Gündem

Mehmet Altan yazdı | Basın Tarihi: Boykot…

Kendini eleştiren medyaya “boykot” çağrısı yapan Erdoğan ve Erdoğan’dan 16 yıl sonra, bu kez muhalefeti yok sayan, objektif habercilikten çoktan istifa etmiş yandaş medyaya karşı boykot çağrısı yapan muhalefet…

26 Mart 2025 12:30

Güncelleme: 26 Mart 2025 12:34

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, devasa Saraçhane mitingleri sırasında yandaş medya ve uzantısı olan şirketlere boykot çağrısı yaparken şöyle diyordu:

“Dün dedim ki kanal kanal bakın. Kim veriyorsa baş tacı, kim vermiyorsa artık onların kanallarını izlemeyin, reklamlarını izlemeyin dedim. Ben önemli şeyleri söylerken o kanallar verirlerse ne âlâ, vermezlerse dibi görecekler! Parayı senden benden kazanan, seyircisi yüzde 70’i bizden olan o iki merkez kanal düşünedursun…”

* * *

Özgür Özel “boykot” çağrısının ilk ateşini de şöyle yakmıştı:

“Hadi bakalım, görmeyin. Hadi penguen devam edin. Hadi penguen göstermeye devam edin. Gezinin ilk 2 günü, 3 günü olduğu gibi. Hadi bana diyor çok telefon geliyormuş yukarıdan. Aşağıdan telefon getireceğim size, aşağıdan, milyonlardan, 10 milyonlardan. Restoranını açacaksın, yemeği bize satacaksın. Marketinden bize alışveriş yapacaksın. Yurt dışından getirdiğin arabayı benim seçmene satacaksın. Sonra bu iğrençlikler olunca da karşı tarafa geçeceksin. Herkes tarafını bilecek. Ya tarafsız olun ya bundan sonra karşı tarafınızdayız. Haber kanalıyım diye ortaya çıkan, yukarıdan telefon geliyor diye rezillik yapanlara söylüyorum. Sen 1 milyonluk gece mitingini görme, görme. Ondan sonra gel yarın öbür gün genel yayın yönetmenimiz bir kahvenizi içmek istiyor… Bir kahvenin 40 yıl hatırı var. Bir alçaklığın 40 yıl hafızamda yeri var. Büyük alçaklık yapılıyor.”

* * *

Basın tarihi yazınca, insan burada tarihin sürekli “tekerrür” ettiğini görüyor. Güçlü olan baskı yapıyor, diğeri direnmeye çalışıyor…

Nitekim Özel’in “boykot” çağrılarını dinler dinlemez 16 yıl öncesini, Erdoğan’ın o zamanlardaki “gazeteleri boykot “çağrısını anımsadım…

O zamanlar AKP iktidardı ama muktedir değildi… Karşısında, siyaset sahnesinde açıkça görünmeyen başka bir güç vardı.

Erdoğan 27 Ocak 2009 tarihinde partisinin Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söylüyordu:

“Yaşanan başka, bunların yazdıkları, söyledikleri başka. Aynı şeyi bizim için Brüksel’de yapılan toplantılarda söylüyorlar. Bakın orada da söylediler: ‘Siz basına yasaklar getiriyorsunuz!’ Hayır ben basına yasak getirmiyorum, böyle bir şeyi asla söylemedim. Ama ben burada ‘gelin sivil inisiyatif kullanalım’ diyorum. Nedir o? ‘Yalan yanlış haber yapan medyaya karşı gelin almama kampanyası yapalım’ diyorum. Söylediğim benim bu. Boşuna paranızı niye veriyorsunuz, zaten yalan yanlış haber.”

* * *

Bunun üzerine basın örgütleri ayağa kalktı.

Protesto haberlerinden biri şöyleydi:

“Gazeteci örgütlerinin ortak platformu G-9, Başbakan Erdoğan’ın medyayı boykot sözlerini eleştirdi, bunun basına yönelik haksız bir suçlama ve müdahale olduğunu bildirdi ve şöyle dedi:

‘Gazeteleri, gazetecileri, okurlarıyla birlikte hedef haline getirebilecek bu tutum asla kabul edilemez. Asıl olan ifade özgürlüğüdür. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı herkes tarafından her koşulda korunmalıdır.’

Platform, yürütme organının gazetecilerin görevlerini yerine getirmesinde, serbestçe yayın yapabilmesinde, yayın hakkının sağlanmasında çok önemli görev sorumlulukları olduğunu anımsattı:

‘Yürütme organı, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar dayatamaz ve bu yönde kanun dahi yapamaz, basın-yayın organlarını işletmekten alıkoyamaz.’

Başbakanın nefreti, düşmanlığı körükleyen sözlerden ve davranışlardan kaçınmasını isteyen G-9, gazetecilerin örgütlenme özgürlüğüne de dikkat çekti:

‘Gazetecilerin iş ve çalışma koşulları açısından sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması yaşadığımız olaylar nedeniyle çok daha fazla önem kazanmıştır. Ekonomik krizin göbeğinde medya boykotu çağrısı, basın emekçilerinin iş güvencesi açısından da tehlikeli bir öneridir.’”

* * *

Kendini eleştiren medyaya “boykot” çağrısı yapan Erdoğan ve Erdoğan’dan 16 yıl sonra, bu kez muhalefeti yok sayan, objektif habercilikten çoktan istifa etmiş yandaş medyaya karşı boykot çağrısı yapan muhalefet…

Türkiye’de Cumhuriyet’in başlangıcından beri hatta ta Osmanlı’dan beri siyaset-medya ilişkileri hep sorunlu.

Bu kronik hastalığı 2 noktada özetlemek mümkün:

Bunlardan ilki “besleme basın” arsızlığı… “Varlığını herhangi bir kurum ve kuruluştan aldığı para yardımıyla sürdürebilen, bunun için de kendine yardım edenleri körü körüne savunan gazetelere besleme basın denir.”

İkincisi nüfuz ticareti yapan medya…

Medya patronları sadece medya patronu değil… Gazete sahipliğinin gücüyle ticaretin her alanında faaliyet gösteriyor… Medya patronu olarak iş yapmak da büyük bir avantaj ve eşitsiz bir güç sağlıyor.

Eşitsiz rekabetin alt yapısını oluşturuyor.

Siyasal iktidar ile çıkar ilişkilerinin köprüsünü oluşturuyor.

* * *

Bu değişmez durum hep şikayet konusu olmuştur:

“Türkiye’deki gazete sahipleri, artık mesleği gazetecilik adına yapmaz olmuşlardı. Başka saiklerle hareket ediyorlardı ve medya patronluğu artık amaç olmaktan çıkmıştı. Medya patronları inşaattan enerji sektörüne mevcut başka işlerini sürdürebilmek, pazarlayabilmek, şirketlerini daha iyi noktaya getirebilmek adına gazeteciliği araç haline getirdiler. İşler bu noktaya gelince de yapılan gazetecilik sınırlı olmaya başladı.”

Bu, hiç değişmemiştir…

Medyanın bu hali ve sağlıksız yapısı siyaset kurumunun mütemmim cüzidir.

Siyaset kurumu ile nüfuz ticareti yapan medya, bir bütünün vazgeçilmez iki parçasıdır.

* * *

Çok sorunlu bir geçmişten gelen Türkiye şimdi hızlanarak çürüyor…

Siyaset kurumu çürüyor…

Medya çürüyor…

Yarın bir gün bu çürümeden yeni bir yapının doğması gibi bir mucize gerçekleşirse, o zaman yapılması gereken temel işlerden biri de “medya patronlarının sadece medya patronu” olarak kalmasını sağlamak olacak…

Bunu gerçekleştirecek bir siyaset kurumu doğar mı?

Doğduğu gün Türkiye’de yeni bir döneme girecek demektir.


P24'ten alınmıştır.