Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Başkan Yardımcısı Ian Lesser, Ankara-Washington hattında tırmanan gerilimi DW Türkçe'ye değerlendirdi.
ABD'nin bölgede IŞİD ile mücadeleye öncelik verdiğini, bu nedenle PKK ile PYD ve YPG arasındaki bağlantıları görmezden geldiğini söyleyen Lesser, son gelişmelerin iki ülke ilişkilerinde daha ciddi boyutta bir siyasi anlaşmazlığa yol açabileceğini, Suriye sınırında ihtilaf tehlikesinin bulunduğunu kaydetti.
Türkiye ve bölgeyi yakından tanıyan, geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmış olan Lesser'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'yi Suriye'de "terör ordusu kurmakla” suçladı ve "Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır” açıklamasını yaptı. Türk ordusunun yeni bir askeri operasyona hazır olduğu belirtiliyor. Türkiye ve ABD'nin Suriye'de karşıya geldiği bir sürece mi giriyoruz?
Ian Lesser: Çok ciddi bir gelişme olduğu açık. Bunun arka planında, ABD'nin Suriye'de YPG'ye bir kaç yıldır verdiği desteğin yol açtığı anlaşmazlık, hatta Kürtlere yönelik politika konusunda Amerika ile Türkiye arasında daha uzun bir geçmişi olan anlaşmazlık yatıyor. Daha ciddi boyutta bir siyasi anlaşmazlık, hatta sınır boyunca bir ihtilaf tehlikesi mevcut, bölgede Amerikalı askeri eğitimciler de bulunuyor... Her iki tarafta liderler kullandıkları dile dikkat etmeli çünkü bu zaten riskli olan bir durumu daha da tırmandırabilecek tehlikeli bir aşamaya getirebilir. Bu üslup Washington'da çok da yapıcı olmayacak bir şekilde okunacaktır. Aynı şekilde, eğer ABD'nin bu adımlarını Türkiye ile kapsamlı danışmalar yapmadan gerçekleştirdiği doğru ise o zaman bunun da uygunsuz ve riskli olduğunu söylemek gerek.
Sizce Ankara'nın sertleşen söylemi, askeri uyarıları Washington yönetiminin PYD'ye yönelik politikalarında değişime gitmesine yol açar mı?
Türkiye bu meseleye uzun bir geçmişi olan kendi Kürt meselesinin merceğinden ve ülke içinde son yıllarda çok ciddi boyutta olduğunu söylemek durumunda olduğum sıkıntılı iç siyasi gelişmeler perspektifinden bakıyor... Türkiye içinde konuyla ilgili büyük bir hassasiyet, hatta paranoya var. Türkiye konuyu ulusal bağlamda, sınırlarında bir ulusal çıkar konusu olarak değerlendiriyor. ABD ise daha geniş bir bakış açısıyla, bölgede IŞİD ile mücadele perspektifinden bakıyor. Ve son adımlar da sürpriz değil, ABD ordusunun Suriye'deki Kürt milislerle birlikte çalışmaya duyduğu güvenin boyutu dikkate alındığında. Washington'da Ankara'nın itirazları çok iyi bilinse de, ABD güvenlik alanındaki bu işbirliğinden vazgeçmekte isteksiz.
PKK uzun zamandır ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alıyor. PKK'nın PYD ve YPG ile bağlantıları olduğu biliniyor. ABD politikaları açısından bu bir çelişki değil mi?
ABD, bölgedeki en önemli güvenlik sorunu olarak gördüğü IŞİD ile mücadele adına PKK ile PYD ve YPG arasındaki siyasi, lojistik bağı görmezden görmeyi yeğliyor… Tabii bir NATO müttefiki olarak ABD, Türkiye'nin güvenliği konusunda taahhütlerine bağlı olmaya devam ediyor... Ancak Türkiye açısından ise bir numaralı güvenlik sorunu bu konu. Türkiye-ABD ilişkileri daha güçlü bir zeminde olsaydı bu sorunu yönetmek daha kolay olurdu.
Türkiye'nin Afrin'e operasyon gerçekleştirmesi durumunda, ABD buna nasıl tepki gösterir sizce?
Her iki taraf da tek yanlı, ulusal çıkarları adına, başka hiç bir şeyi dikkate almayan politikalar konusunda ihtiyatlı olmalı. Özellikle Türkiye için durum iki kat daha hassas. Çünkü Türkiye'nin sınır ötesi politikaları Türkiye'nin kendi içinde yankılanıyor. Türkiye'nin Kürt meselesine ilişkin bir dizi, çok çetin sorunları var.
Türkiye ve ABD'nin, aralarındaki gerilimi düşürmek, farklılıklarını aşmak için yapabilecekleri nelerdir?
Türkiye ile ABD arasında güvenlik politikaları hakkında bu tür ciddi farklılıkların olması aslında yeni bir şey değil. Bizler yakın müttefikleriz, ancak geçmişte de bazı politikaların ayrıntılarına indiğimizde, çok ciddi farklılıklarımızın olduğunu görüyoruz. Bu çok uzun yıllar boyunca böyle oldu. İlişkileri yönetmek oldukça güç, zira her iki ülke de güvenlik konularında son derece hassas. Bu da durumu çok daha güç hale getiriyor. Bunların üstesinden gelmek konusunda iki düzlemde adımlar atılabileceğini düşünüyorum, ancak şu anda bunların ikisi de iyi işlemiyor. İlk olarak, eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump, aynı fikirleri paylaşsalar, yapıcı bir diyalog geliştirebilirlerdi. Bunun söz konusu olmadığı görülüyor. İkinci ihtimal, bu konuların genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, ya da yereldeki üst düzey askeri yetkililer tarafından ele alınması olabilir. Son aylarda bu şekilde birçok görüşme oldu, ancak bunların politikalarda bir yakınlaşma getiremediği anlaşılıyor. Askerler arasındaki diyalogda büyük bir ilerleme sağlanması ihtimal dışı değil, bunun gerçekleşmesi için de birçok neden var. Ancak şu anda en güçlü senaryo, sınır boyunca çok sıkıntılı, riskli bir sürecin olması.
Almanya Savunma Bakanı hafta sonunda Ürdün'ü ziyaret etti ve Ürdün'den söz ederken bu ülkenin, şiddetin hüküm sürdüğü bir coğrafyada "istikrarın çıpası” olduğunu söyledi. Ürdün'de halen 300 kadar Alman askeri, IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyon kapsamında konuşlu bulunuyor. Yakın geçmişte NATO müttefikleri Türkiye'den söz ederken, Türkiye'nin bölgede güvenlik ve istikrar unsuru olduğunu söylerlerdi. Son dönemde ise Ankara'ya yönelik daha çok eleştiriler işitiyoruz. Batı'da Türkiye'ye yönelik algı değişti mi?
Hem Almanya hem de ABD'nin bakışıyla ilgili olarak, bir dönem Türkiye'nin IŞİD'e karşı stratejisinde ne kadar gayretli olduğu konusunda kuşkuların olduğunu söyleyebilirim. Türkiye'nin herhangi bir şekilde bu hareketi desteklediğini söylemiyorum, ama önemli müttefik ülkelerin başkentlerinde Türkiye'nin bölgede güvenlik alanında güvenilir bir partner olup olmadığı konusunda artan bir sorgulamanın olduğunu düşünüyorum. Şüphesiz hem Almanya hem de ABD açısından diğer bölgesel aktörlere yönelme eğilimi söz konusu oldu.
ABD ile Türkiye arasındaki artan gerilimin, iki NATO müttefiki arasında onlarca yıldır süren savunma alanındaki işbirliğine kalıcı zararlar verebileceğini düşünüyor musunuz? Türkiye, İncirlik üssünü ABD'ye kapatabilir mi, bu tür adımlar bekliyor musunuz?
İronik bir şekilde, Ankara ile Washington ilişkilerinde bu garip dönemi yaşarken, ABD İncirlik hava üssünde faaliyetlerini sürdürmeye, buradan hava operasyonları gerçekleştirmeye devam ediyor. Geçmişe baktığımızda, Clinton yönetimi döneminde dahi Türkiye, ABD'nin İncirlik'i hava saldırıları için kullanması konusunda oldukça isteksiz davranmıştı. İronik bir şekilde, bugün bu operasyonları yapabiliyoruz. Türkiye'nin İncirlik üssünü ABD'ye kapatmasını pek olası görmüyorum, ama böyle bir ihtimal var. Ve Suriye politikası konusunda anlaşmazlık büyürse, bu risk de daha da artacaktır.
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe