Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, seçim kabinesinde yer alan HDP'li bakanlar Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca'nın istifasıyla ilgili olarak, "İki Bakanın Bakanlar Kurulu'nun ardından yaptığı açıklama yanlıştır. Siyasal dozu yüksek basın açıklaması yaptılar. HDP’li bakanların basın açıklamasında ifade ettiği konuların hiçbirisi Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulmamıştır. O arkadaşlarımız belli ki bir yerden aldığı talimatla o açıklamayı yapmıştır" dedi.
Ali Haydar Konca'nın istifa sonrasında yaptığı "Cizre’de İçişleri Bakanlığı ve valinin krizi yönetemediğini, benim ulaşmak istemememe rağmen ulaşamadığımı söylemedim. Davutoğlu benle muhatap olmadı, hendeklerden falan söz etti" açıklamasını da değerlendiren Numan Kurtulmuş, "O bakan arkadaşlarımızın görev yapmasına engel olunmamıştır. Eğer bir yerde bir giriş yasağı varsa bende giremem diğer bakan arkadaşlarımızda giremez. Bu anlamda görev yapmalarına engel olunmamıştır" ifadelerini kullandı. Numan Kurtulmuş, iki HDP'li bakanın istifa sonrasında yaptığı açıklamayı da şu sözlerle değerlendirdi:
"Bu basın açıklamasında hükümetimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız hakkında ortaya koymuş oldukları fikirlerin hiçbirini kabul etmek mümkün değildir. Bu sözlerin tamamını yakışıksız, eleştiri dozunun üstünde, yersiz bulduğumuzu ifade ediyoruz ve şiddetle kınıyoruz, şiddetle reddediyoruz."
"HDP'li bakanlar son derece medeni şekilde istifa etmişlerdir"
Kurtulmuş'un açıklamasının öne çıkan kısımları şu şekilde:
"Sığınmacılar konusunda kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik ve kapsamlı sunumlar yaptık. Türkiye 2.2 milyon sığınmacıyla göçmen meselesine en fazla omuz veren ülke.
Göçlerin nedenleri savaş ve baskı göçleri. Ülkelerinden kaçanların kendileri için soluk alabilecekleri bir güvenli bölgeye kaçma eğilimindedir. Türkiye Nisan 2011'den beri bu soruna insani diplomasi ile yaklaşmıştır. Açık kapı politikasıyla Türkiye büyük bir örnek teşkil etmiştir. Yaklaşık 7.6 milyar lira harcadık. Türkiye bu ağır yükün faturasını ödemek noktasında, bütün ülkeleri yardım etmeye çağırıyor.
"Hükümet bozulmuş gibi bir algıya gerek yok"
Sayın basın mensupları bakanlar kurulu toplantımızın başında kamuoyuna mâl olmuş bir gelişme yaşadık. 63. Seçim Hükümeti'nde bir zorunluluk sonucu yer alan AB Bakanı ve Kalkınma Bakanı olan HDP'li bakanlar Ali Haydar Konca ve Müslüm Doğan son derece medeni bir şekilde hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde istifa etmişlerdir.
İki bakan kendi iradeleriyle hükümette yer almış yine kendi iradeleriyle istifa etmişlerdir. Sayın Başbakanımız, istifa eden Bakanların görüşlerine katılmadığını bildirdi. Kendi iradeleriyle yer almak istediler, kendi iradeleriyle ayrılmak istediler. Hükümet bozulmuş gibi bir algıya gerek yok. Yine Anayasal çerçevede açıktır yapılacaktır. Sayın Başbakanımız iki bağımsız Bakan'ı atayacaktır.
"Ortaya koymuş oldukları fikirlerin hiçbirini kabul etmek mümkün değildir"
İki bakanın Bakanlar Kurulu'nun ardından yaptığı açıklama yanlıştır. Siyasal dozu yüksek basın açıklaması yaptılar. HDP’li bakanların basın açıklamasında ifade ettiği konuların hiçbirisi Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulmamıştır. O arkadaşlarımız belli ki bir yerden aldığı talimatla o açıklamayı yapmıştır.
O Bakan arkadaşlarımız ifade ettiğini belirttikleri konuların hiçbiri ne bu bakanlar kurulunda ne daha önceki Bakanlar Kurulu’nda konuşulmamıştır. O bakan arkadaşlarımızın görev yapmasına engel olunmamıştır. Eğer bir yerde bir giriş yasağı varsa bende giremem diğer bakan arkadaşlarımızda giremez. Bu anlamda görev yapmalarına engel olunmamıştır.
Dolayısıyla bu basın açıklamasında ortaya konulan fikirlerin hiçbir şekilde içeride yansıttıkları fikirlerle bir ilgisi olmadığını ifade etmek isterim. Ayrıca bu basın açıklamasında hükümetimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız hakkında ortaya koymuş oldukları fikirlerin hiçbirini kabul etmek mümkün değildir. Bu sözlerin tamamını yakışıksız, eleştiri dozunun üstünde, yersiz bulduğumuzu ifade ediyoruz ve şiddetle kınıyoruz, şiddetle reddediyoruz."
PKK'ya yönelik operasyonlar
"Türkiye'de hükümetin isteğiyle böyle bir ortam başlamış değildir. 20 Temmuz'dan sonra Türkiye'de uzun yıllardır devam eden çatışmasızlık, silahlı çatışmaların olmadığı bir güven ve huzur ortamı varken maalesef 20 Temmuz Suruç katliamıyla birlikte eş zamanlı olarak Türkiye'nin birçok yerinde terör faaliyetleri başladı. Bu terör faaliyetleri doğrudan doğruya Türkiye'nin dirliğine, birliğine zarar verecek boyutlara geldi ve artık savaşta dahi insani duygu taşıyan insanın kabul etmeyeceği boyutlara ulaştı. Şimdi bunlar terör örgütünün başka bir safhaya geçtiğini, çatışmasızlık ortamından Türkiye'yi bir iç savaşa sürükleme ortamına doğru karar alarak geçtiğini gösteren işaretlerdir. Buna karşın dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir ülke kayıtsız kalamaz. Yapılan şey budur. Ve inşallah sonuç alacak noktaya gelecektir."
Suriyeli mülteciler
Suriye'deki istikrarsızlık ortamı uzun bir süredir devam ediyor. İlk etapta kısa süreli bir düşüncemiz vardı. Ama görülüyor ki Suriyeliler bir süre daha ülkemizde konaklayacak. Burada Suriyeli çocuklarımızın kaybedilmemesi ve eğitimlerini almaları önemli.
Burada okuyan çocukların, yeni kurulacak Suriye'de söz sahibi olacak ve Türkiye dostu olacak bireyler olmasına gayret ediyoruz. Kilis, Gaziantep gibi kentlerde gerekli tedbirleri alacağız. Yerel yönetimlere katkıda bulunacağız.
Türkiye bu krizle boğuşurken tüm dünyadan çıt çıkmıyordu. Akdeniz'deki yaşanan faciaya kadar. Türkiye'nin bu hassasiyetine paydaş olmuyorlar. Sadece Akdeniz'de 7 bin 950 kişi son 5 yılda boğularak öldü. Türkiye'nin deniz kuvvetlerinin topladığı sığınmacı sayısı 54 bin kişidir. Biz Suriye botu gördüğümüzde hemen kurtarıyoruz ama başka ülkelerde aynı hassasiyeti göremiyoruz."