Sağlık

Dr. Filiz Çelebi: Mamografi taramasını atlamak hayati risk oluşturabiliyor

''Düzenli yapılması daha erken tanıyı ve erken tedaviyi sağlıyor''

28 Ekim 2021 10:42

Meme kanseri taraması ve erken tanısında altın standart olarak yerini koruyan mamografinin etkinliği yayınlanan bir araştırmayla bir kez daha ortaya kondu. Meme kanseri tanısı alan kadınlar üzerinde gerçekleştirilen bu araştırmada, mamografi taramasını atlamanın meme kanserinde yaşam kaybı üzerinde de önemli bir etkisi olduğu gösterildi. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Filiz Çelebi, yaklaşık 550 bin kadın üzerinde geçekleştirilen çalışmayı değerlendirdi.

Meme kanseri tedavisinde başarılı sonuçlara ulaşmada hastalığın erken evrede fark edilmesinin çok büyük önemi olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Çelebi, mamografinin atlanmadan ve düzenli olarak yapılmasının meme kanserinde yaşam kaybını azaltmanın da anahtarı olabileceğini söyledi.

Kanser tanısı konmadan önce sadece bir mamografisini atlayan kadınlarda yaşam kaybının daha yüksek olduğunun ortaya konduğu araştırmayla ilgili Çelebi şunları anlattı:

Çalışmada hastalar, tanı öncesinde son mamografisini yaptıranlar, sondan bir öncekini yaptıranlar, son iki mamografisini düzenli yaptıranlar ve hiç yaptırmayanlar olarak dört gruba ayrılmış. 1992-2016 yılları arasında yaklaşık 550 bin kadın üzerinde gerçekleştirilen bu çalışmaya göre; meme kanseri tanısı almadan önceki her iki tarama mamografisini yaptıran kadınlarda meme kanseri mortalitesi (yaşam kaybı oranları) daha düşük. Aynı grupta 10 yıl içinde meme kanserinden yaşam kaybı oranının da yüzde 50 azaldığı görülüyor.”

''Düzenli yaptıranlarla, hiç çektirmeyen ya da düzensiz çektirenlerin yaşam kayıpları arasındaki fark net''

Mamografi, özellikle çok erken evre kanserlerin belirtisi olan mikrokalsifikasyonları saptamamızda çok etkin bir görüntüleme yöntemi. Dolayısıyla düzenli yapılması daha erken tanıyı ve erken tedaviyi sağlıyor. Bu da hem hastanın mortalitesi, hem de ameliyatın şekli açısından da önem taşıyor. Daha minimal cerrahilerle hasta sağlığına kavuşabiliyor. Ancak burada anahtar kelime ‘düzenli mamografi’. Şimdi çektirdim, 5 sene sonra çektireyim gibi bir yaklaşım tabii ki risk oluşturur. Bu çalışmada da arada bir mamografiyi atlayan ile hep çektiren kişiler arasındaki risk faktörleri araştırılmış. Düzenli yaptıranlarla ya hiç çektirmeyen ya da düzensiz çektirenlerin yaşam kayıpları arasındaki fark net olarak ortaya konmuş.”

''Mamografi yaşam kaybını önlemede de değerli'' 

Elde edilen bu istatistikler düzenli yapılan mamografinin önemini ortaya koyuyor. Son iki mamografisine katılanlarda meme kanserinden yaşam kaybı önemli ölçüde düşüyor. Bu oldukça önemli bir sonuç.”

Örneğin İngiltere, ABD gibi bazı ülkelerde mamografi çekimleri 50 yaşından sonra başlıyor ve 2 yılda bir yapılıyor. Anca ülkemizde daha genç bir popülasyona sahip olduğumuz için mamografi taramaları 40 yaşında başlıyor. Kişinin bireysel bir riski yoksa 40 yaşından sonra yılda bir kez yaptırmalarını öneriyoruz.”

''Ailede 40 yaş altı meme kanseri tanısı alan varsa taramaya erken başlanmalı''

 “Örneğin annesinde 40 yaşından önce meme kanseri tespit edilen bir kişi, taramaya annesinin tanı aldığı yaştan 10 yıl önce yani 30 yaşında başlamalı. Bu kişiler özel bir grubu oluşturduğu için takiplerinde aynı zamanda meme MR’ını da kullanıyoruz. Tercihen mamografiden 6 ay sonra meme MR’ı yapmayı öneriyorum. Ancak aynı anda her ikisi birden de yapılabilir.”

''Mamografiyle ilgili hala yanlış bilgiler var'' 

Mamografi çektirerek alınacak radyasyon dozunun da kansere yol açabileceğini düşünülüyor. Aslında durum böyle değil. Çünkü bu anlamda teknoloji oldukça ilerledi. Özellikle tomosentez içeren mamografi sistemleri de dahil olmak üzere, mamografiyle alınan radyasyon dozunun tanıda kabul edilebilir olduğu ve kendisinin meme kanserine yol açmadığı da birçok bilimsel veri ile ispatlanmış durumda. Bir de işlemin ağrılı olduğuna dair yanlış bir inanış var. Sonuçta bu bir tanı yöntemi ve sadece birkaç dakika sürüyor. Ağrı, kişinin ağrı eşiğine göre değişebilen görece bir kavram. Ancak sonuçta kaçınmayı gerektiren ve korkulan bir ağrı olmadığını kesinlikle söylemek mümkün. Dolayısıyla da 40 yaşından sonra tüm kadınların yılda bir yaptırmalarını öneriyorum.” (DHA)