T24 Haber Merkezi
Uzmanlar, giderek artan internet ve sosyal medya kullanımının çocuklarda gelişimsel ve ruhsal problemlere yol açabildiğini, aynı zamanda mesajlaşma ve oyun platformlarında görülebilen "siber zorbalık"ın ise tehlike yaratabileceğini belirtiyor. İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Başak Gezmen, "Medyanın karanlık yüzlerinden bir tanesi de siber zorbalık dediğimiz alan. Yani medyada özellikle geleneksel zorbalık zaten şu anda çok ilerleyen bir durum. Siber zorbalığı aslında şöyle tanımlayabiliriz. Siber zorbalık, geleneksel zorbalığın dijital ortamdaki görünürleşme hali. Bu da çok fazla vakit geçiren özellikle çocukları ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor" diye konuştu.
Çocukların ve gençlerin neredeyse tamamı, interneti ve sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Dijital mecraların başında geçirilen zamanın fazlalığı ise çocuklarda depresyon, yalnızlaşma, obezite gibi fiziksel, ruhsal ve gelişimsel sorunları beraberinde getirebiliyor. Sosyal paylaşım ağları, internet siteleri, forumlar, oyunlar, görüntülü sohbet uygulamaları gibi internet ortamında yapılan iletişim seçenekleri, faydalı gibi görünse de çocuklara zarar verebiliyor.
Dijital teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilen "siber zorbalık" ise çocukları ve ebeveynleri zor durumda bırakıyor. Uzmanlar, internet kullanımının artmasıyla çocukların maruz kalabileceği siber zorbalık konusunda neler yapılması gerektiğini anlattı.
"Siber zorbalık, geleneksel zorbalığın dijital ortamdaki görünürleşme hali"
Doç. Dr. Başak Gezmen, medyanın doğru kullanıldığı ve doğru yönlendirildiği takdirde önemli bir eğitim aracı olduğunu söyledi. Medya kullanımının avantajları olduğu gibi dezavantajlarının da bulunduğunu aktaran Gezmen, şunları kaydetti:
"Medya kullanımında bizi bekleyen tehlikeli yanlar var. Sosyal medya platformlarının da giderek çoğalmasıyla beraber bu alanlar fazlalaşmaya başladı. Özellikle günlük hayatımızın çok büyük bir bölümünü medyayla iç içe geçiriyoruz. Bu da bizi bu tehlikelerle çok fazla karşı karşıya bırakıyor. Özellikle çocuk kitle, yetişkin kitle gibi neyin doğru, neyin yanlış olduğuna tam olarak karar verme yetisine sahip olan bir kitle değil. Gerek eğitimciler gerek ailede ebeveynler tarafından medyayı doğru kullanma biçimleri konusunda doğru bilgilendirilmeleri gerekiyor."
Gezmen, sosyal medyanın öteki yüzünde tehlikelerin de yaşandığına dikkati çekerek, "Medyanın karanlık yüzlerinden bir tanesi de siber zorbalık dediğimiz alan. Yani medyada özellikle geleneksel zorbalık zaten şu anda çok ilerleyen bir durum. Siber zorbalığı aslında şöyle tanımlayabiliriz. Siber zorbalık, geleneksel zorbalığın dijital ortamdaki görünürleşme hali. Bu da çok fazla vakit geçiren özellikle çocukları ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor." diye konuştu.
"Ebeveynin güven temasını çok iyi sağlaması gerekiyor"
Siber zorbalığın nasıl gerçekleştiğini anlatan Gezmen, şöyle konuştu:
"Siber zorbalığa, özellikle tanımadığımız, bilmediğimiz kişilerden -hatta bunlar daha sonra bildiğimiz kişiler bile çıkmış olabiliyor- birtakım şantaj uygulamaları, bilgi çalınması, özel fotoğrafların birilerinin eline geçmesi, onlar tarafından kullanılması ya da kişileri utandırıcı ya da korkutucu şekilde birtakım içerikler göndererek şantaj yapma, bunlardan birtakım şeyler elde etme giriyor. Siber zorbalık, çocuklar için özellikle tanımadığı, bilmediği kişilere şifrelerini vererek ya da fotoğraflarını ya da özel bilgilerini paylaşarak gerçekleşiyor. Yapılan araştırmalar ebeveyn tarafından çok fazla desteklenmeyen yalnız çocukların daha fazla siber zorbalığa uğradığını kanıtlıyor. Bu çocuklar çok yalnız oldukları için güvenebilecekleri, sığınabilecekleri bir yer arıyorlar. Özellikle bu çocuklar üzerinde siber zorbalık çok daha rahat ve hızlı bir şekilde, etkili biçimde gerçekleştirilebiliyor."
Doç. Dr. Gezmen, siber zorbalığı gerçekleştiren kişilerin öncelikle o güveni sağlamaya çalıştıklarını vurgulayarak, "Ebeveynden önce kendilerinin geldiklerini, kendilerine çok daha fazla güvenebileceklerini, her şeylerini onlarla paylaşabileceklerini söyleyerek güçlü bir güven ortamı oluşturmaya çalışıyorlar kendilerince. Bu aslında çocuklar için inandırıcı oluyor maalesef ki. O yüzden çocuklar bu tarz bilmedikleri, tanımadıkları, kendilerini abi, abla gibi tanıtan, yaklaşmaya çalışan kişilere karşı çok dikkatli davranmak zorundalar" değerlendirmesinde bulundu.
Çocuklarla konuşarak, içerikleri beraber deneyimleyerek, hangi içeriklerin onlar için tehlikeli olabileceğinin, hangi içeriklerin masumane gibi görünüp aslında kötü sonuçlar doğurabileceğinin anlatılması gerektiğini ifade eden Gezmen şunları söyledi:
"Çocuklara o güvenin en fazla ebeveynin verebileceğini, anne ve babanın sürekli olarak ne olursa olsun çocukların yanında yer alacağını, siber zorbalığa uğramış bir çocuğun bile gelip anne ve babasına bu durumu izah edip çözüm yolları arayabilmesi gerekiyor. O yüzden de ebeveynin bu güven temasını çok iyi sağlaması gerekiyor."
"Bırakın çocuklar yaramazlık yapsın"
Klinik Psikolog Ayşe Burcu Durak da dünyada bakıldığında korunmaya ihtiyacı olan ve tehlikelere en açık kişilerin çocuklar olduğunu söyledi. Tarih boyunca çocuklarla ilgili birçok istismar, kaçırılma gibi olumsuz olaylar görüldüğüne işaret eden Durak, şöyle konuştu:
"Tehlike evin içerisine tabletlere ve cep telefonlarına geldi"
"Sanal bir şekilde tehlike evin içerisine tabletlere ve cep telefonlarına geldi. Çocuğun sürekli sosyal medya içerisinde, gününün çok yoğun bir zamanını orada geçiriyor olması gelişimsel problemlere sebebiyet verebilir. 7-8 yaşındaki bir çocuk bir saatten fazla ekranda kalmamalı. En ufak bir sıkılma, kriz anında çocuğu sakinleştirmek için eline verilen tablet, cep telefonu, açılan bir televizyon, aslında çocuğun sorununun ele alınmamasına, sadece o an o durumun geçiştirilmesine sebep oluyor."
Sosyal medya kullanımı 15 yaş üstü olmalı
Durak, sosyal medya kullanımının mümkünse 15 yaş üstü olması gerektiğini vurgulayarak, çocukların çok fazla sosyal medyada zaman geçirmelerinin obezite gibi fiziksel sorunlara da neden olduğunu kaydetti.
"Tehlike her zaman en yakınımızdan ve kontrol etmediğimiz yerden gelir"
İnternet bağımlılığıyla ilgili bir artışın olduğuna dikkati çeken Durak, şunları ifade etti:
"Belli hastanelerde internet bağımlılığı tedavi merkezleri açıldı. Çocuklarda şöyle bir durum var. Bırakın çocuklar yaramazlık yapsın. Bırakalım biraz hareket etsinler. Sosyal ortamları olsun. Bir çocuk saatler boyunca hareketsiz, gayet sakin, hiç sorun çıkartmayan bir halde sosyal medyanın içerisinde zaman geçirebilir. Böylece de aile yemeğini rahat yer. Gittiği yerde rahatça sohbet eder. Ama çocuğun o sırada neye maruz kaldığıyla ilgilenmiyorsa işte orada çocuğu aslında gözümüzün önündeyken büyük bir tehlikenin de içine atmış oluyoruz."
Ailelere, çocukların hayatlarından ekranı belli bir yaşa kadar tamamen çıkartmaları tavsiyesinde bulunan Durak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Belli bir yaştan sonra çocuklar bunu kullandığında mutlaka ailenin onayı, bilgisi ve kontrolü dahilinde olmalı. Yani çocuk bir platformda saatlerini geçiriyor. Burada kiminle konuşuyor? Ne oynuyor? Biri ondan fotoğraf istiyor mu? Biri ondan kimlik bilgisini istiyor mu? Adresini istiyor mu? Çocukları da bu konuda bilinçlendirmeliler. Böyle bir platformda bulunuyorsa çocuk neyi yapmaması gerektiğini, neyin tehlike olduğunu, mutlaka çocuklarına anlatmaları gerektiğini önerebilirim. Bu bir zorunluluk artık. Çünkü tehlike hep, her zaman en yakınımızdan gelir ve kontrol etmediğimiz yerden gelir." (AA)