğunluğu tarafından karar verilecektir. Bu durum ise özellikle muhalif milletvekillerinin çoğunluk tarafından cezalandırılma tehdidi altında kalmalarına, böylelikle yasama ve denetim faaliyetlerine gereği gibi katılamamalarına yol açacak niteliktedir. Bu itibarla muhalif milletvekillerinin cezalandırılma tehdidiyle susturulmaları sonucunu doğurabilecek kural, demokratik devlet ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Öte yandan Anayasa’nın 26. ve 83. maddeleri; milletvekillerinin çoğunluk tarafından benimsenen idari yapıya ilişkin tanımlamalara aykırı, bunlardan farklı tanımlama ve değerlendirme yapabilmelerini de güvence altına almıştır. Demokratik bir devlette özellikle milletvekilleri; barışçıl olması kaydıyla her türlü görüş ve düşünceyi savunma, ne kadar aykırı olursa olsun her türlü tanımlamayı yapma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Aksi hâlde çoğulcu demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğü özellikle değerlidir.

Elbette, kullanılan ifadelerin ırkçılık, nefret söylemi, savaş propagandası, şiddete teşvik ve tahrik, ayaklanmaya çağrı veya terör eylemlerini haklı göstermek gibi demokratik devlet düzeninde korunması mümkün olmayan bir içeriğe sahip olması halinde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği açıktır.

Kuralla milletvekilinin belirsiz ve öngörülemez bir tanımlamada bulunmaktan ibaret eyleminin, ödenek ve yolluğundan kesinti yapılma sebebi olarak öngörüldüğü anlaşılmıştır. Kuralın düşünce açıklaması niteliğindeki beyanları nedeniyle milletvekillerinin her an cezalandırılma tehdidi altında kalmalarına neden olduğu, milletvekilleri açısından genel olarak ifade özgürlüğünü, özel olarak ise yasama sorumsuzluğunu kullanılamaz ve anlamsız hâle getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen niteliğiyle söz konusu düzenlemenin, demokratik toplumda zorlayıcı toplumsal bir ihtiyacı karşılamaya yönelik bir sınırlama olduğu söylenemez.

Kuralla ayrıca ifade özgürlüğünün ihlal edilmesi ve yasama sorumsuzluğunun işlevsiz kılınması suretiyle milletvekilinin yasama ve denetim görevini korkusuzca ve tam bir serbesti içinde yerine getirme özgürlüğünün önemli ölçüde engellendiği görülmüştür.

Açıklanan gerekçelerle kural, İçtüzük’ün 161. maddesinde yer alan “…Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak…” ibaresi yönünden Anayasa’nın 2., 13., 26., 83. ve 87. maddelerine aykırı bulunmuş ve iptaline karar verilmiştir. Kural, kınama ve Meclisten geçici olarak çıkarma cezalarını gerektiren diğer nedenler yönünden Anayasa’ya aykırı görülmemiştir.