Tunuslu seyyar satıcı Tarık el-Tayyib Muhammed Buazizi 17 Aralık 2010’da kendisini yakarak intihar girişiminde bulundu.
Dün Arap Baharı’nın başlangıcı sayılan bu hazin olayın 14 yıl dönümüydü…
27 yaşındaki Buazizi hayata tutunamayarak 4 Ocak 2011 tarihinde de öldü.
* * *
2011 yılında medyanın en çok konuştuğu konulardan biri de Arap Baharı olmuş.
İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde düzenli olarak yapılan takip sonuçlarının belirlediği sıralama, Türkiye’nin 13 yıl önceki resmini de veriyor.
2011 yılında gündemi en çok meşgul eden konu ve olayların sıralaması şöyle:
1. Terör olayları
2. Genel Seçimler
3. Ergenekon Davası
4. Arap Baharı
5. Genelkurmay Başkanı’nın İstifası
6. Van Depremi
7. Japonya Depremi ve Tsunami Felaketi
8. Norveç’te Terör Paniği
9. Kaddafi ve Usame Bin Ladin’in Öldürülmesi
10. Somali’de Kıtlık
* * *
Suriye’deki gelişmeler, 14 yıl önce patlak veren “Arap Baharı”nı yeniden gündeme getirdi.
Arap Baharı’nın ortaya çıkışına neden olan toplumsal nedenler, Suriye’deki muhtemel gelişmelere de projektör yakabilir:
“Protestolar, Arap Dünyası’nda başta gelen işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda önce Tunus‘ta Muhammed Buazizi‘nin kendini yakmasıyla başlamıştır. Ardından benzer sorunlar yaşayan ülkelerde domino etkisi göstererek yayılmıştır.”
14 yıl sonra bu temel sorunların çözüldüğü söylenebilir mi?
* * *
2011 yılının önemli konularından biri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’in İngiltere ziyareti imiş. O ziyarette konuşulan en önemli konulardan biri de Arap Baharı ve Suriye olmuş.
İngiliz Basını Abdullah Gül’ün gezisine çok geniş bir yer ayırmış.
Ancak en çok “Müslüman dünyasına örnek: Türkiye” başlıklı başyazı benim ilgimi çekti.
Başyazı, dünyanın Türkiye’ye o zamanlar nasıl baktığını, neler umduğunu ve köprülerin altından nasıl sular aktığını çok net bir şekilde göstermekte.
* * *
Öncelikle Türkiye’ye büyük bir övgü var.
“Gazete, birçok Arap ülkesinin ciddi siyasi karışıklıklar yaşadığı bir dönemde, Türkiye’nin bölgede istikrar gücü olarak hareket etme potansiyelinin hafife alınmaması gerektiğini vurguluyor.
Daily Telegraph‘a göre Gül‘ün ziyareti Batı ile Orta Doğu arasında köprü vazifesi gören ülkeyle İngiltere’nin bağlarını güçlendirme fırsatı sunuyor.
Türkiye’nin geçmişte kendi siyasi çalkantılarını yaşadığını, ancak son yıllarda modern demokratik bir devlet olma yolunda dev adımlar attığını belirten Telegraph kimi iktisatçıların Türkiye’nin 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomiye sahip on ülkesinden biri olacağı yolundaki tahminlerini aktarıyor.”
* * *
Başyazıda, Türkiye’nin “müslüman-demokrat” terkibini hayata geçirip evrensel bir başarı kazanarak, yeryüzündeki 57 İslam ülkesine emsal olacağını da söyleyen bir cümle var:
“Bu ılımlı İslam devletinin, hızlı bir ekonomik büyümeyi sağlamakta ve İslam’ın demokrasiyle uyumluluğunu kanıtlamakta sağladığı başarı, kesinlikle Müslüman dünyasında başka ülkelerde de demokrasi yanlısı kesimlere bir model olarak hizmet etmeli.“
Bu hayati cümle sonrası yazı şöyle devam ediyor:
“Bu başarılar şüphesiz Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik hedefini güçlendirecektir.”
Daily Telegraph, bu meselenin Gül‘ün Başbakan Cameron‘la yapacağı görüşmenin baş gündem maddesi olacağını da belirtiyor.
Gazeteye göre “Euro bölgesindeki kriz çözülene kadar üyelik konusunda ciddi bir müzakere beklenmese de hala değerli bir müttefik olduğu konusunda Türkiye’nin güvenini tazelemek, Batı’nın çıkarına.“
* * *
13 yıl sonra geriye bakınca, nelerin kaybedildiği çok net görünüyor:
“İslam’ın demokrasiyle uyumluluğunu kanıtlamak” ve “Müslüman dünyasında başka ülkelerde de demokrasi yanlısı kesimlere bir model olmak” artık kimsenin aklına bile gelmiyor.
“Hızlı bir ekonomik büyümeyi sağlamak” da hayal oldu, toplumun çoğunluğu “kuru soğana” muhtaç hale geldi.
* * *
Arap Baharını hep diğer ülkeler üzerinden konuşuyoruz.
Halbuki Türkiye üzerinden de sürece bakmak gerekiyor.
AKP, ne amaçlarla ve umutlarla geldi ve bugün durum ne?
Bu soruyu bir de Arap Baharı üzerinden tartışmak anlamlı olacak.
Çünkü Arap Baharı’nın başladığı 2011 yılı AKP ve Türkiye için çok büyük bir kırılma noktası oldu…
Dünyanın semalarında bir yıldızken dünyanın çöplüğüne düştük.
“Bu nasıl ve niye oldu?” sorusunun cevabı belki de Arap Baharı’nda yaşananların bir köşesinde saklıdır.
P24'ten alınmıştır.