Medya

Mehmet Altan yazdı | Basın tarihi: Kürt sorunu ve Ahmet Özer

Basın tarihi çerçevesinde kazı yaparken Ahmet Özer’in 12 önce “Kürt Sorununda barışçıl çözüm” isteyen bu yazısına rastladım. Tabii, yazıyı okuyan herkesin aklına haklı olarak şu soru gelecek: Bugün iktidar partilerinin söylediğini 12 yıl önce söylemiş olmak suç mu?

08 Ocak 2025 13:41

Güncel konu ne?

Kürt sorunu…

10 sene…

11 sene…

12 sene önce de böyleymiş.

* * *

Kürt sorununda 2012’den 2013’e devreden bakiye ve AKP” başlıklı yazıdan okuyalım:

Türkiye üçüncü dönemini yaşayan AKP iktidarında demokratik olarak ciddi sıkıntılar yaşayan bir ülke haline geldi.

2012’de geçmiş yıllara nazaran daha otoriter, daha askerci ve daha antidemokratik bir yapı vardı karşımızda.

Üstelik AKP bunları ileri demokrasi adına yaptığını ileri sürerek, 2014’te yapılacak yerel seçimleri ardından da cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmayı planlıyor.

2012 yılında yargı alanında yaşananlar, toplumun adalet duygusunu her gün daha da artan ölçüde zedeledi. Toplu tutuklamalar, uzun tutukluluk süreleri, kimin neden tutuklandığını bilmeden aylarca hapis yatması şaşkınlık yaratsa da hemen her kesim bundan nasibini aldı.

Öğrenciler harçları protesto etti diye tutuklandı, aydınlar eleştirdi diye işinden atıldı, gazeteciler muhalefet yapınca çeşitli bahanelerle içeri alındı, kendilerinden olmayan iş adamları ‘bitaraf olanlar bertaraf olur’ denerek korkutuldu.

Kürt sorunu, Alevi sorunu, Roman sorunu açılımlarla çözülecekti ama 2012’de bunlara ilişkin hiçbir şey olmadı.

Türkiye, -sorunlarını çözüyor derken- ‘sorunlar girdabına hızla sürüklenen bir ülke’ haline geldi.

Tespiti yapan kim?

Şimdi Silivri’de yatan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer.

Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV’in Dergisine bu yazıyı yazdığında Toros Üniversitesi öğretim üyesiymiş.

* * *

Ahmet Özer İçeride Kürt meselesi dışarıda ise Suriye’de yaşananlar bir dip dalgası gibi AKP Hükümeti’ni vurmaya başlamış durumda. On yıllık AKP iktidarında halk ilk defa büyük tedirginlik içinde ve bu yüzden ilk defa AKP oyları baş aşağı gidiyor. Bu da -başta CHP olmak üzere- muhalefete önemli bir fırsat sunuyor” dedikten sonra CHP’yle ilgili önerilerini sıralıyor:

Önümüzdeki yıl AKP karşısında başarılı olmak için CHP’nin üç şey yapması lazım:

1) Lider(lik) iktidar hedefini ve gelecek vizyonunu çok net bir şekilde ortaya koymalı;

2) Bu hedefe dönük projeler açık ve anlaşılır biçimde formüle edilmeli; Kürtlerle, mütedeyyinlerle ve varoşlarla yeniden barıştıracak ve buluşturacak projelere öncelik verilmeli;

3) Bu projeleri yapacak ve anlatacak liyakat ve ehliyet sahibi kadrolarla toplumun önüne çıkılmalı; ana muhalefet -başta Kürt meselesi olmak üzere- önemli toplumsal meselelerde rol üstlenmeli.

* * *

Yazıda Kürt Sorunu’nun 2012 yılındaki durumu da analiz ediliyor:

Kürt sorunu gereği gibi ve zamanında çözülemediği için süreç içinde giderek boyutlanan beş önemli boyut edindi:

Kürt sorunu siyasallaştı; kitleselleşti, merkezi dağdan şehre indi; PKK ile Kürt sorununu ayırmak giderek daha zorlaştı ve sorun dört ülkeyi yani Türkiye, İran, Irak, Suriye’yi içine alan bir zeminde -ve büyük ülkelerin müdahalesine açık hale getirilerek- uluslararasılaştı.

Bütün bunlara rağmen AKP hala gerçeklere gözünü kapatıyor; iktidarın olanaklarıyla algıları ‘ustaca’ yöneterek, sorunu çözmek yerine ‘çözüyormuş gibi yapıyor.’ Oysa gündüz gözünü kapatan dünyayı sadece kendisine karanlık yapar, diğerleri için aydınlıkta her şey gün gibi ortada durmaya devam eder.

* * *

Kürt Sorunu’nun toplumdaki ağır ve bunaltıcı etkileri ve yarattığı yaraları sıraladıktan sonra, yazı konuyu çözüme getiriyor:

Radikal bir kopuş olmadan barış için radikal bir adım atılmalı; çünkü büyük sorunları çözmek için büyük adımlar gerek.

Bu adım, 2013 başında yeni bir barış hamlesi yapmaktır; yoksa sadece bir partinin dokunulmazlıklarının kaldırılması değil, aksine siyasete dokunmamak, kürsü dokunulmazlığının dışında bütün dokunulmazlıkları kaldırmaktır.

Aksi takdirde zarardan başka bir şey getirmemiş olan 1994 görüntüleri hafızalardayken, sadece BDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak 2012’deki gerginliği bir kaos ortamı ile beraber 2013 yılına taşımak ve bu yıl barışla ilgili atılacak her türlü adımı şimdiden sabote etmekten başka bir işe yaramaz.

Etnik çatışma, dinsel ve mezhepsel bağlamda meydana gelen gerginlikler önümüzdeki süreçte Türkiye için en riskli iki alanı oluşturmaktadır.

* * *

Her iki sorun da iç mesele gibi görünse de Suriye, İran ve Irak politikalarıyla da yakından ilgilidir.

Diğer bir deyişle, Suriye’ye -dolayısıyla İran ve Irak’a- karşı izlenecek politikalar, içerideki Kürt ve Alevi meselesini yakından ilgilendirirken, buradaki çözüm ya da çözümsüzlük, dışarıda alınacak rolleri de biçimlendirecektir.

Bu bağlamda Türkiye’nin çözmesi gereken 4 temel meselesi 2013’te de çözüm bekliyor:

1) Yeni Anayasa ile birlikte, seçim yasası, %10 barajı, dokunulmazlık meselesi, siyasi partiler yasası gibi yasaların değiştirilmesi;

2) Kürt meselesinde toplumsal barışı sağlayacak adımların atılması;

3) Gelir dağılımındaki dengesizliğin düzeltilmesi;

4) Dış politikada ateş çemberinden çıkılması.”

* * *

Ahmet Özer 12 yıl önceki yazısını şöyle bitiriyor:

Sonuç olarak silahlar, ne pahasına olursa olsun artık susmalı.

Ardından barış müzakereleri başlamalı.

2013 yılı barış yılı olmalı.

Bu sorun, oy ve siyasi kaygılardan ziyade, çocuklarımızın geleceğini düşünen devlet adamı mantığıyla hareket edilerek çözülmelidir.

* * *

Basın tarihi çerçevesinde kazı yaparken Ahmet Özer’in 12 önce “Kürt Sorununda barışçıl çözüm” isteyen bu yazısına rastladım.

Tabii, yazıyı okuyan herkesin aklına haklı olarak şu soru gelecek:

Bugün iktidar partilerinin söylediğini 12 yıl önce söylemiş olmak suç mu?


Mehmet Altan'ın bu yazısı P24'ten alınmıştır.