Dr. Mahfi Eğilmez
Genel Olarak
Ekonominin çözmesi gereken temel soruların başında mal ve hizmetlerin nerede, kim tarafından, nasıl üretileceği, nerede, nasıl fiyatlanacağı ve kimler tarafından tüketileceği soruları gelir. Bunları izleyerek üretimden kimin ne kadar pay alacağı (bölüşüm sorunu), alınan paylar arasındaki eşitsizliklerin nasıl giderileceği (gelir dağılımı sorunu), üretimin artan nüfusa uygun olarak nasıl artırılacağı (büyüme ve refah artışı sorunu), tasarrufların nasıl değerlendirileceği sorunu (faiz, borsa, borçlanma meselesi) gibi sorunlar da ekonominin çözmesi gereken sorunlar olarak karşımıza çıkar.
Üretim ve tüketim meselesinin çözümü için üç farklı sistem söz konusu olur: Piyasa sistemi, kumanda sistemi ve karma sistem. Piyasa sistemi; üretimin piyasada arz ve talep güçleri tarafından kendiliğinden çözülmesini sağlayan sistemdir. Bu sistemde piyasaya müdahale sadece piyasanın düzgün çalışmasını önleyen engellerin kaldırılması için yapılır. Kumanda sisteminde: üretimin biçimlendirilmesi merkezi bir otoritenin kararları çerçevesinde yürütülür. Bu sistemde hangi mal ve hizmetin, ne kara üretileceği ve hangi fiyata satılacağı bu otoritenin kararlarına göre belirlenir. Karma ekonomi sistemi, piyasa sistemiyle kumanda sisteminin bir arada yer aldığı sistemdir.
Dünyada en yaygın sistem karma yöntemdir. Çoğu ülkedeki karma ekonomi sisteminde piyasa ağırlıklıdır, kumanda arada bir istisnai olarak devreye girer. ABD ve Avrupa ülkeleri bunun örneğidir. Genellikle ekonomik kriz dönemlerinde piyasa ekonomisi yerini kısmen kumanda yöntemine terk eder. Örneğin 2008 kriziyle birlikte başlayan parasal genişleme (niceliksel gevşeme) piyasa sistemine kumanda yöntemiyle müdahalenin örneğidir. Normal koşullarda basılacak para miktarının ekonominin reel büyümesine uygun düzeyde artırılması gerekirken krizden çıkış için çok yüksek miktarda para basılmıştır. Bazı ülkelerde kumanda yöntemi sık devreye girer ve zaman zaman ağırlık kazanır. Bu ülkelerin tipik örnekleri arasında Latin Amerika ülkeleri sayılabilir. İran, günümüzde, kumanda ekonomisi uygulayan ülkelerin en bilinen örneğidir. Bu tür ülkelerde birçok mal veya hizmetin fiyatı, ücretlerin limiti hükümetçe belirlenir. Döviz kurları da hükümetçe belirlenir. Bu ülkelerde genellikle karaborsa oluşur. Örneğin İran'da sermaye hareketleri serbest olmadığı için sabit kur rejimi uygulanabilmektedir. Buna göre 1 dolar 42 bin riyale eşittir. Oysa piyasadan dolar almak isteyen 270 bin riyal ödemek zorundadır (karaborsa kuru.) Bu çifte kur İran’ın GSYH’sinin 1,5 trilyon dolar, kişi başına gelirinin de 25 bin dolar düzeyinde görünmesine karşılık gerçekte GSYH’sinin 500 milyar dolar, kişi başına gelirinin de 8 bin dolar dolayında olduğu gerçeğini saklamaktadır.
Üretim meselesinin çözümünde bugüne kadar uygulanan sistemler içinde en başarılı görüneni, belirli bir denetim ve gözetim altında çalışan piyasa sistemidir. Ne var ki piyasa sisteminde denetim ve gözetim çok dikkatli kullanılması gereken bir mekanizmadır. Denetime gereğinden fazla ağırlık verildiğinde piyasanın yaratıcılığı yok olmakta, denetim çok gevşetildiğinde de ahlâk zayıflamaktadır. Dünya, bu deneyimi küresel kriz öncesinde ve sonrasında yaşadı.
Türkiye’nin Durumu
Bu genel tanımlar çerçevesinde baktığımızda sorunu karma ekonomi sistemi çerçevesinde çözmeye çalışan Türkiye, zaman zaman kumanda ekonomisinin uç noktalarına savrulmaktan kurtulamamaktadır. Son dönemde kumanda yönteminin ağırlığının giderek arttığına tanık oluyoruz. Önce kurlar üzerinde başlayan kumanda yöntemiyle bastırma eylemi oradan faizlere derken fiyatlara, kiralara ve ücretlere sıçradı. Son olarak sermaye hareketlerinin kısıtlanmasına ilişkin bazı düzenlemelere geçildi.
Piyasa sistemi bir kez böylesine derin biçimde bozulduğunda ve ortaya büyük bir hasar çıktığında sistemin yeniden rayına oturtulması o kadar kolay olmuyor.
Bu yazı Mahfi Eğilmez'in blog sitesinden alınmıştır