*Dr. Mahfi Eğilmez
Ekonomi bilimi bazı kavramlarını fizik bilimlerden almıştır. Denge kavramı bunlardan birisi hatta belki de en fazla bilinenidir. Fiziksel anlamda denge; İki karşıt gücün birbirine üstünlük sağlayamadığı durumdur. Bunun en basit örneği ip çekme oyununda iki tarafın birbirini hiç kıpırdatamadığı durumdur.
Fizik bilimlerde iki tür denge vardır: İstikrarlı denge, istikrarsız denge. Bu iki dengeyi aşağıdaki şekilde gösterelim. Aşağıdaki şekilde iki tas var. Soldakinde tas normal şekilde duruyor ve içinde bir top var. Sağdaki şekilde ise tas ters dönmüş durumda ve top tasın üzerinde duruyor.
Soldaki şekildeki tas sallandığı zaman top da tasla birlikte sağa sola yukarı aşağı sallanır. Ama tasın sallanması bittiğinde top da eski yerine gelir ve tekrar ilk denge haline döner. Buna istikrarlı denge diyoruz. Sağdaki şekilde ise tas sallandığında top yere düşer ve gidip ileride bir yerde durur. Tasın sallanması bittiğinde top eski yerine gelmez. Buna da istikrarsız denge diyoruz. İstikrarlı dengede topun eski denge noktasına yeniden gelmesi için dışarıdan bir müdahale edilmesi gerekmez, buna karşılık istikrarsız dengede topun eski yerine gelebilmesi için dışarıdan müdahale edilmesi gerekir.
Ekonomideki dengeler de istikrarlı ve istikrarsız denge olarak ikiye ayrılır.
Soldaki şekil fiyatlarda ve/veya arz ve talep miktarında meydana gelen değişimler nedeniyle dengenin bozulduğunu ve fakat zaman içinde yeniden arz ve talep eğrilerinin kesiştiği noktada dengeye gidildiğini gösteriyor. Bu durum istikrarlı dengeye bir örnektir. Tıpkı tasın içindeki top gibi yeniden eski dengeye dönülecektir. Sağdaki şekilde ise denge bir kez bozulduktan sonra arz ve talep eğrilerinin kesiştiği noktaya dönülememektedir. Bu da istikrarsız denge halinin ekonomideki örneğidir. Tıpkı tasın üzerindeki top gibi eski dengeye dönülebilmesi için dışarıdan müdahale gerekli olmaktadır.
Ekonomide her iki dengenin en çok görüldüğü örnekler tarım alanında ortaya çıkar ve Cobweb Teoremi (örümcek ağı teoremi) denilen bir teori yardımıyla açıklanır.
Denge her zaman eski noktaya dönülerek sağlanmaz. Bazı hallerde (hatta çoğu halde) yeni denge noktası eskisinden farklı bir yerde oluşur. Ekonomi politikasının amacı en iyi dengeyi yakalamaya çalışmaktır. Dengeyi etkileyen değişken sayısı arttıkça bu iş zorlaşır.
Örneğin Türkiye için ideal ekonomik denge enflasyonun yüzde 1 – 2 gibi düşük oranda, işsizliğin doğal işsizlik oranı dolayında (ülkeden ülkeye değişir, Türkiye için yüzde 8 kabul edilebilir), büyüme oranının potansiyel büyüme oranı dolayında (yüzde 5) olduğu bir denge halidir. Hatta iş bunlarla da bitmez: Bütçe açığı ve cari açığın da yüzde 3’ün altında olması, borç yükünün artmaması, çevrenin korunup kollanması gibi birçok değişken daha işin içine girer.
Bu kadar çok hedefin bir arada olması ideal denge bileşimine ulaşmayı, imkânsız değilse de, çok güç hale getirir. Çünkü bu hedefler birbiriyle çelişir. Örneğin enflasyonu düşürmeye çalışmak genellikle büyümeyi de düşürür ve sonuçta işsizlik artışa geçer. Bütün bu hedefleri birbiriyle çelişmeyecek şekilde ele almanın bir tek yolu vardır: Beklentileri iyileştirmek. Ekonominin karar alıcıları ve yönlendiricileri insanlardır. İster bireysel, ister şirket yönetimi isterse kamu yönetiminde karar alsınlar eğer insanlar ekonominin geleceğinden umutlu iseler alıp uygulayacakları kararlar da iyimser olur. Örneğin yakın gelecekte enflasyonun düşeceğine ve TL’nin yabancı paralara karşı değer kazanacağına inanmaya başlarlarsa döviz talebini bırakırlar. O zaman kurlar düşer TL değerlenir ve enflasyon da geriler.
Türkiye, beklentileri düzeltmeyi 2001 krizinden sonra başardı ve gerçekten de ekonomide bu saydığım değişkenlerin hepsinde hedefe doğru yol alınmaya başladı. O dönemde demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi karar alıcıların beklentilerini fazlasıyla etkileyen konularda Türkiye bugünkünden çok farklı bir yol izliyordu. Ne var ki hedeflere tam ulaşılamadan önce sosyal ve siyasal alanlarda sonra da ekonomi alanında beklentilerin bozulmasına yol açacak adımlar atıldı.
Bu yazının özeti şudur: Eğer ekonomik dengeyi fazlasıyla etkileyen beklentileri düzeltemezsek, bir başka deyişle ideal olmayan dengeye dışarıdan müdahale etmezsek, ideal dengeye ulaşmamız mümkün olamaz. Burada dışarıdan müdahaleden kastettiğim şey ekonomi dışı gibi görünen sosyal ve siyasal düzenlemeleri çağdaş görünüme uygun hale getirmek ve ekonomide sistemin çalışmasını engelleyecek hamlelerden kaçınmaktır. Bir başka deyişle dışarıdan müdahale; bazı hallerde düzeltmek için müdahale etmek, bazı hallerde ise müdahaleden kaçınmak biçiminde olmalıdır.
Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır.