Gündem

Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Bozkır: Biz aynı yerdeyiz, AB bizim odamıza giriyor

"Şehrin ana yapısına bir saldırı olmadan büyük bir göç dalgası olmaz"

10 Eylül 2018 15:21

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır, NTV Dış Haberler Müdürü Ahmet Yeşiltepe’nin sorularını yanıtladı. Bozkır, ilişkilerin yeniden canlandığı Avrupa Birliği'ne ilişkin olarak, "Biz aynı yerde duruyoruz ve AB bizim bulunduğumuz odaya giriyor demek doğru olacaktır" dedi.

Bozkır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya gerçekleştireceği ziyareti hatırlatarak, "İnşallah önemli adımlar atılacaktır" ifadesini kullandı.

TBMM Dış İşleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır, NTV yayınında dış politika gündemini değerlendirdi. Bozkır; ‘Tahran Zirvesi’nin sonuçları, İdlib sorunun çözümü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ateşkes çağrısı, Türkiye’nin Suriye’den yeni göç dalgasına karşı aldığı önlemler, ABD’nin Suriye’deki varlığı, Türkiye -ABD krizi ve AB ile yakınlaşma konularındaki sorulara yanıt verdi.

TIKLAYIN - TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı: İdlib'de olumsuz senaryo gerçekleşirse kapılarımızı açmayacağız

Bozkır'ın açıklamaları şöyle:

- ‘Tahran Zirvesi’ni ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

"Alınan sonuçlar bugünün şartlarında iyi bir noktayı ifade ediyor... Tüm dünyanın dikkatini çeken bu konuda, Astana sürecinde alınan kararların tekrar uygulanacağının ifade edilmesi çok önemli.

İdlib çok önemli, 130 km’lik bir sınırımız var. Bugüne kadarki göç dalgasının ilk girişi de İdlib üzerinden olmuştur. Terör saldırılarının sorumluları da buradan girmişlerdir. Rusya açısından da çok önemli bir bölge, askeri üssü bulunuyor...

Buranın nüfusu 1,5 milyon civarındaydı ancak gerilimi azaltma bölgelerinden biri burası. Diğer 3 bölgeyi Suriye rejimi ele geçirdi ve İdlib’de bir havuz oluştu. Yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı İdlib’de sivil halk da var, silahlı militanlar da. Tehlikeli unsurlar da var kentte. Türkiye olarak biz, sivil halkla terör örgütlerini ayıralım, liderlerinin kentten çıkmasını sağlayalım ve olası bir operasyonla göç dalgası yaratmayalım diyoruz. Sivil halkla, teröristleri ayıklamak mümkün. Bunların hepsi konuşuldu ve bir mutabakat var. 

İdlib’e operasyonlar var ama daha çok terör örgütlerini olduğu bölgelere yapılıyor. Şehrin ana yapısına bir saldırı olmadan büyük bir göç dalgası olmaz. Kısmi bir anlayışla topyekün bir harekattan söz etmek mümün değil, Tahran Zirvesi’nin olumlu sonuçlarından biri bu."

- Hafta sonu Rusya ve Fransa basınında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ateşkes talebinin, “Türkiye’nin cihadi-selefi örgütlerin hamisi ve sözcüsü olduğu” yönündeki algıyı güçlendirdiği yazıldı. Uzun süredir Türkiye’ye yapıştırılmak istenen bu etiketten nasıl kurtulacağız?

"Maalesef dünyanın birçok yerinde çok büyük bir karalama kampanyası söz konusu. İşi bilenler bunun böyle olmadığını biliyor. Bu etiketin nasıl ortaya çıktığını hatırlamak lazım. DEAŞ terör örgütü ortaya çıktı ve 25 bin kişilik bir orduyla mücadele edecek bir kapasite ne Irak'ta ne de Suriye'de yoktu. Biz ABD de dahil bunlarla mücadele edecek kişileri eğitelim dedik ama bu operasyon başarıya ulaşmadı. Türkiye bunu kendi başına yapmaya karar verdi ve Özgür Suriye Ordusu, DEAŞ'la savaşabilir hale geldi.

Aslında DEAŞ'ı bitiren Fırat Kalkanı harekatıdır... 'Afrin' birkaç yılda temizlenemez ' deniyordu ama Türkiye vurdu geçti. Afrin halkı PYD'ye destek vermediği için kurşun atmadan bırakıp gitiler. ABD orada hata yaptı. Türkiye ile hareket edilse bugünkü manzara olmazdı, ne yaptı PYD ile hareket etti...

Şimdi DEAŞ bitti ama ABD, kongreden aldığı yetki DEAŞ'la mücadele için olduğundan dolayı bunu söyleyemez. Ama DEAŞ öldü, bunu kabullendikten sonra iş kolaylaşır. Afrin ABD'nin aklını başına getirdi. Fırat'ın batısında PYD ile değil Türkiye ile işbirliği yapmaya karar verdi. 

"ABD'nin tehditkar tavrından üzüntü duyuyoruz"

ABD, yeni yönetimi 'ben Suriye'de niye yokum' diyor; yoksun çünkü olman gereken zamanda olmadın. Şimdi 'ben buraya PYD ile geleyim' diyor ama doğrusu, Türkiye ile konuş ve Suriye'de de toprak niyetin yoksa bunu yaparsın..."

- ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarında 4 Kasım’dan itibaren ikinci aşamaya geçilecek. Türkiye bu aşamada ne yapacak, nerede olacak?

"Biz İran'la çok iyi ilişki içindeyiz ve çıkara dayalı ilişkimiz var. Türkjiye doğlagazı başka yerden sağlayamazsa, ABD ne derse desin buradan almamız gerekir... ABD'nin ekonomik ambargosu ise büyük bir hata. Kristal dükkanına girmiş fil edasıyla 'ben her şeyi yaparım" diyor. ABD'nin dünyaya karşı sorumlulukları var, her şeyi kendi perspektifinizden yapamazsınız... ABD'nin bütün ülkeleri ekonomik olarak tehlikeye attığı önümüzdeki tablo yeni bir sistemin doğma ihtimalini ortaya çıkarıyor..."

- ABD’de öngörülemez bir başkan var, geriye adım atmayacak gibi. Rahip Brunson, FETÖ, S-400 ve F-35 krizlerinin yanında bu zaviyeden de baktığımızda Türk-Amerikan ilişkilerinde yakın gelecek nasıl olacak?

"ABD ile kötü ilişki olmak gibi bir niyetimiz hiç olmadı şu anda da yok. Ama maalesef tehdit eden bir yola dönüştü. Bunu hak edecek bir davranı omadı ne Türkiye'nin ne Avrupa'nın. Ama New York'ta bina inşa etme yöntemleriyle gitmesi böyle sonuçlar doğuruyor. Burada biz dik duruşumuzla anlatmaya devam ederek, ilişkiyi düzeltmeye çalışacağız. İnşallah bir çözüm yolu bulabiliriz. Ama önemli olan bunu basın üzerinden kamuoyuyla paylaşılmadan yürütülmesi çok önemli. Bu mutalaka yapılacaktır, yapılyor da zaten. Trump bu şekilde ikna edebilir.."

- AB ile atılım sürecini ileriye taşımak amacıyla kurulan reform eylem grubu üç yıl sonra ilk kez toplandı. Amaç, ilişkileri yeniden canlandıracak yol haritasını belirlemek. Peki, ne oldu da Türkiye yüzünü yeniden AB’ye çevirdi?

"Türkiye'nin AB üyeliği hiç değişmedi, bu stratejik bir hedef. AB, günlük yaşamınızın her anında olacak bir müktesebatla yürütüyosunuz bunu. Bir soğukluk yaşandı ama Türkiye'den kaynaklanmıyor. Vize sürecinin akamete uğraması, 15 Temmuz sonrası AB'yi yanımızda görmemizden kaynaklanan bir süreç ve seçim kampanyalarındaki bazı söylemler...  Ama şimdi taşlar yerine oturuyor. Biz aynı yerde duruyoruz ve AB bizim bulunduğumuz odaya giriyor demek doğru olacaktır... İnşallah Cumhurbaşkanımızın Almanya'ya yapacağı ziyarette önemli adımlar atılacaktır... 

Biz AB sürecini kesmiyoruz ve bundan nemalanıyoruz. Gümrük Birliği olmasa ticareti bu kadar büyütemezdik. Stratejik ortaklık Fransa ile olur, imtiyazlı ortaklık Almanya ile olur ama Avrupa Birliği'yle ikisi de olmaz. Yaklaşık 60 senedir bu yola başkoyduk, emek verdik. Şimdi üyelik olmasın da 'stratejik- imtiyazlı' ortaklık olsun deniyor. Biz buna teşekkür ediyoruz ve üyelik müzakerelerine devam edeceğiz diyoruz."